0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
116
Okunma

Önsöz
Tarih, yalnızca kralların fetihlerini ya da savaşların sayısını yazmaz. Bazı isimler, kılıç değil kalem tutarak dünyayı yerinden oynatır. Eratosthenes de bu isimlerden biridir.
M.Ö. 3. yüzyılda yaşamış bu bilge adam, gölgelerden bir gezegenin büyüklüğünü ölçtü; yeryüzünü haritalandırdı, yıldızlara baktı ve kelimelerle düşündü. Ona çağdaşları “Beta” dedi — çünkü her alanda birinci değil, her alana ait bir ikinciydi.
Ama tarih, onu yalnızca bir "ikinci" olarak değil, çağını aşan bir düşünür olarak hatırladı. Bu hikâye, onun yalnızca bilimsel bir hesaplama değil, insanlık onuru adına verdiği bir mücadeledir.
Bu metin, bir bilim insanının yolculuğunu; gölgelerden doğan bir hakikatin, güneşe meydan okuyuşunu anlatıyor. Belki biraz kurgu, ama bütünüyle saygı dolu bir gerçekliğin yansıması.
BÖLÜM 1 – “Gölgelerin Ötesi”
Kirene, MÖ 285. Sıcaktan dalgalanan taş yolların kenarında, küçük bir çocuk babasının peşinden yürüyordu.
“Baba,” dedi, başını göğe kaldırarak, “Dünya ne kadar büyük?”
Babası durdu, gülümsedi ve elini Eratosthenes’in başına koydu.
“Çok büyük evlat… O kadar büyük ki, yürümekle bitmez, gözle görünmez. Geceleri yıldızlar bile onun ne kadar büyük olduğunu anlatamaz.”
Küçük Eratosthenes kaşlarını çattı. “Ama ne kadar çok? Kaç adım mesela? Kimse bilmiyor mu?”
Adam başını iki yana salladı. “Kimse bilmiyor… Belki tanrılar bilir. Belki filozoflar bir gün hesaplar.”
Eratosthenes, o gece yıldızlara bakarken kendi kendine fısıldadı:
“O zaman ben bilirim.”
Bölüm 2: Kirene’nin Meraklı Çocuğu
Kirene, MÖ 265 civarı – Akşamüstü ışıkları uzun gölgeler yaratırken…
Küçük taşlardan yapılmış sokakların arasından rüzgâr hafifçe esiyordu. Kirene’nin tepelik sokaklarında oyun oynayan çocuklar arasında biri, diğerlerinden farklıydı. O toprağa şekiller çizmiyor, taşları üst üste dizmiyordu. Sırtüstü uzanmış, gökyüzünü izliyordu. Elini gözlerinin önünde tutmuş, güneşin hareketine göre gölgesinin boyunu ölçüyordu.
Babası seslendi:
“Eratosthenes! Oyun oynamayacak mısın? Yoksa yine ‘kendi kendine evren’ mi kuruyorsun?”
Küçük Eratos başını kaldırdı, gözlerini kısmıştı.
“Baba... Dünya ne kadar büyük?”
Babası, sorunun ciddiyetine rağmen gülümsedi. “Bunu sadece tanrılar bilir oğlum.”
Eratosthenes kalktı, etrafına baktı. Taşlar, sütunlar, ağaçlar... Hepsinin gölgesi farklıydı.
“O zaman,” dedi yavaşça, “belki tanrılar değil de... gölgeler biliyordur.”
O gün, Kirene’nin küçük çocuğu bir karar verdi: Gölgelere kulak verecekti.
Bölüm 3: Bir Harfin Ötesi
Kirene, MÖ 255 civarı – Bilgeler Akademisi’nin taş avlusu
Sınıfta güneş ışığı toz zerreciklerini havaya asmış gibiydi. Genç Eratosthenes, elinde bir balmumu tabletle hocası Kallistratos’un sorusunu yanıtlıyordu.
“Peki ya ‘alfa’ harfi neden bir öküz başını andırır?”
diye sormuştu hoca.
Sınıf sessizdi. Eratosthenes bir an düşündü.
“Çünkü yazı ilk çiftçiler içindi, bilgi toprağın içindeydi. Harfler, tarlalardan doğmuş olabilir…”
Kallistratos önce kaşlarını çattı, sonra bir tebessüm belirdi yüzünde.
“Bir bilgin, alfabeyi bile sorgular,” dedi. “Sen artık harflerin arkasındaki düşünceyi arıyorsun, çocuk.”
Dersin ardından Kallistratos, Eratosthenes’i avluda yanına çağırdı.
Elini çocuğun omzuna koydu.
“Artık sana öğretecek çok az şeyim kaldı. Sen, Kirene’nin ötesine bakıyorsun.”
Eratosthenes, başını eğdi.
“Yine de bilmediğim çok şey var. Gölgenin neden kısaldığını bile tam anlamış değilim.”
Kallistratos gülümsedi.
“Atina’ya gitmelisin,” dedi. “Orada senin gibi düşünenler var. Büyük düşünürler. Aristo’nun öğrencileri. Platon’un mirasını taşıyanlar. Sen, alfabenin ötesine geçmek istiyorsun — Atina’da o kapılar açılır.”
“Peki, nasıl giderim?”
diye sordu Eratosthenes heyecanla.
Kallistratos, cebinden küçük bir deri kese çıkardı. İçinde birkaç gümüş drahmi vardı.
“Bu, seni bir gemiye bindirmeye yeter. Gerisini yıldızlar bilir.”
O gece, Eratosthenes göğe bakarken şunu düşündü:
Belki bilgi, Kirene’den taşan bir nehir gibidir. Ve ben, o nehri takip ederek denize ulaşmalıyım.
DEVAM EDECEK...