0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
168
Okunma
İnsânın İnşâsı ve Binânın Hikmeti
Yaratıcının Mükemmel Mimarisine Dair Bir Tefekkür
Yazar: Murat Kerem
Her Taş Bir Sır, Her Kalp Bir Mâbed
Her taş, her çizgi, her nefes bir sır taşır.
Bir bina yükselirken, duvarların arasında görünmeyen bir hikâye yazılır;
tıpkı bir insanın iç dünyasında sessizce örülen görünmez duvarlar gibi.
Kimi taşla inşa eder hayatını; kimi sabırla, kimi kelimelerle…
Kimi kubbeler yapar göğe yükselen, kimi kalbinde bir mâbed kurar.
İşte bu yüzden, bir binaya bakarken aslında kendimize bakarız.
Tuğlalar gibi dizilen hatıralar, demirler gibi gerilmiş iradeler,
ve temelde gizli bir sır:
“Her yapı, sahibinin ruhunu taşır.”
Bir ustanın elinde taş nasıl sanata dönüşüyorsa,
Yaratıcının kudreti altında da insan manaya dönüşür.
Mekânla insan arasındaki bu görünmez benzerlik bir hakikati fısıldar:
İnşâ ile insân aynı kökten gelir; biri taşla yükselir, diğeri ruhla.
Topraktan Başlayan Serüven
Sabahın ilk ışıkları toprağa dokunuyordu.
Geceden kalma serinlik, yeni bir hayatın doğuşuna yer açıyordu.
Demirlerin üzerinde parlayan güneş, sanki “Bismillah” diyordu.
Usta, elindeki mala ile ilk taşı yerleştirdiğinde,
o taşın yalnızca duvarın değil, hayatın da bir parçası olduğunu hissetti.
Her darbe bir anlam, her ölçü bir hikmetti.
“Ne kadar da benziyor insana,” diye düşündü.
“Bir plan, bir kudret, bir sevgi olmadan hiçbir şey ayakta kalmaz.”
Zihninde yankılandı o kadim kelâm:
“Biz insanı çamurdan, şekil verilmiş bir balçıktan yarattık.” [1]
Toprak… Sessiz ama bereketli, sade ama derindi.
Üzerine basıldığında susar; içine tohum düştüğünde konuşurdu.
İnsanın özü de topraktan gelmişti; tevazu oradan, diriliş de oradan.
Kudret, o toprağa bir nefes üflemişti:
“Ona şekil verip ruhumdan üfledim.” [2]
İşte o üfleme hâlâ her kalp atışında yankılanıyordu.
Her nefes, o ilk nefesin devamıydı.
Ve her doğan çocuk, yaratılışın bir kez daha yazılmasıydı.
Temelin Sırrı: Kalp
Bir bina görünmeyen temeliyle ayakta durur.
Toprak altındaki o sessiz parça çökerse, bütün yapı yıkılır.
İnsanın da temeli kalptir.
Kalp, yalnızca kan pompalayan bir et parçası değil;
insanın içindeki mânevî inşânın merkezidir.
Orada sevgi duvarı örülür, iman direkleri dikilir, sabır kirişleri yerleştirilir.
Usta alnındaki teri sildi, derin bir nefes aldı.
Rüzgâr tozu kaldırdı, havada döndü.
“Kalp de bazen böyle tozlanır,” dedi içinden,
“ama her dua o tozu silen bir rahmettir.”
Kalp saf kaldıkça inşa da sağlam olurdu.
Zira kalp Rahmân’ın nazargâhıdır [3]; orası karardığında ne bilgi ne de akıl ışığı yeterdi.
İlim aklı aydınlatır, marifet kalbi diriltir. [4]
Ve insan, kalbini tanıdıkça Rabbini tanırdı.
Kudretin Mimarisinde Hikmet
Güneş yükseldikçe, inşaatta şekil belirginleşti.
Her taş bir dengeyi gözetiyordu; ne fazla, ne eksik.
Sanki görünmeyen bir el, her şeyi yerli yerine koyuyordu.
Usta başını kaldırıp gökyüzüne baktı.
Güneş doğarken ne bir saniye erken davranıyordu,
ne de bir an gecikiyordu.
Yağmur gerektiği kadar yağıyor, rüzgâr yalnızca olması gerektiği kadar esiyordu.
“Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.” [5]
Kâinatta ne varsa, insanda onun bir nüshası vardı.
Damarlar, kalbe giden yollar gibiydi;
sinirler, beyne çekilmiş görünmez kablolar.
