0
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
96
Okunma
Bana göre deniz sürekli bir mucizedir; yüzen balıklar, kayalar, dalgaların hareketi, içinde insanlar olan gemiler, daha da tuhaf mucizeler var mı?" - Walt Whitman
Küçük Yunus bu dünyayı keşfedeceğim diyordu ve keşfetmek için Deniz onu her zaman özlemle dolduruyordu, ama neye dair olduğundan asla emin değildi babası Hilmi dayı bak evlat dedi Deniz, ziyaretçilerini bekleyen bir su altı müzesidir ve evlat dedi ilk önce sağlam bir niyet etmeli çünkü ne niyetle yola çıkarsan bu dünya sana öyle gözükür şu denizdeki su damlasındaki mucizeye bak bakmak için yola çıktı bizim küçük Yunus okyanusların derinliklerinde yaşayan balina ve yunuslar bundan güzel bir mucize olabilirmiydi bir dalış tüpü aldı biraz parayada kıydı hani küçük afacan ilk daldığı andan itibaren ömürlerinin büyük bölümünü su altında geçiren özgür yunuslar bizim Yunusu yaşamlarına ortak etmişlerdi yunus balığı diyorduki yüreğin ile hissederek bakmayı bilirsen bizim sesimizi duyabilirsin evet dedi yunus yaşamlarınız ne kadar gözden uzak ta olsa sizlere sevgi ile yaklaşan insanlar sizin pek çok sırrınızı keşfedecektir doğa sevgi ile yaklaşan nice hikmetini açar balıklar yunuslar zikir ile fikir ile Yunusun çevresini sardılar biliyormusunuz bir balinanın sesi yüzlerce km öteden duyulur kulak perdeli değilse mavi balinanın sesi 750 km den duyulabilir his varsa mümkün dedi Yunus balığı ve bir sıçrayışta elveda dostum bir daha gel diyip ayrıldı
En’âm / 96. Ayet
فَالِقُ الْاِصْبَاحِۚ وَجَعَلَ الَّيْلَ سَكَنًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ حُسْبَانًاۜ ذٰلِكَ تَقْد۪يرُ الْعَز۪يزِ الْعَل۪يمِ
Gece karanlığını yarıp sabahı ortaya çıkaran O’dur. O, geceyi bir dinlenme zamanı, güneş ve ayı da vakitlerin tespiti için birer hesap ölçüsü olarak yaratmıştır.
Sonra yoluna devam etti bizim yaramaz afacan Yunus yürüdükçe düşündü düşündükçe ibret aldı güneşe baktı sohbete daldılar güneş ona ben temiz enerji kaynağıyım dedi eğer insanlar benden faydalanmayı bilirse beni yok etmeye çalışmazlarsa ben onlara yeni yeni enerjiler üretirim peki diye sordu küçük yunus bu güneşten gelen enerji ne işe yarar güneş abi dedi güneş cevap verdi güneş ve ondan gelen enerji deve, sığır ve koyun gibi hayvanlar için hayat ve yaşam kaynağıdır evcil hayvanlar, ceylan, geyik ve benzeri yabani hayvanlar şifa ve ilaç için güneşin altına gelirler güneş ışığını tüm canlılara dağıtırken ondan bir tek yarasalar kaçar yunus güneşe sordu yarasalar ne tür canlılar diye sordu onlar karanlığa aşıktırlar karanlıkta yaşarlar diyip akşam olunca güneşte batmaya kabolmaya başladı demekki güneşin ısısıda kayboluyor güzelliği soluyor yeryüzünde insanoğlu güneşi enerjiye çevirmiş benzin ile değiş tokuş etmiş kayığını okyanuslara doğru hareket ettiriyor şöyle diyordu belkide en iyisi kişinin kendi enerjisini üretmesidir ve insan için en güzeli kendi alınteri ile kazanıp kendi emeğini harcamasıdır diyip bilek gücü ile Ya Bismillahirrahmanirrahim diyip küreklere asıldı ver elini yeni ufuklar
