1
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
123
Okunma
Savaşın Çocukları
Bugünün Müslüman ve Türk coğrafyasının önemli bir bölümünde dünyanın muhaciri ve çevrenin yabancısı çocuklarımız çokça bulunmakta. Daha iyi yarınlara büyümeyi bekleyen boynu muskalı güzel çocuklar bunlar. Gazze, Filistin, Doğu Türkistan başta olmak üzere gönül coğrafyamız savaşlarla ve zulümlerle boğuşmakta. Bu olumsuz ahval ve şerait içerisinde çocukların bedenlerine, kalplerine hücum eden hezârân yükler çok ağır gelmekte. Bu konu dahilinde sadece mevcut durumu ortaya koymak, durum tespitinde bulunmak yetmiyor. En önemlisi neler yapılması gerektiğinin üzerinde kafa yormamız ve harekette olmamız gerekiyor. Ukrayna gibi gönül coğrafyamızın dışında da çocuklar savaşlarla yüz yüze kalmaktadırlar. Hatta çağımızın dünyasında avantajlı durumda olan bütün çocuklar şâd-u hürrem değiller elbette. Hepsinin türlü türlü sıkıntıları ve zorlukları vardır.
Burası dünya, tekin bir yer değil elbette. Acının ön yüzünde hep çocuklar varken, geleceğin büyüklerine bugünden daha fazla üzerinde durulması gerekiyor. Kendi ülkemizde dahi çocuklarımız arasında imkân eşitsizliği ve uçurumları varken bu dengeyi sağlamak çokta kolay olmayacaktır. Dezavantajlı olan çocuklar içerisindeki cevherleri fark edip önlerini açmamız ve vatana millete faydalarını görmemiz gerekiyor. Bu dengesizlik, Müslüman ve gayri Müslimler arasında olduğu gibi mağriple ile maşrık arasında da hep ola gelmekte ve bu fark kapatılamamaktadır ne yazık ki. Eşit olmayan bu imkânlar gibi başka başka sorunlarımız da yok değil. Bu dezavantajlı durumlar karşısında gençlerimizin daha çok çalışması ve gayret göstermeleri gerekiyor. Avantajlı olanın bir adımına karşılık bizim gençlerimiz iki, üç adım atması yani çok çalışmaları gerekiyor.
Biz Müslümanlar ve Türkler; tarihimizden, kadim medeniyetimizden alacağımız güçle birlikte, emperyalist kültür tozlarından silkelenip bize özgü çözümler üretmeliyiz. Hazcı, behemî bir galebe hırsı maalesef ki dünyamıza hâkim durumda. Bunlar gibi süreğen anlayışlarla mücadele edip aynı zamanda dillerimizle ve gönüllerimizle ilenç olmalıyız. Bu tekdüze, sadece kendine steril hayat anlayışlarının karşısında çağımıza, manevi ve ahlaki tavırlı gençleri örneklendirip geleceğe armağan etmeliyiz. Başka bir taraftan, özellikle savaşların dışında olan çocuklarımızın önemli bir kısmının elinde internet, tablet, cep telefonu, bağımlılık yapan sanal oyunlar gibi büyük oyalayıcılar bulunmaktadır. Tavrım internet ve bilgisayara karşı bir tutum değil elbette. Daha çok olumsuz, uzun süreli kullanımlara yöneliktir. Genellikle çocuklarımızın yeteneklerini körelten böyle bir küresel sorunsalla karşı karşıya bulunmaktayız.
Günümüzde balkon, pencere yalnızı insanlarını gördükçe çocukların o güzel hayat gülücüklerini ve cıvıltılarını kimler aramaz ki? Çocukluğun bütün saf hallerini bırakıp zamanla büyüyecekler ve maalesef ki umut gibi azalmaya başlayıp kirlenecekler. Bizler de siyatikli bacaklarımızla yaşlanırken, bu durumdan ıstırap duyacağız. Hayat, defter süsleri gibi tozpembe olmasa da her çocuk pirüpaktır elbette. Bu saf hali, dünyanın kirlerinden uzakta tutup daha iyi günlere taşımakla mümkün olacaktır. Rüyaları, masalları ve oyunları taşıyan güzel bir çocuklukta yetişmiş, dürüstlük, hak adalet üzre ahlaklı ve çalışkan iyi bir nesle ihtiyacımız var elbette. Bizim için yaşamdan süzülmüş geniş bir tecrübe, tanıklık, insanı okuyan hasletler ve gayretler ile beraber bu sıkıntılar azaltılabilecektir muhakkak. Kaşgarlı Mahmut’un, “tay at olunca at dinlenir, çocuk adam olunca ata dinlenir” demesi gibi kaygımız ve kavgamız bayrağı gönül rahatlığıyla teslim edebilmekte olmalıdır. Görevimizi yapmanın rahatlığında, çocuklarımızı bugünden daha güzel geleceklere emanet etmeliyiz. Öyle ya hayatın yanında vicdanlı bir şekilde uyuyabilmek bunu gerektirir.
İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Kasım 2025, sayı 144
5.0
100% (1)