0
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
171
Okunma

TEFSİR VE İRFAN: BİR SOHBET
Mekân: Bir kütüphanenin loş köşesi.
Karakterler:
• Eren: Sözlerin gücüne inanan, genç ve duygusal bir ruh.
• Derviş: Kitapların ve zamanın bilgeliğini taşıyan, yaşlı ve sakin bir tefsirci.
(Eren, elindeki "Aşkın Tefsiri" adlı şiir kitabını yavaşça kapatır.)
Eren: Derviş Baba, kaç kez okudum bilmiyorum. Şair, aşkı tarif ederken ona bir "feryâd" diyor. Çözülmez, kadim bir feryâd... Bu tefsir, neden huzur değil de feryatla başlıyor?
Derviş: (Gözlüğünü hafifçe indirerek) Çünkü Eren, aşkı huzurla başlatanlar, genellikle onun sadece yüzeyini seyrederler. O kadim feryâd, ruhun ayrılıktan duyduğu ilk çığlıktır. O çığlık olmadan, vuslatın sessizliği asla anlaşılmaz. Tefsir, her zaman en büyük acıyla başlar, en büyük irfanla biter.
Eren: Yani aşkın ilk babı çile, sadece bir merasim mi?
Derviş: Hayır, o senin üniversitendir. "Birinci babı çile," diyor şair, unutma. Çile, seni sana geri getiren tek yoldur. Kimi insan, ömrü boyunca o üniversitenin kapısından geçmez. Ama tefsire giren bilir ki, gözyaşı mürekkep olmadan, kalbin sırrı yazılamaz.
Eren: Peki, "Yedi iklim, yedi gök," bu neyi tefsir eder? Bu kadar büyük bir boşlukta, iki insanın aşkı nasıl var olabilir?
Derviş: O, iki insanın aşkı değildir artık. O tefsire bir kez girdin mi, kendi hikâyenden çıkıp kozmik bir yemin etmiş olursun. Yedi gök, sana aşkın ne kadar sınırsız ve ne kadar yüksek bir emir olduğunu fısıldar. Sen sanırsın ki bir kişiye âşıksın, oysa sen, o kişi üzerinden Yaradan’ın düzenine hayransın.
Eren: Şair bir yerde "ölmeden önce, bin kez ölmüş olmanın şuurudur" diyor. Bu, en zor kısmı. Nasıl ölünür ki bin kez?
Derviş: (Bir an duraksar, düşünceli.) O, egodan arınmanın sayımıdır. Her bağlandığın arzudan koptuğunda bir kez ölürsün. Her yargıladığın şeyi affettiğinde bir kez daha. Bin kez ölmek, bin farklı yanılgından kurtulmaktır. Bu tefsir sana der ki: Aşk, mülkiyet istemez. Mülkiyetten kurtuluştur. Sen neyi sıkı tutarsan, o seni o kadar yorar. Bırak! Bırak ki, sonsuzluğa kanat çırpasın.
Eren: O halde Aşkın Tefsiri’nin özü, İrfan mıdır? O sessizlik...
Derviş: Evet. Şairin dediği gibi: "Zira Aşkın Tefsiri, ne cennettir ne de zindan, / O, iki hiçliğin arasında, tek kalan, kımıldamayan İrfan." İrfan, o son sözdür. Bil ki, en büyük tefsir; yazılı olanda değil, senin yaşadığındır. Şimdi git ve o irfanı, sessizliğinde oku.
SON SÖZ
(Eren, şiir kitabını kalbine bastırır. Ayağa kalkar, ancak son bir kez döner.)
Eren: Derviş Baba... Peki ya bu irfanı okuduktan sonra, dönüp geriye bakarsam? Ya o feryat hala içimde kalmışsa?
Derviş: Geriye baktığında, feryâdı değil, feryadın seni getirdiği yeri göreceksin. Tefsir biter, ancak yaşam devam eder. O sessizlik sana yoldaş olacak. Unutma: En Yüksek Vuslat, Kelimelerin Bittiği Yerde Başlar. Şimdi git ve kendi tefsirini tamamla.
(Eren, başını saygıyla eğer ve kütüphanenin loşluğunda usulca kaybolur. Derviş, gözlüğünü tekrar takar ve elindeki eski cilde döner.)
Cemre Yaman
5.0
100% (1)