0
Yorum
2
Beğeni
3,0
Puan
126
Okunma

Hicri takvime göre,70- 80. Yıllar…Kemâle ermiş rengârenk meyveli ağaçlar üzerinde telaşla konser veren kuş cıvıltılarının, huzurlu bir ortam oluşturduğu, mis gibi tabiat kokan ılık bir sonbahar ikindisi…
Kıvrıla kıvrıla uzayan bir yol… Kenarında şırıl şırıl bir dere akıyor…Meyve yüklü dallar yerlere kadar eğilmiş…Bir renk cümbüşü ki, ortama tatlı bir ahenk vermekte…
Yeni yetişme yakışıklı genç bir delikanlı , sakin ve kararlı adımlarla ağır ağır ilerlemekte… Uzunca boylu,geniş omuzlu ve gülümseyen gözleriyle yüzündeki tazelik hemen fark ediliyor…
Bir ara, yolun kenarında sakin sakin akmakta olan derenin suyunun getirdiği kıpkırmızı ,iri bir elmayı fark ediyor; eğilip alıyor ve hemen dişliyor…Fakat birdembire irkiliyor ve derhal çekiyor elmayı ağzından…Yaptığının doğru bir şey olmadığını, bu kıpkırmızı elmanın bir ağacı olup bu ağacın da mutlaka bir sahibi olabileceğini ,boğazından da birazcık elmanın suyu gittiğini varsayarak, sahibinden helâllik alması gerektiğini düşünüyor…Karar veriyor sahibini bulmaya; endişeli adımlarla, hızla dereyi takibetmiye başlıyor…Bir süre ilerledikten sonra , kıpkırmızı meyveleriyle derenin üzerine doğru sarkmış bir elma ağacı görüyor…üzeri, kıpkırmızı, iri iri elmalar… o ısırdığı elmanın bu ağaca ait olduğuna karar verip sahibini araştırıp buluyor… Yaşlı bir adam…Olayı anlatıyor: elmanın suyunun birazcık boğazından gittiğini belirterek helâllik istiyor…İhtiyar önce cevap vermiyor; sonra genci , tepeden tırnağa bir süzdükten sonra:
-Olmaz ,diyor; helâl etmem; l helâl ederim fakat bir şartım var…
-Ne olur söyle ,diyor delikanlı; nedir şartın?...
-Benim, çirkin bir kızım var; Gözleri Kör, Dilsiz , Sağır ,ve topal !... Eğer onunla evlenmeyi kabul edersen, ancak o zaman sana hakkımı helâl ederim!...
Böyle olumsuz bir teklif karşısında gencin çok bitap duruma düştüğünü görüyoruz…Heyecanlanıyor, endişesi her halinden belli oluyor… Hayatının baharında bir genç … Ömür boyu her azası sakat bir kadınla hayatını sürdürmek… Bütün bu düşünceler masum yüzünden çok rahat okunuyor…Ama çaresiz ve titrek bir sesle cevap vermeye çalışıyor:
-Peki babacığım; kızınızı mutlu edeceğimden emin olabilirsiniz diyor…
,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,, ……………. ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,
Bir takım hazırlıklardan sonra , vakit gelir,zifaf gecesine girilir…Genç delikanlı, içeri girmek için kapıya yönelir…KÖR, TOPAL SAĞIR , DİLSİZ, ÇİRKİN bir kızla evlilik yapmak… Usulca kapıyı açar…Fakar o da ne…
Ayın ondördü gibi , gülümseyen bir Dünya güzeli oturmuş kendisini beklemiyormu… Birden, yanlış bir yere girmiş olabileceği hissine kapılarak geri çıkmak istediysede, Dünya tatlısı bu güzel kızın tavır ve davranışıyla bu işte bir yanlışlığın olmadığını gördükten sonra giriyor içeriye…Şaşkınlığını gizlemeye çalışarakçalışarak ;
-Seni, baban bana, gözleri kör, topal, sağır ve dilsiz olarak tanıttı…
…Oysaki sen, hiç te öyle değilsin… Genç kız , tebessümünü sürdürerek
-Baban , beni sana doğru tanıtmış, dedi; Evet , gözlerim kör; harama bakmam… Kulaklarım sağır;haramı dinlemem…Dilsizim; Haram söz söylemem…Topalım;Haramın olduğu yere gitmem…
………………Hayatlarının sonuna kadar mesut ve mutlu yaşamışlar… …………………………………
,,,,,,,,,,,,,,,,,,Bu gencin, Hanefi mezhebinin kurucusu Ebu-hanife olduğu söylenir… ,,,,,,,,,,,,,,,,,,,Mustafa Akın
;
3.0
100% (1)