Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Karanlık Taraf

Yorum

Karanlık Taraf

( 3 kişi )

2

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

192

Okunma

Karanlık Taraf

Karanlık Taraf


Dışarıda yağmur, kaldırımları demir bir tokmak gibi dövüyordu. Penceresinin arkasında, perdeleri çekili odada, adam tek bir iskemlede oturuyordu. Işıklar kapalıydı. Sadece sokak lambasının sızıntısı, yüzünün yarısını hayaletimsi bir aydınlığa, diğer yarısını dipsiz bir koyuluğa gömüyordu. Bu karanlık, dışarıdakinden farklıydı. Soluduğu havaya karışmış, kemiklerinin arasına işlemişti. Yağmurun sesi, kulaklarında bir uğultuya dönüşüyor, zamanın akışını boğuyordu. Saat, duvarda ölmüş gibiydi.

Masanın üzerinde, bir zamanlar parlak olan ahşap, şimdi toz ve ihmalin ince bir tabakasıyla kaplıydı. Üzerinde tek bir nesne duruyordu: Boş bir şişe. Camın iç yüzeyinde, son damlanın izi, bir gözyaşı gibi donup kalmıştı. Adamın parmakları, iskemlenin soğuk metal kenarına gömülmüştü. Tırnaklar kırık, eklemler ağrılıydı. Elleri, bir ömrün yükünü taşıyan birer enkazdı. Gözleri, pencereden dışarıdaki karanlığı değil, içerideki daha yoğun, daha katı olanı arıyordu. Orada, zihninin labirentlerinde dibi görmüştü. Geriye dönüp bakınca, o dipsiz çukurun kıyısında saklanan anılar, bir sis perdesinin ardından gelen bulanık kareler gibiydi. Kayıplar, terk ediliş, başarısızlıklar... Hepsi birbirine karışmış, içinde tek bir renge bürünmüştü. Koyu gri ,umut değil, öfke de değil, sadece bitkin, tükenmiş bir kabullenişin rengiydi.

Ayağa kalktı ,hareketi, odadaki durgun havayı yırtan ilk dalgaydı. Ayakları, halının solmuş desenleri üzerinde ağır ağır ilerledi. Kapıyı açtı. Koridorun loş ışığı, içeri sızmaya çalıştı ama odanın karanlığı onu hemen yuttu. Merdivenlerden aşağı indi. Her basamak, kemiklerinde bir iniltiye sebep oluyordu. Taş duvarlar nemli ve soğuktu. Bu bina, onun gibiydi ,çökmemiş ama ayakta kalma gücünü çoktan yitirmişti. Kapıcının odasının önünden geçerken, içeriden gülüşmeler ve televizyon sesi geldi. O sıradan neşe, ona yabancı bir gezegenin dili gibiydi. Kendi içindeki sessizlik daha gerçekti.

Sokağa çıktı. Yağmur, ensesine soğuk bıçaklar saplıyordu sanki. Yakasını kaldırdı. Ceketi eskimiş, ısıtmaktan çok ıslak bir yük gibi sırtına yapışmıştı. Yürüdü.. ..Ayakları onu en karanlık sokaklara, en tenha köşelere sürüklüyordu. Bir köprünün altından geçerken, sığınaklarını kartondan kuran başka gölgeler gördü. Bir adam, bir battaniyeye sarılmış, boş bir şişeyi kollarında sallıyor, mırıldanıyordu. Gözleri bulutlu, bakışları uçsuz bucaksız bir boşluğa dalmıştı. Adam kendi yansımasını gördü o gözlerde. Düşmüşlüğün evrensel yüzünü. Sadece bir adım fark vardı aralarında. Belki de şans denilen o kaprisli rüzgarın bir esintisi kadar mesafe.

Bir parka girdi. Islak banklardan birine çöktü. Karşısında, geceyi dinleyen dev çınar ağaçları vardı. Dalları kırık, gövdesi yosun bağlamış, yaşlı bir ağaç. Kökleri, kaldırım taşlarını kırmış, toprağa daha derinden tutunmak için çırpınıyor gibiydi. Tıpkı insan ruhu gibi. Kırıldıkça, dibe battıkça, hayata tutunmak için daha vahşi bir hırsla kök salıyordu . Ama kökler ne kadar derine inerse, üstündeki karanlık da o kadar yoğunlaşıyordu. Işığa ulaşmak daha zor, daha yorucu oluyordu.

Ellerini açtı, yağmur damlaları avuçlarında birikiyor, sonra parmaklarının arasından süzülüp kayboluyordu. Hayat da öyle değil miydi? Tutmak istediklerin avucundan akıp gidiyor, geriye sadece nemli bir soğukluk, bir boşluk hissi kalıyordu. Felsefe dedikleri şey, bu boşluğa anlam katma çabasıydı belki de. Büyük düşünürlerin ciltler dolusu sözleri, bu basit, yağmurlu parkta, bu ıslak bankta oturan adamın içindeki devasa soru karşısında ne kadar da cılız kalıyordu: "Neden?" Var olmanın, acı çekmenin, dibe vurup da kalkmanın ya da kalkamamanın... Neydi anlamı? Evren suskundu. Sadece yağmurun monoton şarkısı ve kendi kalbinin ağır, yorgun vuruşları vardı.

Gözlerini kapattı. Zihninde, geçmişin görüntüleri belirdi. Bir türlü gelmeyen sevdiğinin yüzü, başarısızlığın keskin tadı, pişmanlığın yakıcı közleri... Hepsi bir ağızdan konuşuyor, bağırıyordu. Bir an, bu gürültüye katılmak, çığlık atmak istedi. Ama boğazında bir yumru vardı. Ses çıkmadı. Sessiz çığlık, en derin olanıydı. İçinde kopan fırtına, dışarıya sadece donuk bir bakış olarak yansıyordu.

Uzun süre öyle kaldı. Yağmur hafifledi, şehir biraz daha derin bir uykuya daldı. Soğuk, kemiklerine kadar işlemişti. Kalkma zamanı geldiğini hissetti. Ayağa kalktığında, bankın üzerinde oturduğu yer, diğer kısımlardan daha koyu, daha ıslak görünüyordu. Bıraktığı iz buydu işte: Geçici bir nem, bir karanlık leke. Geri dönüş yolunda, kendi binasının önünde durdu. Yukarıdaki karanlık oda , bekliyordu onu tüm ıssızlığıyla. İçeri girmek, kabuğuna çekilmek gibi geliyordu. Ama o kabuk, içindeki karanlığı hapsetmekten başka ne işe yarıyordu ?

Kapıyı açarken, koridorun loş ışığı yine sızmaya çalıştı içeri. Bu sefer, o ışığın içinde hakaret eden minik toz zerreciklerini gördü. Sonsuz karanlığın içinde, görünmez bir hareket... Belki de yaşamın özü buydu, görünmez olanın, karanlığın ortasında bile süren inatçı duruşu. Odaya girdi, kapıyı kapattı. Dışarıdaki dünya yeniden uzaklaştı. Tekrar iskemlesine oturdu. Pencereden, şafağı sökmeye çalışan gökyüzünün soluk çizgisi görünüyordu . Aydınlık, dışarıda yavaş yavaş karanlığı kovalıyordu.

Gerçek karanlık, güneşin doğuşuyla kaçmazdı. O, insanın içinde, dibi gördüğü o noktada, küllerin altında saklı duran küçük, sönmeyen kor gibi beklerdi. Sabah, sadece onun sessiz seyrine yeni bir perde açardı.
Peki onun içindeki karanlık tarafı kovalayacak aydınlık neden gelmiyordu ?


Çağdaş DURMAZ

Yıllar evvel kendi yaşadığım bir gece , o gece sırılsıklam olup üç gün hasta yatmıştım...

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (3)

5.0

100% (3)

Karanlık taraf Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Karanlık taraf yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Karanlık Taraf yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Etkili Yorum
Ali Rıza  Coşkun
Ali Rıza Coşkun, @alirizacoskun
14.11.2025 22:51:53
5 puan verdi
Kıymetli üstadım yazıp samimiyetle bizlerle paylaştığın yazıdan dolayı kutluyorum. Hayat öyledir bazen yaşadığımız şey yıllar geçse de akıldan çıkmaz.
Yüreğine kalemine sağlık.
Etkili Yorum
suyun sancısı
suyun sancısı, @suyun-sancisi
14.11.2025 21:01:31
Ayrılık hüznünün yaşandığı ilk ana tanıklık ettik seninle birlikte arkadaşım
yüreğine çöken acıyı nasıl da derin yaşayıp yazmışsın yağmur bile sanki acına ortak olurcasına yağmış da yağmış
ama unutma ki her karanlık gecenin ardında aydınlık bir şafak karşılar illa ki sabahı bilirsin

Sevgi ve selamlarımla çokça
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL