Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
eğitimci/yazar
eğitimci/yazar

RUBAİ ÇALIŞMALARIM

Yorum

RUBAİ ÇALIŞMALARIM

( 1 kişi )

0

Yorum

1

Beğeni

5,0

Puan

113

Okunma

RUBAİ ÇALIŞMALARIM

RUBAİ ÇALIŞMALARIM

KAZIM ÖZTÜRK
ÖZTÜRKÇE
[email protected]
e-mail: [email protected]


RUBAİ ÇALIŞMALARIM

Arapça’da “dörtlü, dörtlük” anlamına gelen Rubai kelimesi (çoğulu Rubaiyyat) edebiyatta dört mısradan meydana gelen şiirlere verilen addır. Rubai, aruz ölçüsüyle yazılır. Birimi dörtlüktür. 4 dizelik (mısralık) bir Divan Edebiyatı nazım biçimidir.
Rubai Türk edebiyatı olup, Orta Asya’dan İran’a geçmiştir. İslâmiyet’ten sonra aruzla söylenmesiyle meydana gelmiş bir İran nazım şeklidir.
Tasavvuf heyecanını dört mısralık bir nazım kalıbı içinde ifade etmeye imkân sağladığı için sûfîlerin ilgisini çekmiştir. Tasavvufî Rubainin Fars edebiyatındaki mucidi Ebu Saîd Ebü’l-Hayr’dır.
Rubâî, Klasik Türk, Fars ve Arap şiirinde kendine özgü aruz vezinleri olan, bu vezinlerin haricinde başka bir vezinlerle yazılmayan, az sözle çok şey ifade etmeyi amaçlayan, düşünce yönü ağır basan dört dizelik bir nazım biçimidir.
15. yüzyılda Çağatay Türk edebiyatının en önemli şairi ve ilk Türkoloğu olarak nitelendirilen Ali Şîr Nevâyî (ö. 906/1501), Mizânü’l-evzân adlı eserinde, rubai nazım şeklinin Hezec bahrinin ahrem ve ahreb kalıplarından ortaya çıkartıldığını dile getirir. Verdiği bu bilgiyle Ali Şîr Nevâyî, Türk edebiyatında rubai nazım şekline özgü bir kuralı ilk defa dile getiren kişi olma özelliğini taşımaktadır.
Rubai, gazelin ve tasavvufun zirveye çıktığı VII. (XIII.) yüzyılda da gelişme göstermiş, Ferîdüddin Attâr Rubai türüyle Muḫtârnâme adında bir eser kaleme almıştır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin 2000 civarında Rubaisi bulunmaktadır.
Rubailerde aşk, şarap, dünyanın türlü nimetlerinden yararlanma, hayatın anlamı ve hayat felsefesi, tasavvuf ve ölüm gibi konular işlenir.
Rubailer ya birinci, ikinci ve dördüncü mısraları kafiyeli, üçüncü mısraı serbest ya da dört mısraı birbiriyle kafiyeli şekilde olur.
Ali Nihat Tarlan da rubai ile ilgili fikirlerini beyan ederken şöyle bir tanım yapmaktadır: “Birbirine yakın, muayyen bir vezinler kalıbı içinde dört mısraa bir fikri ve duyguyu sığıştırmak, hiçbir tarafı açık bırakmamak, kısa, özlü, esprili bir minyatür vücuda getirmek; işte rubai budur.”
Rubai, Türk şiirinin etkisiyle ortaya çıkmıştır. İran’a Türkistan tarafından geldiğini söyleyenler de vardır. M. Fuad Köprülü ile Nihad Sâmi Banarlı, eski Türk şiirindeki dörtlüklere çok benzeyen Rubainin, eski İran edebiyatına ait dörtlüklerle ve beste ile söylenen bir nazım şeklinin İslâmiyet’ten sonra aruzla söylenmesiyle meydana gelmiş bir İran nazım şekli olduğu görüşünü savunmuştur.
Rubai, İlk iki dize, asıl verilmek istenen fikre okuyucuyu hazırlar. Asıl verilmek istenen fikir ve tema üçüncü veya dördüncü dizede verilir.
