0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
147
Okunma

Bulunduğum odanın penceresinden, şehrin ışıkları bir nehrin yüzeyindeki kırık yıldızlar gibi titriyor. Her biri, senin gözlerinde ilk gördüğüm o pırıltıyı hatırlatıyor bana. O anı, zamanın kilidini kıran bir anahtar gibi taşıyorum içimde. O kafe, kalabalığın ortasında birdenbire donmuştu. Gürültü, renkler, kokular… Hepsi silinmiş, geriye sadece senin o bakışın kalmıştı. Gözlerin, daha hiç konuşmadan, dilsiz bir itiraf gibi değdi bana. İlk değdiğinde, bilmeden soluduğum nefesin yarısının sana ait olduğunu hissettim. Ruhum, tanımadığı bir dili aniden hatırlayan biri gibi titredi. Sen, benim kayıp lisanımdın.
O günden beri, varlığın benim için bir coğrafya oldu. Senin yanında olduğum her an, toprağa basmanın sağlamlığıyla yürüdüm. Parmak uçların, elimi tuttuğunda, sadece ten değil, bir ruhun izdüşümüydü kaderime. Çizgilerin, benim kaybolmuş yollarımı gösteriyordu. Seninle soluduğum her nefes, içimdeki boşlukları dolduruyordu. Seninle ’ben’ oldum. Senin gülüşünün altında, kendi gölgemi bile sevmeyi öğrendim. Sessizliğimiz bile, bir dua gibi tamamdı. Yan yana otururken, konuşmadan geçen saatler, içimdeki karanlık odaları aydınlattı. Senin varlığın, sadece bir eşlik değil; kendimi bulduğum bir ayna idi. O aynada, eksik parçalarımın nasıl senin hatlarınla tamamlandığını gördüm. Sen benim ruhumun aynasıydın.
İşte bu yüzden, kelime avcısı oldum. Seni sevdiğimi söylemek için, dünyanın bütün lisanlarını talan ettim. Kütüphaneler, benim ormanlarım ,sözlükler tuzaklarım oldu. Her şiir, her dize, senin adını haykıran bir çığlıktı. Ama hepsi yetersiz kaldı. "Aşk" kelimesi çok sığ, "tutku" çok kaba, "özlem" çok zayıf. kalıyordu sana olan hislerimin yanında. Senin için ne hissettiğimi anlatacak sözcük, henüz icat edilmedi. Belki de insan dillerinde yok. Belki de sadece ruh ikizlerinin anladığı sessiz bir frekans bu. Bu yüzden, kendi dilimi yaratmaya çalışıyorum. Gökyüzünden düşen yıldız tozlarını topluyor, denizlerin en derin fısıltılarını dinliyor, gecenin en karanlık saatlerinde yüreğimin çatırtılarını kaydediyorum. Sana olan aşkımın alfabesi yapmak için , sana seni anlatabilmek için. Şair oldum çünkü sıradan kelimeler sana ihanet ediyor. Çünkü sen, sıradanlığın bütün tanımlarını paramparça ediyorsun. Ben, o parçalardan, sana layık bir aşk anıtı inşa etmeye çalışıyorum. Her mısra, seni daha iyi anlatabilmek için kırılan bir kalemin çığlığı.
Bak, şu an bile bu satırları yazarken, kalemim titriyor. Çünkü senin gözlerinin derinliğini, saçlarının denizlere meydan okuyan dalgalarını, gülüşünün içimi nasıl ısıttığını anlatmak için, dünyanın bütün dillerinin kelimeleri yetmez. Ama yine de yazıyorum. Çünkü bu arayışın kendisi, sana duyduğum aşkın en saf ifadesi. Senin için bir şair oldum. Senin için bir kelime avcısı...Senin için, ruhumun yarısının dilini arayan bir yolcu. Bu yolculuk, sen nefes aldıkça, bende kalp attıkça, asla bitmeyecek. Çünkü seni sevmek, kendimi bulmak ve kaybetmek arasında, kelimelerle örülmüş sonsuz bir köprü. Ben, o köprünün üzerinde, sana ulaşacak o tek, o kusursuz, o kimselere söylenmemiş, kimselerin duymadığı sözcü ararken, aslında seninle bir olduğumuzu haykıran sessizliğe yürüyorum.
Çağdaş DURMAZ
5.0
100% (2)