5
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
398
Okunma


Sümer Uygarlığı’nda Astroloji ve Arkeoloji: Çivi Yazılı Gökyüzü
Mezopotamya’nın ilk büyük uygarlığı olan Sümerler (yaklaşık M.Ö. 4000-2000), yalnızca yazıyı, tekerleği ve şehir devletlerini icat etmekle kalmamış, aynı zamanda modern astronomi ve astrolojinin de temellerini atmıştır. Sümerler için gökyüzü, tanrıların yeryüzündeki yaşamı yönettiği bir "Büyük Kitap" idi. Bu durum, arkeolojik buluntular aracılığıyla günümüze ulaşan çivi yazılı tabletler ve mimari kalıntılarla somut olarak kanıtlanmıştır.
Astroloji: Dini Bir Zorunluluk
Sümerler, politeist (çok tanrılı) bir inanç sistemine sahipti ve tanrılarının çoğunu gök cisimleriyle ilişkilendiriyorlardı. Bu, gökyüzü gözlemlerini sadece bilimsel bir merak değil, aynı zamanda dini ve politik bir gereklilik haline getiriyordu.
Ay Tanrısı Nanna (Sin): Gökyüzünün en önemli unsurlarından biri olan Ay, takvimin belirlenmesi açısından kritikti. Bu yüzden Ay, Sümer inancında merkezi bir konuma sahipti.
Güneş Tanrısı Utu (Şamaş): Güneş, adaletin ve kehanetlerin tanrısı olarak görülüyordu.
Venüs Tanrıçası İnanna (İştar): Aşk, savaş ve bereket tanrıçası İnanna, Venüs gezegeni ile temsil ediliyordu.
Bu tanrıların gökyüzündeki hareketlerinin ve konumlarının, yeryüzündeki krallıkların kaderini, savaşların sonucunu, hasat verimliliğini ve doğal afetleri doğrudan etkilediğine inanılıyordu. Bu kehanet odaklı yıldıza bakış biçimi, "İlm-i Ahkâm-ı Nücûm" olarak bilinen astrolojinin erken formuydu.
Arkeolojik Kanıtlar: Zigguratlar ve Tabletler
Sümer astrolojisinin varlığı ve önemi, özellikle Mezopotamya kazılarında ortaya çıkan iki temel arkeolojik buluntu grubu ile doğrulanmıştır:
1. Zigguratlar: Gökyüzü Gözlem Yerleri
Sümer şehirlerinin merkezinde yer alan Zigguratlar, kademeli piramit şeklindeki devasa tapınaklardır. Arkeolojik çalışmalar, zigguratların sadece dini törenler için değil, aynı zamanda gök cisimlerini gözlemlemek için de kullanıldığını göstermektedir.
Zigguratların en üst katları, şehir gürültüsünden ve ışık kirliliğinden uzak, gökyüzünü izlemek için ideal bir platform sağlıyordu. Sümerli "Müneccim Rahipler" (Barû), burada gözlemlerini yapar ve bu gözlemleri devletin ve halkın geleceği hakkındaki kehanetler için kullanırlardı.
Bu mimari yapılar, tanrıların gök ile yer arasındaki bağlantı noktaları olduğu inancını somutlaştırıyordu.
2. Çivi Yazılı Tabletler: Enuma Anu Enlil Serisi
Sümer ve daha sonraki Babil uygarlıklarından kalan en önemli arkeolojik miras, çivi yazısıyla yazılmış binlerce kil tablettir. Bu tabletler, astroloji ve astronomi bilgilerinin birincil kaynaklarıdır.
Erken Sümer Kayıtları: En erken dönem Sümer metinlerinde bile yıldız ve takımyıldız isimlerine rastlanır. Sümerler’in, Ay takvimine dayalı 360 günlük bir takvimi kullanması ve daireyi 360 dereceye bölmeleri, onların erken matematik ve gökbilim yetkinliğinin arkeolojik kanıtlarıdır.
Enuma Anu Enlil Serisi: Astroloji alanındaki en kapsamlı arkeolojik bulgu, Babil dönemine ait olsa da Sümer kökenli bilgileri barındıran Enuma Anu Enlil (Anu ve Enlil’in Günlerinde) adlı kehanet serisidir. Yaklaşık 70 tabletten oluşan bu seri, gök cisimlerinin hareketlerini ve bu hareketlerin siyasi ve doğal olaylarla ilişkisini kaydetmiştir. Örneğin: Ay ve Güneş tutulmalarının bir kralın kaderi veya bir nehrin taşması üzerindeki etkileri detaylı olarak listelenmiştir.
Astronomi ile Astroloji’nin Ayrılmazlığı
Sümer ve erken Mezopotamya bağlamında, günümüzde ayrımını yaptığımız astronomi ve astroloji, tek bir bütünün iki yüzüydü. Arkeolojik veriler şunu göstermektedir: Sümer rahipleri, kehanetlerde bulunabilmek için öncelikle mükemmel birer astronom olmak zorundaydılar. Gezegenlerin yörüngelerini, tutulma döngülerini (örneğin 18 yıllık Saros döngüsü) ve takımyıldızların hareketlerini gözlemsel ve matematiksel olarak bilmek, kehanet sanatının ön şartıydı.
Miras
Sümerlerin başlattığı bu gözlem-kayıt-yorum geleneği, daha sonra Akad, Babil ve Asur medeniyetleri tarafından geliştirildi. Sümer mirası, Zodyak (Burçlar Kuşağı) kavramının ve 60’lık sayı sisteminin (saatte 60 dakika, dairede 360 derece) temelini oluşturdu. Nihayetinde, bu Mezopotamya bilgisi Helenistik döneme aktarılarak Batı astrolojisinin ve modern astronominin başlangıç noktası oldu. Sümerlere ait çivi yazılı tabletler, yıldızların yeryüzündeki en eski ve en derin etkileşimini belgeleyen eşsiz arkeolojik kanıtlardır.
Hüseyin TURHAL
5.0
100% (1)