0
Yorum
11
Beğeni
5,0
Puan
192
Okunma
Rehnûma;
Kalbe düşen bir iz, yolu kaybedene yıldız olur…
İnsan bazen nefsin çölünde kaybolur, kalabalıkların ortasında yapayalnız hisseder kendini. Ne yöne yürüse, yönsüzlükle karşılaşır. Kalbiyle konuşmak istese, sessizlik yankılanır içinde. İşte o anlarda bir ses arar insan… Bir işaret, bir iz, bir pusula... Rehnümâ’sını arar.
Bir zamanlar, arayış içinde olan bir derviş vardı. Adını kimse bilmezdi ama gözlerinde tarifsiz bir suskunluk taşırdı. Her sabah, doğuya döner;
"Ya Rab, beni bana bırakma" diye dua ederdi. Zira biliyordu ki, en zorlu kayboluş, insanın kendini yitirmesidir.
Bir gün rüyasında bir nur gördü. O nurun içinden bir ses geldi:
"Sana bir Rehnümâ gönderilecek. Onun izinden git. Kalbine düşen ayetlere kulak ver."
Ertesi sabah, yola koyuldu. Ne haritası vardı ne de yanında bir yol arkadaşı. Fakat içinde bir yön vardı artık. İçinden içre bir yıldız doğmuştu. Yol boyunca karşılaştığı her taşta bir hikmet buldu, her solukta bir işaret. Kalbindeki rehber onu hiçbir zaman terk etmedi.
Aylar sonra bir dergâha ulaştı. Kapıda yaşlı bir şeyh onu bekliyormuş gibi tebessüm etti:
— Geciktin evlat, dedi.
— Nereden bildiniz geleceğimi?
— Senin Rehnümâ’n gönlüne yazılmış evvelce… Biz sadece onu okuduk.
O gün anladı derviş: Rehnümâ, bir insandan ibaret değildi. Rehnümâ; bir söz, bir dua, bir gözyaşı, bir ayet, bir secdeydi. Kalbe düşen hakikat damlalarıydı.
Ve bazen bir şiir olurdu Rehnümâ.
Bazen bir hocanın duası.
Bazen annesinin gözlerinden akan sessiz yakarış.
Bazen, gözlerini açtığında kalbindeki boşluğu fark ettiren o ilk sabah.
Rehnümâ, dışarda değil içerideydi.
Yolu gösteren değil; yolu hatırlatandı.
Kalbe düşen bir izdi o.
Karanlıkta yürüyene yıldız olan...
5.0
100% (5)