2
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
125
Okunma
Kahramanlıksız Bir Şiirin Mümkünlüğü Üzerine
Edebiyat tarihine baktığımızda şiirin çoğu zaman bir kavganın, bir ideolojinin, bir seslenişin aracı olarak kullanıldığını görürüz. Kimi dönemlerde ağıt olmuş, kimi dönemlerde propaganda; bazen bir “milletin ruhu” diye kutsanmış, bazen bir ideolojinin namlusuna sürülmüş bir mermi gibi kullanılmıştır. Oysa şiir, özünde bunlardan hiçbiri değildir. Şiirin kendi vatanı insanın içidir; duyguların, sezgilerin, varoluş acısının ve küçük sevinçlerin terennümüdür.
Bu yüzden şiirle siyaseti ayırmak, aslında şiiri özgürlüğüne kavuşturmak demektir.
Şiirde Kahramanlık Neden Olmaz?
Kahramanlık, toplumun bir figür üzerinden kendini yüceltme ihtiyacından doğar. Savaşın, çatışmanın, tehdidin olduğu yerde bir kahramana ihtiyaç duyulur. Fakat şiir, bireyin iç dünyasında büyüyen bir çiçektir; savaş meydanında değil, kalbin en tenha köşesinde açar. Şiirde kahraman aranmaz çünkü şiirin amacı bir insanı yüceltmek değil, insanı çıplak hâliyle anlamaktır.
Şiir, zaferi değil, kırılganlığı anlatır.
Gürültüyü değil, fısıltıyı duyar.
Bir meydan nutkunu değil, gece yarısının içe gömülmüş sessizliğini taşır.
Kahramanlık şiire sığmaz; çünkü kahramanlık bir “yükselme” hâliyken, şiir çoğu zaman bir “eğilme”, bir “bakma”, bir “düşme” hâlidir. Şiirde gurur değil, çoğunlukla yara vardır. Kahramanlık heykel ister; şiir ise kırık bir aynayı bile yeterli görür.
Siyaset Şiiri Nasıl Tutsak Alır?
Siyaset, mutlaklık ister; kesin sınırlar, net tanımlar, taraflar, cepheler… Oysa şiir belirsizliğin sanatıdır. Bir kelime hem dağılır hem toplanır; bir imge hem yakar hem üşütür. Siyaset, insanı tanımlamak ister; şiir ise insanı anlamak.
Siyaset, şairi kendi tarafına çekmek için cazip bir alan açar: “Bizi yücelt, bize ses ol.”
Şair buna kapıldığı anda şiir değil, slogan üretmeye başlar. Çünkü şiir, emirle yazılamaz; bir ideolojinin kalıplarına sığmaz.
Gerçek şiir, herhangi bir otorite tarafından kullanılmayı reddeder.
Şiiri Temizlemek
Şiir ve siyaseti ayırmak; şiiri sokaktan çekip odanın sessizliğine kapatmak demek değildir. Tam aksine, şiiri yeniden insanın özüne döndürmek, onu bir kalabalığın değil bir kalbin sesi hâline getirmektir.
Bazen bir bardak çayın buğusunda saklıdır şiir.
Bazen bir çocuğun uyku nefesinde.
Bazen unutulmuş bir hatıranın sızısında.
Bu alanlara kahraman da girmez, siyaset de…
Şiirin görevi, insanı büyütmek değil; insanı anlamak, iyi kötü bütün hâlleriyle var etmektir.
Sonuç: Şiir Özgür Olduğunda
Siyasetten arındırılmış, kahramansız şiir; en yalın, en insan hâlidir.
Kimseden emir almaz.
Hiçbir gücün gölgesine sığınmaz.
Bir anın, bir duygunun, bir kırılmanın içinden doğar.
Şiir, bir ulusun değil, bir insanın göğsünde atan bir nabızdır.
Ve o nabız siyasetle değil; acıyla, umutla, aşkla, sessizlikle, varoluşla atar.
Afınıza sığınıyorum..
5.0
100% (3)