De ki: «Peygamber olarak gönderilen ilk kişi ben değilim. Bana veya size ne yapılacağını da bilemem. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım; çünkü ben ancak apaçık bir uyarıcıyım»”
(Ahkâf 46/9)
Hilmi usta bizim yunusun bisikletini onarır iken fikri hanım dedi ne kadar kıymetli ve değerlisin ben seni yaratana aşığım dedi fikri hanım hilmi bey islam kadına değer vermese hiç bizim ismimizi Nisa Suresine koyarmıydı diye sordu Hilmi usta bisikletin en son tekerini takarken doğrudur dedi amenna fakat insan en çok ne okuduğunu unutuyor dedi Hilmi bey insan eline Kuraan alır okur sonrada unutur unutmasa erkeğine lezzetli sofralar hazırlayıp mutfağı gül kokusu ile bezeyen kadınların el üstünde tutulması gerekmezmiydi oğul dedi Hilmi usta hadi bin bakalım bisikletine dolaş keşfet dünyayı fakat kapının önünden uzağa gidip kaybolma unutma değer verirsen bu bisiklet seni uzak diyarlara götürür layık olduğun yere oturtur evet şehirde bisiklet turu şehirle sohbet zamanıydı Yunus nice insanlar gördü yaralıları ziyaret etti ibrahim amcalara ismail abilere uğradı şehir şöyle diyordu sizden öncede yakublar yusuflar geldi hikmete kulak verenler sanat öğrendi lezzetli mutfaklara konuk oldu şehirlerine kıymet verenlere şehir kapılarını açtı onlar gece karanlığını hiç görmedi sabahın nuru hiç sönmedi gelen ilk kişi sen değilsin ben bir şehirim ve uyarıcıyım yaptıklarına şahidim dedi güzel şehir yunus ben söylenene uyarım diyip şehre karanlık inmeden eve döndü
Meyve veren ağaca balta vurmazlar.
Şeyh Sadi
Eve erkenden gelen yunus un üzerinde bir titreme vardı anne beni ört dedi fikri hanım oğlunun alnına dokundu anne yüreğinde sanki küçük bir ateş çıkmıştı
hemen bahçedeki ıhlamur ağacına koştu bu ıhlamur ağacı yıllardır şifa kaynağı idi hemen kaynattı artık şifa kaynağı hazırdı iç evladım dedi kaygıyı giderir kalp atışını düzenler soğuk algınlığına boğaz ağrısına 85 derde iyi gelir şükretmek için yetmezmi Yunus biraz telaşlı idi anne nesneler doğa şehir benimle konuşuyor bu mucizemidir hikmetmidir oğul dedi Efendimiz SAV son peygamberdi o gidince mucizelerde kayboldu efendimiz öldü ancak yaşayan onun ahlâkıdır eğer insanlara yardım edersen yarayı iyileştirip şifa verirsen meydanların kentlerin en güzel yerlerinde dolaşır ve yaşama renk katan birbirinden güzel çiçeklerin kokusunu duyabilirsin bu dünyada muhteşem köprüler zamanı durduran tarihi evler sokaklar insanlar var buda bizim Allaha aşık olmamız için küçük bir sebeptir dedi ıhlamur hoş kokusu ile şifa vermişti yunusa evlat duyduğun sesleri insanlara anlatmakta acele etme tane tane anlayacakları dilde konuş belki anlarlar seni dinlerler güzel söze davet et unutma ağaca sarılan gölgesiz kalmaz.
