0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
108
Okunma
Işığın Yolcuları: Çağımızda Erkam Evleri ve Nurun Mirası
Yazar: Murat Kerem
Bir Kandilden Bin Işık
Her çağın karanlığı vardır.
Ama karanlık, bir ışığın doğum vaktidir aslında.
Mekke’de Erkam’ın evinde başlayan o nur,
Medine’de Suffe’ye,
Kûfe’de ilim mekteplerine,
ve asırlar sonra kalplere taşındı.
Derken bir gün, Anadolu’nun bir şehrinde
bir öğretmen diz çöktü, dua etti:
“Allah’ım, kalemimi cihadım, evimi medresem,
öğrencilerimi ümmetimin umudu kıl.”
O dua, çağın sessiz devrimini başlattı.
Evler, mektebe dönüştü.
Masa lambaları, kandil oldu.
Bir nesil, imanla yeniden dirildi.
Bir Evde Başlayan Diriliş
Sade bir apartman dairesi…
Küçük bir masa, birkaç sandalye, rafta birkaç kitap.
Ama o odada, bir milletin ruhu yeniden inşa ediliyordu.
Gençler diz dize oturmuş, biri Kur’ân okuyor, diğeri not tutuyordu.
Kimi kahve hazırlıyor, kimi ders arasında sessizce dua ediyordu.
Dışarıdan bakıldığında sıradan bir oda.
Ama içeride, çağın Erkam’ı nefes alıyordu.
O an içlerinden biri fısıldadı:
“Hocamız hep derdi ki; bir evin içinde bir kelime doğru yaşanırsa,
dünya o evin etrafında döner.”
Bir diğeri gözleri dolarak ekledi:
“Belki bu yüzyılın cihadı, tam da budur:
insan yetiştirmek.”
Bir Öğretmenin Gözyaşı
O öğretmen…
Ne bir tahtı vardı ne sarayı.
Ama yeryüzünü sınıf, gökyüzünü tavan bilmişti.
Bir öğrencisinin gözyaşını, bir medeniyetin temel taşı sayardı.
Bir gün, gençlerden biri sordu:
“Hocam, biz ne yapıyoruz aslında?”
O sustu, bir müddet dua etti.
Sonra yavaşça söyledi:
“Biz kalplerde mektepler kuruyoruz.
Çünkü bina yıkılır, devlet yıkılır;
ama bir kalpte hakikat yerleşirse, o kalp kıyamete kadar ayakta kalır.”
O gün herkes anladı:
Gerçek medrese, duvarla değil, ihlâsla kurulur.
Hizmet: Sessiz Bir Fırtına
Bu evler, ne reklamla büyüdü ne parayla.
Bir gönül bir başka gönlü tutuşturdu.
Bir öğrenci, başka bir öğrencinin elinden tuttu.
Bir anne, çocuğuna dua etti.
Bir öğretmen, ilimle kalpleri yoğurdu.
Ve kısa sürede,
her şehirde, her ülkede yeni bir ışık halkası oluştu.
Kimileri bu hareketi anlamadı;
çünkü bu bir “siyasi yapı” değil,
bir kalp inkılâbıydı.
Bu evlerde kural şuydu:
• Rekabet değil, paylaşmak.
• Emir değil, istişare.
• Şöhret değil, ihlâs.
İşte bu yüzden büyüdü.
Çünkü Hak için yapılan hiçbir şey kaybolmazdı.
Gönüllerin Haritası
Bir öğretmen, Afrika’da bir köy okulunda ders veriyor.
Bir öğrenci, Amerika’da üniversite koridorlarında tebliğ ediyor.
Bir kadın, evinde çocuklara Kur’ân öğretiyor.
Bir genç, gecenin sessizliğinde dua ediyor.
Hiçbiri birbirini tanımıyor belki.
Ama hepsi aynı zincirin halkaları.
Her biri, o ilk evin mirasını taşıyor:
Erkam’ın evinden gelen ışığı.
Ve o ışık, artık kıtalarda dolaşıyor.
Bir Öğrencinin Hatırası
Bir gün, gençlerden biri günlüğüne şöyle yazdı:
“Evimiz küçüktü, ama kalbimiz genişti.
Her sabah hocamız bize bir ayet okurdu,
‘Allah, göklerin ve yerin nurudur…’
Sonra derdi ki:
‘Bu ayet sizin omuzlarınıza yazıldı.
Siz o nuru taşıyacak insanlarsınız.’
O gün anladım, biz sadece ders değil, bir emanet taşıyoruz.”
İşte bu satırlar, bir asrın ruhunu anlatıyordu.
O emanet, hâlâ omuzlarda, hâlâ kalplerde.
Nurun Ebedî Görevi
Bu yol, taşla değil, insanla inşa edildi.
Bir binanın değil, bir imanın hikâyesi yazıldı.
Her ev bir okul, her gönül bir kandil oldu.
Bugün biri o ışığı söndürmeye kalksa bile,
başka bir ülkede, başka bir kalpte yeniden yanıyor.
Çünkü bu nur, şahsî değil, ilâhîdir.
Bir gün o öğretmen şöyle demişti:
“Işığı taşıyan eller, bazen incinir.
Ama o eller sönmez;
çünkü ışık onlardan değil, Hak’tandır.”
Ve işte o eller hâlâ yanıyor,
sessizce, vakarla, aşk ile…
Erkam’ın eviyle başlayan nur,
bugünün gönül mekteplerinde yeniden doğdu.
Kaynakça
• Nur Sûresi, 35–37.
• Risale-i Nur Külliyatı, “İhlâs”, “Uhuvvet”, “Şefkat” bahisleri.
• Kur’ân-ı Kerîm, Ra’d 13/8; Ankebût 29/8.
• Çağın Sessiz Hizmetleri Üzerine Mülâhazalar, (seçilmiş derlemeler).
• Fîhi Mâ Fîh ve Mesnevî, aşk ve hizmet temaları.