0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
71
Okunma

Tek Taraflı Aşkın Sessiz Ülkesi
Kimsenin adım atmadığı bir ülke vardır kalbin içinde.
Haritalarda görünmez, kimse yol tarif edemez, çünkü o ülke yalnızca bir kişinin sessiz adımlarıyla kurulur: tek taraflı sevenin.
Orada zaman başka akar.
Dakikalar, sevdiğin kişinin adını düşündüğün kadar uzar;
saniyeler, onun gülüşünü hatırlayınca kısalır.
Bazen bir bakışı, kaçışan bir göz teması, yarım kalmış bir cümle bile ayları devirmeye yeter.
Henüz yaşanmamış bir anın ağırlığı, yaşanmış bin hatıradan daha gerçek olur.
Bu ülkede konuşmayan bir dil vardır.
İnsanlar dudaklarını değil, iç seslerini kullanır.
Birinin “Nasılsın?” demesine bile gerek duymazsın, çünkü o soru sorulmasa bile ona iyi olduğun tek yer yine o olur.
O bilmez…
Ama sen onun için kendi kalbinde bir oda hazırlarsın:
Penceresi hep açılan, ışığı hiç sönmeyen, boş ama yine de sıcak tutulan bir oda.
Tek taraflı aşk gariptir.
Birine yaklaşmak için her adımı içinden atarsın, dışarıdan hiçbir iz görünmez.
Kimse görmez, kimse bilmez.
Bir tek sen fark edersin:
Kalbin, sesini duyuramadığı için daha hızlı atar.
Söyleyemediklerin, söylediklerinden daha yüksek sesle bağırır.
En çok da geceleri ağırdır bu his.
Telefonun ekranı öyle sessizdir ki, sessizlik bile bir haber gibi gelir.
Onun sana yazmaması, sana özel bir yokluğu hatırlatır.
Bir mesaj istemezsin aslında;
sadece varlığının sende bıraktığı gölgeleri biraz olsun aydınlatmasını istersin.
Ve yine de vazgeçemezsin.
Çünkü tek taraflı aşk, bir kaybetme değil;
kimsenin görmediği bir cesarettir.
Birini karşılıksız sevmenin, insanın kendine karşı koyamadığı bir iyilik hali olduğunu fark edersin.
Onu kazanmak için değil, onu sevmekten vazgeçemediğin için seversin.
Belki bir gün, senin sessiz ülkenin sınırlarına bir yabancı ayak basar;
belki de o ülke hep tek kişilik kalır…
Ama her iki durumda da bildiğin bir şey vardır:
Tek taraflı aşk, insanı tüketmez.
İnsan, o aşka kendini ne kadar saklarsa, o kadar yanar.
Ne eksik ne fazla… sadece olduğu gibi.