Hece vezniyle rubai yazanlar hata ederler. Hece ile Gazel, Kasîde, Terkîb-i bend de yazılamaz. Hece ile Na’t ve Münâcât yazılabilir.
Rubaide, sanattan ziyade anlatılmak istenen ince bir düşünce ve zarif bir eda ile söylenmiş veciz bir fikir bulunmaktadır.
Rubai türünün en önemli temsilcilerinin başında İranlı şair Ömer Hayyam gelmektedir. Türk Edebiyatında; Nabi, Fuzuli, Haleti, Yahya Kemal gibi isimler bu türün temsilcileri arasında yer alır. Arif Nihat Asya ve Nef’i de Rubai ile şiir yazmışlardır.
Bir mutasavvıf şair olarak tasavvufi terimlerin, deyimlerin hemen hemen hepsini kullanan Mevlâna, aynı zamanda dünya hayatı, dünya aşkı ile ilgili bir hayli rubai yazmıştır.
Yahya Kemal Şiirin; vezin, kafiye ve iç ahenge dayandığını söyler. Türk şiir geleneğinde önemli bir yer tutan aruzu tercih etmiştir. Aruzla günlük dil ile iç içe iç ahenge dayanan şiirler yazdı. Edebiyatımızda Rubai yazan ender şairlerimizdendir.
Yahya Kemal’in divan şiirine bakış açısını şekillendiren etkenlerden biri de aruz vezni olmuştur. Zira şiir dilini bir insan bedeni gibi düşünen Yahya Kemal’e göre aruz bu bedenin belkemiğidir ve Türkçe bu belkemiğinin etrafında gelişerek varlık bulmuştur. Bu sebeple aruzu bilmeyenler, edebî Türkçeden de haberdar olamayacaklardır.
Yahya Kemal, divan edebiyatı ile halk edebiyatının birbirinden tamamen ayrılmasına karşı çıkar. Yahya Kemal, gerek dersleri ve sohbetleri gerek şiirleri ve yazıları vasıtasıyla divan şiirinin ve divan şairlerinin yeni nesillere tanıtılması ve benimsetilmesinde önemli bir rol üstlenmiştir.
Yahya Kemal’in şiirleri incelendiğinde görülecektir ki Tasavvuftan Tarihî olaylara, Kur’an-ı Kerim’den bâtıl ve gerçek bilimlere, atasözleri ve deyimlerden gündelik hayata vs. kadar divan şairlerini besleyen bütün kaynaklar, aynı zamanda Yahya Kemal’i de besleyen kaynaklardır.
Çok eski zamanlarda “Zerdüşt” Edebiyatında Rubai şeklinde manzume yoktur. Rubailer, Felsefi bir fikir için, dua olarak, hatta hicviye olarak da yazılmıştır.
İran Edebiyat tarihçisi E.G. Brovvne: “Rubai, İran şiir dehasının en eski mahsullerindendir ve her türlü konu için kullanılır” der.
Cumhuriyetin ilk yıllarında Tâhirü’l Mevlevî tarafından kaleme alınan Edebiyat Lügati’ne bakıldığında Rubai ile ilgili verilen tarifin daha önce söylenmiş olan tariflerden farklı olmadığı görülür ve şöyle der: “Rubai, nazım şeklindedir. Dört mısralı ve 1, 2 ve 4’üncü mısraları kafiyeli olur.”

Mahşer

Vezin: (Mef‘ûlü + mefâîlü + mefâilü + feûl)

Ebedi değildir dünya, ölüm var serde,
Hani nerde makamlar, saltanatlar nerde?
Gidenlerin hepsi âsude diyardalar,
Kaçılmaz hesabın, en âdili mahşerde!





Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Rubai Çalışmalarım Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Rubai Çalışmalarım yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
RUBAİ ÇALIŞMALARIM yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL