0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
102
Okunma
Öksüzün İsyanı ve Feryadı
Merhaba can dostlar,
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.
Şair her zaman şiir yazacak değil ya, bugün bir öksüzün feryadını anlatmak istedim. Kusur varsa affola. Acı bir hayattan çıkan öfke, isyan ve karasevda… Kader bazen zalim gelir, felek bazen ağırdır. Ama bilmeliyiz ki, yaşanması gerekenler yaşanır; sonuç değişmese bile feryadın kendisi bir ibrettir.
Çocukluğum acı içinde geçti. Yaşayamadım, olgunlaştım, piştim ama hep isyankar bir hâlde… Boynum hep büküktü, gözlerim hep yaşlı, aklımda sürekli bir isyan: Neden ben? Neden başka bir çocuk değil de ben öksüzüm?
Her çocuk babasına koşarken, her anne çocuğunu severken isyanım büyüdü. Dalga dalga üzerime geldi. Ben ise bir sıcak kucağa, bir baş okşanmasına hasretim… Süt annem vardı, dayımın eşi. Ah, anacım, sen de dayak yediniz belki, yüzümden… Ama Cenabı Allah’ın merhameti üzerine tecelli etti, başka izahı yok.
Hiç çocukluğumu yaşamadım. İtilip kakıldım, hep boynum bükük. Hep annenin, babanın yokluğunu çektim. Gülmenin içinde bile çilenin çokluğunu hissettim. Hayattan küsmüştüm, bedenim yıkık, yüreğim kırık.
Çok sıcak ağustos gecelerinde üşüdüm. Hep özledim; ana kucağını, baba ocağını… Yüreğim hep küskün, dilim suskun. İsyana her an hazırdım. Gündüzleri bir başka ben, geceleri başka bir ben…
Geceleri çoğu zaman kendi sesimden korktum. “Baba” diye bağırdım, bazen “anne” dedim. Süt annemin kucağı, anne özlemimi azaltmış olsa da, boşluğu dolduramadı. Issız sokaklarda hıçkırarak ağlamak istedim, avazım çıktığı kadar haykırmak… Ama boğazımda düğümleniyordu.
İsyanlarım doruklardaydı. “Neden ben?” diye haykırırken hayatın acımasız çarkının dişleri arasında kıvranıyordum. Ama bilmeden, öksüz büyüyen bir başka Efendi vardı: Kahinâtın Efendisi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v).
Onu ilk duyduğumda kalbimde bir şeyler ısındı, içimde serin bir huzur akmaya başladı. Tanıdıkça, öksüzlüğüm ve isyanım bir nebze hafifledi. Çünkü O da öksüzdü, boynu büküktü, garipti. Ama yaşadıklarıyla insanlığa rehber oldu.
Sen öksüzlerin pîri, sen gariplerin dostu, sen gönüllerin sultanısın. Seninle tanışmak, seni öğrenmek gecelerimi kabustan çıkardı; hasretle bekledim, dualarımda sana açıldım.
Artık baba ve anneye duyduğum özlem seninle birleşti. Rüyalarımda bile seni görmek istiyorum; kokunu ciğerlerime çekmek, elini tutmak… Senin sevginde teselli buldum.
Ey Resulullah, senin yolunla yürümek, senin sünnetinle yaşamak, öksüzlüğümün ve isyanımın üstünü örttü. Senin sayende gecelerim nurla doldu, gönlüm ferahladı.
Öksüz ve garip olsam da, senin rahmetinle sığınacak bir liman buldum. Senin isminin anıldığı her yerde kalbim çarpıyor, dualarım sana ulaşıyor. Sensiz olmuyor, yaşanmıyor. Ama seninle her zaman, her yerde buluşuyor ruhum.
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey sevgili Peygamberim, senin yolunda yürüyen tüm öksüzlere ve gariplere de…
Öksüzün Feryadı
Dışarda gece, içimde gece,
Boynum bükük, gözlerim yaşlı.
Her adımda bir isyan,
Her nefeste bir hasret…
Çocukluğum hiç yaşanmadı,
Sokaklar bana yoldaş oldu.
Issız gecelerde hıçkırdım,
Avazım düğümlendi boğazımda.
Baba yoktu, anne yoktu,
Sıcak bir kucak, okşayan bir el…
Her düşte yalnız, her an bir sızı,
Özlemle kavrulmuş bir yürek…
Ama bir gün tanıdım seni ey Efendi,
Öksüzlerin pîri, gariplerin dostu…
Boynun bükük, sen de öksüzdün,
Ama yaşadıkların nur oldu dünyaya.
Seninle huzur buldum, ey sevgili,
Gecelerim kabustan çıkıp nurla doldu.
Rüyalarımda elini tuttum,
Kokunu ciğerime çektim, yüreğimde sakladım.
Sensiz yaşanmıyor, sensiz olmuyor,
Ama senin yolunla, senin sünnetinle
Her öksüz buluyor sığınacak limanı.
Ey Resulullah, gönüllerimizin gülü,
Senin ismin anıldığında yürek titrer,
Dualar sana ulaşır, feryatlar dinlenir.
Seninle her an buluşur ruhum,
Sensiz geçen zaman, özlem ve yangın…
Öksüzüm, garibim ama artık yalnız değilim,
Senin rahmetinle sarıldım hayata.
Ey sevgili Peygamberim,
Allah’ın rahmeti ve bereketi üzerine olsun.