1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
98
Okunma
BENLİK VE ZAMAN
Zaman, benliğin en büyük sınavıdır.
Ne durur, ne geri döner; sadece geçer.
Ve insan, bu geçişin içinde kendi benliğini arar.
Düşünceler, anılar, duygular…
Hepsi birer gölge gibi süzülür üzerinden,
ve sen, her gün biraz daha değişirsin, farkına varmadan.
Benlik, zamanla sabitlenmez; aksine, zamanla açılır ve kapanır.
Çocukken kendini bilmemen, gençken sınırlarını zorlaman,
ve yaşlandığında kabullenmen…
Hepsi birer adım, birer kırık aynadır.
Ve her kırık parçasında, benliğin farklı bir yüzü saklıdır.
Zaman, bazen merhametlidir; bazen acımasız.
Ama en kötüsü, onu durduramayışındır.
İnsan ne kadar direnirse dirensin, zaman bir gölge gibi peşinden gelir,
ve her adımda seni bir önceki halinle yüzleştirir.
İşte o an, benlik ya güçlenir ya da erir.
Ama asla aynı kalmaz.
İnsan, geçmişin yükünü taşırken geleceğe bakar;
ve çoğu zaman şunu unutur: Benlik, yalnızca şu anın içindedir.
Geçmiş senin değil, gelecek henüz senin değildir.
Benliğin gerçek zamanı, şu andır —
ama insan, zamanı ölçmeye, anlamlandırmaya takıntılıdır.
Oysa zamanın ölçüsü yoktur; sadece yaşanır.
Zaman ve benlik arasında bir diyalog vardır:
Biri geçer, diğeri değişir.
Sen sabit sanırsın, o seni değiştirir.
Ve sen, bir gün anlar, benlik zamanla savaşmaz,
zamanla birlikte olur.
Kendini zamanın akışına bıraktığında,
artık ne geçmiş seni tutar, ne gelecek seni korkutur.
O zaman, benlik, gerçek anlamını bulur.
Belki de insanın varoluşu, zamanla yaptığı bir yolculuktur.
Her an bir adım, her adım bir sınav,
ve her sınav benliği biraz daha tanır, biraz daha açığa çıkarır.
Zaman, ne kadar acıtsa da, ne kadar hızla akıp gitse de,
benlik o akışta kendini keşfeder.
Ve bir gün fark edersin:
Benlik, zamanın içinde değil, zamanın ötesinde var olur.
Geçmişin gölgesinde kaybolmaz, geleceğin korkusunda erimez;
sadece şimdide, kendi sessizliğinde tamdır.
Hüseyin Erdinç
5.0
100% (1)