0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
483
Okunma

Batı uygarlığında, özellikle Orta Çağ ve Rönesans dönemlerinde astroloji ve yıldıza bakış, sadece bir batıl inanç değil, aynı zamanda saygın bir bilgi dalı, bilimsel eğitimin temel bir parçası ve siyasi danışmanlığın vazgeçilmez bir aracıydı. Modern bilim devrimine kadar astroloji, astronomiden ayrılmazdı ve Avrupa kültürü üzerinde derin bir etki bırakmıştır.
Orta Çağ’da Astroloji: İslami Mirasın Etkisi
Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden sonra Avrupa, bilim ve felsefede duraklama yaşarken, astroloji geleneği büyük ölçüde İslam medeniyeti tarafından korunup geliştirildi. Orta Çağ Avrupası, bu bilgileri Endülüs (İspanya) ve Sicilya üzerinden yapılan çevirilerle yeniden keşfetti.
Bilimsel Temel: Müslüman alimlerin (Maşa’allah, Ebu Ma’şar gibi) Arapça eserleri, matematiksel ve geometrik temellere dayanan karmaşık astrolojik teknikleri (horoskop çıkarma, olay anı ve doğum astrolojisi) Avrupa’ya taşıdı. Bu nedenle, Orta Çağ’da bir kişinin astrolog olabilmesi için öncelikle iyi bir matematik ve astronomi eğitimi alması gerekiyordu.
Tıp ve Pratik Kullanım: Astroloji, tıp alanında yaygın olarak kullanılırdı. Doktorlar, tedavinin zamanlamasını ve kan akıtma (hacamat) gibi uygulamaların uygunluğunu belirlemek için Ay’ın ve gezegenlerin burçlardaki konumlarına bakarlardı. Örneğin, Ay’ın Balık burcunda olduğu günlerde, Balık’ın temsil ettiği vücut bölgesinden (ayaklardan) tedavi uygulanabilirdi.
Kilise ve Astroloji: Kabul ve Red Arasında
Hristiyanlık, astrolojiyi her zaman bir ikilem içinde değerlendirmiştir.
Reddiyeci Görüş: Başta St. Augustine olmak üzere bazı din adamları, astrolojinin kadercilik içerdiğini ve insanın özgür iradesini hiçe saydığını savunarak karşı çıkmıştır. Özellikle geleceği kesin olarak bildiğini iddia eden kehanet (ilm-i ahkâm-ı nücûm) kısmı, Tanrı’nın mutlak gücüne ve gayb bilgisine ortak koşma tehlikesi nedeniyle eleştirilmiştir.
Kabul Edilebilir Görüş: Ancak, çoğunluk, yıldızların yalnızca nedensel değil, göstergesel bir etkiye sahip olduğunu kabul etmiştir. Yani yıldızlar, Tanrı’nın yeryüzündeki olayları yönetmek için kullandığı doğal bir araç veya işaretler bütünü olarak görüldü. Regensburg’lu Berthold gibi din adamları, Tanrı’nın taşlara ve bitkilere güç verdiği gibi yıldızlara da güç verdiğini savunarak astrolojinin doğa felsefesiyle uyumlu olduğunu öne sürmüştür.
Sonuç olarak, saraylarda ve üniversitelerde astroloji, genellikle kilisenin resmi öğretisini ihlal etmeden saygın bir disiplin olarak varlığını sürdürmüştür.
Rönesans ve Erken Modern Dönem: Zirve ve Çöküş
Rönesans, antik metinlere yeniden ilgi duyulmasıyla astrolojinin altın çağını yaşamasına neden oldu.
Saray Astrologları: Kraliyet aileleri ve soylular, siyasi kararlar, savaş zamanlaması, evlilikler ve hatta suikast riskleri konusunda astrologlara danışırlardı. Nostradamus (bir doktor ve astrolog) ve John Dee (Kraliçe I. Elizabeth’in danışmanı) gibi isimler bu dönemin en tanınmış figürlerindendir.
Bilim Adamları Astrologdur: Johannes Kepler ve Galileo Galilei gibi modern bilimin kurucuları olarak kabul edilen figürler dahi, yaşamlarının büyük bir bölümünde hem astronom hem de astrolog olarak çalışmışlardır. Kepler, soylulara horoskoplar çıkararak geçimini sağlardı. Onlar için gök cisimlerinin hareketlerini inceleyen astronomi, bu hareketlerin dünyevi etkilerini inceleyen astrolojiden ayrılamazdı.
Dönüşüm: Bilim Devrimi ve Aydınlanma
Astrolojinin Batı’daki saygın konumu, 17. yüzyıldaki Bilim Devrimi ve 18. yüzyıldaki Aydınlanma Çağı ile sarsılmıştır.
Kopernik ve Kepler: Güneş merkezli sistemin (heliosentrizm) matematiksel olarak kanıtlanması ve gezegenlerin dairesel değil eliptik yörüngelerde hareket ettiğinin keşfedilmesi, Batı astrolojisinin dayandığı geleneksel Ptolemaik (Dünya merkezli) kozmolojiyi yıktı.
Newton: Isaac Newton’ın evrensel kütle çekim yasası, gezegen hareketlerini doğaüstü etkilerle değil, kesin fizik yasalarıyla açıklamayı sağladı. Bu durum, astrolojinin "bilim" statüsünü kaybetmesine ve yavaş yavaş bir popüler kehanet veya sözde bilim alanına itilmesine neden oldu.
Günümüzde Batı toplumunda astroloji (yıldızname), gazete köşelerinde veya kişisel eğlence amaçlı ilgi görse de, akademik ve bilimsel çevrelerde Orta Çağ’daki saygınlığını tamamen kaybetmiştir. Astroloji, sarayları ve üniversiteleri terk ederek, psikoloji, bireysel arayış ve popüler kültürün bir parçası haline gelmiştir.
Hüseyin TURHAL