0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
164
Okunma
BENLİK VE ÖLÜM
Ölüm…
En sessiz öğretmen, en acı hakikat.
Benlik, ölümle karşılaştığında, tüm maskelerini düşürür;
geriye sadece saf bir varoluş kalır.
Çünkü ölüm, insana ne geçmişin yükünü ne geleceğin hayalini bırakır;
sadece “şimdi”yi gösterir ,ve benlik, o “şimdi”de çıplaktır.
İnsan çoğu zaman ölümü uzak bir ufuk gibi görür.
Ama ölüm, uzak değildir; her nefeste, her an, en derininde bekler.
Ve benlik, ölümün gölgesinde kendini tanır.
Sonsuzluk korkusu ve yok oluş endişesiyle yüzleşmeden,
hiçbir benlik tam anlamıyla özgür olamaz.
Ölüm, insanı yalnız bırakır; ama belki de yalnızlık, en büyük öğretmendir.
Çünkü ölüme hazırlanan benlik, artık hiçbir başkasının onayına ihtiyaç duymaz.
Sadece kendisiyle hesaplaşır.
Ve o hesaplaşmada, insanın en gerçek yüzü ortaya çıkar:
Seçimlerinin, hatalarının, sevgilerinin ve korkularının toplamı.
Hiçbir söz, hiçbir eylem, onu tamamen tanımlayamaz;
ama ölümün karşısında her şeyin anlamı açığa çıkar.
Belki de benlik, ölümle birlikte olgunlaşır.
Yaşam boyunca dağılan parçalar, ölümle bir bütün olur.
Çünkü ölüm, yalnızca son değildir;
aynı zamanda varoluşun en hakiki teyididir.
Ve insan, ölümün sessizliği içinde, kendi benliğinin gerçek sesini duyar:
“Ben var oldum, ben hissettim, ben sevdim, ben sustum.”
Ölüm, korkutucu olduğu kadar öğreticidir.
Benlik, ona doğru yürüdükçe, hem küçülür hem büyür.
Küçülür; çünkü ölüme karşı güçsüz olduğunu fark eder.
Ama büyür; çünkü ölüme rağmen anlam yaratabilen bir özü olduğunu anlar.
Ve işte o an, insanın benliği, yaşamla ölüm arasında bir köprü kurar:
Ne tamamen burada, ne tamamen yokta,
sadece varoluşun o eşsiz noktasında, sessizce durur.
Ve belki de en sonunda, insan şunu anlar:
Benlik, ölüme karşı direniş değil, kabulleniştir.
Kendi sonunu bilmek, her anını daha derin yaşamaktır.
Ve ölümün gölgesinde, benlik en özgür halini bulur:
Artık korkmaz, artık saplantılı değildir,
sadece var olur.
Sonsuz sessizlik içinde kendiyle bütünleşir.
Hüseyin Erdinç