Resulullah efendimizin yanında birisini övdüler. Övene, (Onun boynunu kestin, duyarsa iflah olmaz) buyurdu. (Buhari, Müslim)
Artık bir kamera almıştı eline Küçük Yunus bir seyyah gibi gittiği yerlerin fotoğrafını çekip insanlar yaptıklarını unutmasınlar istiyordu o şüphesiz Türkiyede açan küçük bir fidandı bisiklet onu gökyüzüne yükselten bir basamak olmuştu deve, sığır ve koyun gibi evcil hayvanlarla arkadaş oldu hiç bir yabani hayvan ondan kaçmadı onlarıda kendisi gibi bir insan bildi yeri geldi binek hayvanlarına bindi en güzel resimleri çekti 5 yıl boyunca Viyanada yaşadı Türklerin fethetmek için mücadele ettiği bu tarihi şehirde gönüllere sevgi bayrağı dikti doğru yol budur dedi insanlarla konuşun hiç bir canlıya zarar vermeyin ve her canlının zikri vardır diyen Yunus artık her gittiği yerde garip yolcu olarak karşılanıyor büyüdükçe saygısı artıyordu gördüğümüz saygı sevgi yolculuk iken gördüğümüz güzellikler Cenabı Hakkın salih kullarına bir nimeti ve ihsanıdır dedi
Salih çocuk Yunus viyanda en güzel resimleri çekip müzeleri gezerken Türk hanımlarının işledikleri türk halılarına rastladı bu halılar nice Avrupa saraylarını süslemiş üzerinde dostluk antlaşmaları imzalanmıştı hediyeleşmek sünnetti malı övmek malın belini kırar satılan ürünün bereketini azaltırdı malını en az öven kim ise ondan annesine bir halı satın aldı
Bir dağın içini ancak başka bir dağ bilebilir.
Frida Kahlo
Eve uğrayıp babası ile çayını yudum yudum içen Yunusa babası güzel şiirde okurdu edip canseverden şu dizeleri okudu Ah güzel Yunusum benim insan yaşadığı yere benzer o yerin toprağına dağlarının tepelerinin eğimine benzer zaten Yunusta anlamıştı doğru yola erdirilen diğer insanlara üstün kılınanlar bir dağ gibiydi depremler ile yıkılıyor yangınlarla yanıyor ve tekrar hayata devam ediyordu o çobanlarla kuzu sağarken ağrıdaki çoban Hüseyinin gülüşü kaçak çayın altını fokur fokur kaynatıyordu dağlar yunus ile konuşmayı bırakmış şarkı söylüyor gitme kal diyordu ancak küçük prensin evdeki sulanmayı bekleyen çiçekleri onu çağırıyordu ağrı dağında dertli dertli kaval çalan çobanın içli sesi halâ yürekte bir hasret şarkısıydı Hasan dayı evlat emek alınteri dedi değneğine tutundu kuzular koyunlar işte
bu yol, Allah’ın yoludur bu yola dilediğini eriştirir dedi amellerinin peşinde koş onlar mezar arkadaşlarıdır amellerini terketme diyerek hatıra fotoğrafı çektirdi burada bir emmin var onu hatırdan çıkarma diyip taze mahsuldür dedi ve hep birlikte koyunlara şarkı söylerken bereketli koyun yoğurduna taze kara kovan balını azık ettiler kuru ekmek kuru soğan işte yol ve o çoban küçük bir kuzu verip bu bir emanet onu sen büyüteceksin dedi
Vedalaşırken ‘Seni Allah’a emanet ediyorum’ deyin, çünkü Allah’a emanet edilen asla kaybolmaz.” – Hadis-i Şerif
Baba dedi Yunus emanet nedir Hilmi usta cevap verdi oğul bir insan için emanet insana verilen en büyük sorumluluktur sana birisi bir emanet verdiği zaman bu onun sana ne kadar çok güvendiğini
Gösterir çoban hasan giderken sana ve o en sevdiği kuzusuna Allaha emanet olun demiş bu da kaybolmayacaksınız yeniden buluşacağız demektir evlat Cenabı Hakka emanet edilen hiç bir şey kaybolmaz
Emanete riayet rızık getirir, emanete ihanet ise fakirlik getirir.” Hadis-i Şerifinin bilinci ile yola çıkan yolcu yunusa annesi oğul kendini Allahtan başkaşına emanet etme çünkü kul kalbinde ihanet tohumu
bulunur yolcu Yunusun bugünkü durağı volkanik dağları ile kükürt kayaları ile bilinen dünyadaki yer altı zenginlikleri ile tanınan endonezyaydı ne kadar zengin olursanız o kadar çok sömürülürsünüz
Endonezyada Cava adası insanı kutsal kitaplara bile giren ateş taşı olarak tanınan kükürt çıkartmak için ijen volkanı içine giriyor eli ile kükürt topluyordu ve kükürt sayesinde kurşun barut yapılıyor
Zenginler iyileşiyor fakirler ölüyordu bir maden yatağına girdi yunus taş buradayım elimi tutan yok mu diye sordu madenin içinde binlerce ölü vardı Yunus sadece tek bir insanı kurtarabildi ne yazık
Babacığım, artık yalnız değilsin, birliksin! Anacığım, tek başına sıkıcı oluyordu,
güçlüyüm...” diye haykırıyor. “Ne istersek yaparız! Elbette bir köydür burası, kahramanı da basit bir köylü kadın...
Dostoyevski
İnsanlar ecellerinden önce ölüyorlardı bu devirde kirine pasına bulandığımız bir çağda fikri hanım yaptığı lezzetli yemek tariflerini komşularına tadına doyum olmaz tatlılarını çocuklara dağıttı İş yerinde iş sıkıntısı vardı hilmi babada bu dönemde işten çıkarıldı ancak insan için ailede bir emanetti ve ailesini vazife bilen hilmi baba motorunun marşına bastı sokak sokak rızık aradı çalışana Allah
verir bey dedi Fikri hanım vermesi için evde un yok bulgur şeker yok iken fikri hanım ellerini sıvadı hayrın yolunu kesip amellerin yolunu kapatmayalım dedi ve sokak sokak cadde cadde lokmalar dağıttı artık baba oğul görkemli dağlara rüzgârlı zirvelere beraber yolculuk ettiler
Hasan dağına rüzgârlı tipiye kesen yamaçlarında beraber odun kestiler moturun lastiğini birlikte tamir ettiler
Hilmi baba oğul dedi insanı gece vakti yola çıkaran onu zirvelere doğru yola çıkaran kurdu kuzuya teslim eden bozuk sistemdir ehil olmayanlar insana emanet bilinci ile değil köle bilinci ile yaklaşırlar
Hasan dağı konuşuyordu üzülmeyin neşelenin siz iki baba oğul karlı zirvelerde yol artık yalnız değilsiniz çalışan insanlara Allah yardımcıdır acıları dindirin insanın görevi acıları azaltmaktır dedi
Ara
Hasandağı
Aksaray-Niğde sınırında eski bir Stratovolkan
Dil
PDF’yi indir
İzle
Değiştir
Hasandağı ya da Hasan Dağı deniz seviyesinden 3268 metre yüksek olan tepesiyle bir volkanik dağdır. Büyük Hasan ve Küçük Hasan Dağı olmak üzere iki büyük krateri vardır. Melendiz dağının büyük kısmı, bu iki kraterden çıkan lavlardan meydana gelmiştir. Büyük Hasan dağında iyi muhafaza edilmiş bir ana krater ile onun etrafında parazit koniler bulunur. Küçük Hasan dağının zirvesi bir Somma durumundadır. Yani eski kalderanın sınırlarını teşkil eden dikliklerin artıkları vardır. Bunlar sayesinde ilk kraterin şeklini çıkarmak mümkündür. Adı geçen kraterden çıkan andezit ve bazalt lavları kuzeye doğru akarak geniş bir alana yayılmış, tüfler ise Kızılırmak’a kadar ulaşmıştır.[1] Bu dağ Aksaray ve Niğde il sınırları içerisinde yer almaktadır. 1750 metresine kadar meşe ormanlarıyla kaplıdır. Dağın eteklerinde ve çevresinde çeşitli Türk boyları ve özellikle de Yörükler yaşarlar. Özellikle ana volkan konisini oluşturan Büyük Hasan Dağı (3268 m); kuzeybatısındaki Aksaray Ovası batısındaki Obruk Platosu ve güneyindeki Bor Ovası düzlüklerinden aniden yükselerek kasvetli bir doğal Abide görüntüsü sunmaktadır. Bu ana volkan konisinin doruğu tipik bir kraterden oluşmakta ve kraterin tabanında bir krater gölü bulunmaktadır. Ana koninin hemen güneydoğusundaki daha küçük boyutlu ve yükseltisi daha az olan ikiz koni ise Küçük Hasan Dağı (2844 m) olarak anılmaktadır. Bu volkan konisinin de doruğu tipik bir krater halindedir. Oldukça taze ve karakteristik volkan şekilleriyle Türkiye’nin en genç volkan dağları arasında bulunan Hasan Dağı volkanik ünitesi tarihi çağlardan bu yana daldığı uykusuna devam etmektedir. Dağın eteklerinde Antik Roma şehri Nora bulunmaktadır.
