0
Yorum
12
Beğeni
5,0
Puan
265
Okunma
(Sakin, derin bir nefes alış sesinin çalışmalarındayım, yazarken bile içim kıyama kalkıyor.)
Merhaba. Senden sadece ’merhaba’ duymam yetecekmiş gibi...
Oysa ben, bugün ne kadar da dağınığım... Sanki her gün derli topluydum. İçim, şimdi derli toplu evleri özlüyor.
"Islık" sustu, zil de sustu sanki. Benim içimde hâlâ o teneffüse yetişememiş çocuk telaşı var. Görünmez bir hoh buğusuna sarılıp duruyorum, ne yazdığını bile bilmeden.
Ama bugün, tüm bu kaosun ortasına bir düş düştü. Dedim ki: "Şimdi arasa..." Biliyorsun, o kadar büyük bir cümle kurmaya gerek yoktu. Sadece "Bir görüşebilir miyiz?" desen, yine eskisi gibi. Yer sorsam, hiçbir yeri kabul etmesem: "Ben sana gelmek istiyorum, başka her yer kapalı," desem. "Çayı koy, geliyorum," desem.
Gelsem ve çay koymamış olsan. "Ben çayı yapmam," diye, bakışlarınla dilin itiraz etse.
Ben de "Peki anladım, benden istiyorsun," deyip, tam mutfağına geçecekken durup dönsem sana. Hah, işte o an! Saçımı toplamak için elimi uzattığımda, senin elinde olmadan uzattığın bir tokayı alsam usulca,parmaklarına dokunarak. Sanki o küçük, plastik halka; bunca vukuatın tek şifresi olsa. Ellerimiz değse, hani masumca.
Hiç ayrı düşmemişiz gibi oturup, sonra o anlamsız şeylere gülsek, çay fokurdarken. Sonra ansak hani o seni "Yoluma çık arabayla" diye çağırdığım günü; sen ara gazı verip, bıçkın bir nefes gibi önümden teğet geçişini.
Ben en kısasından, en masum, en basit şeyleri özledim. O küçük detayların içinde basit olmayan sen varsın çünkü. Sana dair, bize dair rutin bir şeyler...
Ö Z L E D İ M...
Ne Hesse’nin idealindeyim şimdi, ne de Miller’ın kaosunda.
İçin/içim, şimdi iki bardak dolusu buhar.
Sadece bir tek şey kaldı geriye, en kestirmesinden:
O tokaya uzanışındaki lirik bakışınla, ve o anki sıcak gülümsemelerle, geliyorum demem.
Ben senden başka hiçbir şey istemiyorum.
Sen o çayı iç; ben, yudumlayan dudaklarını bakışlarıma doldurup seni içeyim, sen gibi, sen çayı gibi.
Hadi ver bana düşlerimi...
youtu.be/1CyUUY0f6_k?si=G5k1GByO6WYrNKLi
5.0
100% (1)