3
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
194
Okunma
Biz Olalım Şiirim
Her şey, o notla başladı.
Bir kış sabahıydı. İstanbul’un o meşhur, ağır, deniz kokulu sisi camları buğulamış, dünya dışarıda sessiz bir sinema perdesine dönmüştü. Kitaplığın tozlu rafında, yedi yıl önce yarım bıraktığım, kapağı solmuş mavi defteri elime aldım. Sanat Tarihi notları olmalıydı, ya da belki de çocukluk hayalleri... Önemsizdi. Sadece o sisli havada elime almayı gerektiren tuhaf bir itki hissetmiştim.
Sayfaları çevirirken, defterin tam ortasından, bir zamanlar aceleyle katlanmış küçük bir kare kağıt parçası düştü. Kâğıt, sıradan bir bakkal fişinin arkasından yırtılmıştı. Ne bir tarih, ne bir imza, ne de bağlamı açıklayan tek bir cümle vardı. Sadece, dağılmaya yüz tutmuş mor bir kalemle karalanmış, üç kelime:
"Biz olalım şiirim."
Hafızamda o notun kime ait olduğuna dair en ufak bir kıvılcım yanmadı. Benim miydi? Sevdiğim birinden mi kalmıştı? Bir kafe köşesinde, yan masadan mı fırlamıştı? Önemi yoktu. O anda, o üç kelime, defterin arasında geçen yedi kışa rağmen, en taze, en canlı şeydi.
O not bir hikayeydi. Koşturmacanın, unutulmuşluğun, kışkırtıcı bir belirsizliğin hikayesi. Ve o not, aynı zamanda bir şiirdi. Zira hayatın bütün karmaşası, bütün eksik cümleleri, bütün tamamlanmamışlığı, işte o üç kelimede toplanmıştı: Biz olalım şiirim. Yani, kusurlu ama gerçek. Dağınık ama anlamlı. Mükemmel olmayanın mükemmel tanımı.
Geriye dönüp baktım. Aradığım hikaye, bir defterin sayfalarında değil, o üç kelimeyi karalayan "Biz"in ta kendisindeydi. Yazılacak en büyük destan, en uzun dize, en derin metafor; bir araya gelen iki hayatın o kısa, keskin ve kesin hükmündeydi.
O günden sonra defteri yerine koydum. İçindeki notları, dersleri ve hayalleri değil; o kırışık kareyi, o üç kelimelik şiiri sakladım.
Çünkü hikaye buydu, not buydu, şiir de bizdik.
5.0
100% (2)