Allah’ım! Hatalarımı kar ve soğuk su ile temizle, kalbimi hatalardan beyaz elbiseleri kirlerden temizlediğin gibi temizle, benimle günahlarımın arasını doğu ile batı arası kadar uzaklaştır."
Hadisi Şerif
Hasan dağı iç anadolu bölgemizin kızgın dağlarındandı insanlara kızıp öfkelenen bu dağdada Cenabı Hakkın canlılara öfkesi sonucu kimi zaman şiddetli patlamalar yaşanmış afetler yaşanmıştı
Meke Dağı ve Karadağ da Erciyes Dağı ve Hasandağı kimi ülkemizin sarp geçitleri idi bu dağlar sert yamaçlar kulluk görevini yapanlar için bir geçim kaynağı ancak ehil olmayan insanlar için aşılmaz yamaçlardı
Fikri hanım yolda kaplanan kara saplanan evladı için dua ediyordu Allahım senin sayende dağlar eğilir yollar aşılır sarp geçitleri düz eyle yolları zorlaştırma tüm yolcuları evlerine geçimine kavuştur
Hilmi usta motordan kar küreyiciyi çıkardı evlat dedi aşk kendi varlığından başka her şeyi silen insanı yoldan yola sürükleyen kardan temiz bir duygudur ferhat gibi bir aşka sahip olursan bu dağları aşarsın
dedi dağ kükredi baba oğul aşk ile motorun altındaki karı temizlerken beyaz bir çığ kopmuş bentleri aşa aşa geliyordu aşk varsa tüm perdeler kalkar burağı görüyorum sevgililer sevgilisi çağırıyor
diyen hilmi usta son nefeste kar tanesine dokundu peygamberimizin duası şehadet kelimesi oldu Allah’ım! Hatalarımı kar ve soğuk su ile temizle, kalbimi hatalardan beyaz elbiseleri kirlerden temizle Evet Hilmi usta için perde kalktı sevgiliye kavuştu Yunusu ise yıllar önce o minik kuzuyu emanet eden çoban Hasan evine kavuşturdu Allah hepinizi yerleşim yerine yurtlarınıza yerleştirin diyip uğurladı
Ne kadar çok sevgimiz varsa, dünyadaki yolculuğumuzu o kadar kolaylaştırırız."
- Immanuel Kant
Küçük Yunus o tarihten sonra kavmini duygudaşlığa arkadaşlığa çağırdı küsleri öpüştürdü barıştırdı iyiliklerde yarışın merhamet ve adalet istiyorsanız ilk önce merhametli olun deyip iyilik yarışmaları düzenledi çoban hasan ona bir kaval vede kuzu hediye etmişti ne zaman çalsa tüm kuzular onun yanına katılır şehrin en kalabalık caddesinde insanlara annesinin yaptığı el emeği lokma ve pişileri dağıtırdı annesi fikri hanım hilmi ustayı kaybetsede umudunu aşkını kaybetmedi madem Allah var o zaman her şey var diyordu ne zaman pişi yapsa eline kızgın yağ damlasada fikri hanım bunlar sadakadır hayır ve güzel amel vesilesidir diyip Yunusun eline verirdi Yunus pişileri dağıtırken şunları diyordu üzerindeki sevgiyi yere damlatmayın ve değerli insan abiler birbirinizden kaçar gibi bakmayın tebessüm ederek bakın diyen Yunus ve annesi küçük bir pastane açtılar dükkanda para değil dua geçerlidir dua edin envai tatlılar yiyin diyen fikri hanım duvara şu yazıyı astı karşımızdaki kişi seni seviyorum dediğinde eğer bizde aynı duyguları hissediyorsak büyük mutluluk duyarız sevgi yumurcağı yunus her gün babasını dua ederken güneşle konuştu ay ile konuştu biraz kırgın biraz mutlu yaşadı yunuslarla kuzularla dost oldu selam ona