Bir hücredeki denge ile galaksilerin devinimi arasında fark yoktu;
ikisi de aynı kudretin kaleminden çıkmıştı.
Her şey, kaderin kalemiyle çizilmiş, kudretin eliyle yapılmıştı [6];
ve o el, her detayı rahmetin zarafetiyle işliyordu.
İnşaat Bitmez, İnsan Tamamlanmaz
Gün bittiğinde bina yükselmişti; ama usta hâlâ huzursuzdu.
Duvarlara baktı, “Tamam,” dedi, “ama içimde bir eksik var.”
Bir süre düşündü:
“Belki de insan hiçbir zaman tamamlanmaz.
Bir bina biter, ama insanın inşası hiç bitmez.”
Her sabır yeni bir tuğla, her imtihan yeni bir kat olur.
Her gözyaşı o yapının harcına karışır, duvarı sağlamlaştırır.
“Mümin, mümin için bir binanın tuğlaları gibidir; biri diğerini destekler.” [7]
İnsanın olgunlaşması dışarıda değil, iç dünyasında gerçekleşir.
Sabırla, kayıpla, umutla…
Bir kalp ne kadar genişse, o kadar yük taşır;
ve o kadar insan sığar içine.
“Duvar örmek kolay,” dedi usta,
“ama kalp örmek zor.”
Taş ve Can Arasındaki Sır
Bir binayı rüzgâr yıpratır, insanı zaman.
Taş aşındıkça güç kaybeder, insan acı çektikçe güçlenir.
Bir ustanın eli duvarı düzeltir; ama kalbi yalnızca Yaratan onarır.
İnsanın yıkılışı çoğu zaman yeniden doğuşunun habercisidir.
Çünkü elmas ateşle saflaşır; [8]
acı, kirleri yakar; kalbi berraklaştırır.
İnsan ağladıkça olgunlaşır, sustukça büyür.
Usta, inşa ettiği duvarlara baktı.
Her taşta bir iz, her harçta bir hatıra vardı.
Binayı yaparken farkında olmadan kendi iç dünyasını da onarıyordu.
Kalpten İnşa
Güneş ufka inerken sahayı sessizlik sardı.
Usta duvarın gölgesine yaslandı, elindeki malayı yere koydu, gözlerini kapattı.
Yorgundu, ama huzurluydu.
“Taşlar yerini buldu,” dedi.
“Şimdi sıra bende.”
O an kalbinde bir ses yankılandı:
“Ey insan, seni Ben inşa ettim; şimdi sen de kalpleri inşa et.”
Her yapılan bina aslında bir aynaydı.
İnsan, içindekini dışa vuruyordu;
kimi taşla, kimi sözle, kimi sevgiyle.
Kâinat da öyle değil miydi?
Bir tarafında yıldızlar, diğerinde insanın kalbi…
İkisi de aynı kudretin elinden çıkmış, aynı nefesle hayat bulmuştu.
“İnsan, bu kâinatın küçük bir nüshasıdır; kâinat ise insanın büyük bir kitabıdır.” [9]
Usta başını göğe kaldırdı, tebessüm etti:
“Taş sessizdir,” dedi,
“ama yerini bulunca konuşur.
İnsan da öyle…
Kendi yerini Hak’ta bulan, sonsuza kadar ayakta kalır.”
Binalar bir gün yıkılır; ama kalpten yapılan inşalar, ebediyete kadar yaşar.
Kaynakça
[1] Kur’ân-ı Kerîm, Sâffât Sûresi, 11. âyet.
[2] Kur’ân-ı Kerîm, Sâd Sûresi, 72. âyet.
[3] Hadîs-i Şerif: “Allah sizin suretlerinize değil, kalplerinize bakar.” (Müslim, Birr, 33).
[4] Said Nursî, Sözler, 24. Söz — “Kalp, Arş-ı Rahmân’ın aynasıdır.”
[5] Kur’ân-ı Kerîm, Kamer Sûresi, 49. âyet.
[6] Said Nursî, Sözler, 26. Söz — Kader Risalesi: “Her şey kaderin kalemiyle çizilmiş, kudretin eliyle yapılmıştır.”
[7] Hadîs-i Şerif: “Mümin, mümin için bir binanın tuğlaları gibidir.” (Buhârî, Edeb, 36).
[8] Said Nursî, Lem’alar, 17. Lem’a — “Musibet insanı olgunlaştırır; elmas ateşle saflaşır.”
[9] Said Nursî, Sözler, 29. Söz — “İnsan, kâinatın küçük bir nüshasıdır; kâinat ise insanın büyük bir kitabıdır.”