0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
83
Okunma
Modern Zihin Üzerine: Bugünün Sessizliği
Bugün insan, sürekli bir hareketin içinde sıkışmış durumda.
Telefonlar, ekranlar, bildirimler… Her şey hızla akıyor, ama insan duramıyor.
Düşünceler ekranlar kadar hızlı; geçmişin kaygılarıyla geleceğin planları arasında sıkışıp kalıyor.
Kahve içiyor, ama tadını unutmuş; yürüyüş yapıyor, ama yalnızca adımlarını sayıyor; bakıyor, ama yalnızca ekrandaki bir görüntüye.
Başkalarının hayatlarıyla kıyas, kendi hayatını gölgeliyor. Beğeni sayısı, paylaşımlar, takipçiler…
Modern insanın değeri artık kendi içinden değil, görünürlükten ölçülüyor.
Duygular, çoğu zaman emoji ve kısa mesajlara sıkıştırılmış.
Öfke, sevgi, korku… Gerçekten hissedilmek yerine, metinlerde dolaşıyor.
Bir arkadaşla yapılan sohbet, eskiden bir nefes kadar derindi; şimdi çoğu zaman sadece ekranın içinde bir yankı.
Beden de unutulmuş bir dil konuşuyor.
Uyku bozulmuş, nefes hızlanmış, kalp sıkışmış.
Modern insan, zihninin gürültüsünde kendi bedeniyle iletişimi kesmiş durumda.
Sessizlik artık bir seçenek değil; varoluşun tek kapısı.
Düşünce sürekli geçmişin yankısıdır, plan ise geleceğin gölgesi.
Ve insan, o gölgelerin arasında, şu anı hissetmeyi unutuyor.
Krishnamurti’nin sorusu hâlâ geçerli:
“Kendinizi hiç gözlemlediniz mi, yargılamadan, kaçmadan, sadece baktınız mı?”
Bugünün insanı, durmayı öğrenmezse kendi hayatını izlemeyecek;
başkalarının hikâyelerinde kaybolacak, kendini unutacak.
Ama bir an durduğunda, nefesini duyduğunda, ekranı kapattığında—
işte o an, sessizlik tekrar gelir.
O sessizlikte insan, kendini hatırlar.
Modern zihin, bugün burada sıkışmış durumda.
Ama farkındalık, hâlâ mümkün;
sessizlik, hâlâ bir devrimdir.
Ve belki de gerçek devrim, bir bildirimden daha sessiz bir anda, içeride, kendi nefesinde başlar.
Hüseyin Erdinç
5.0
100% (1)