9
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
294
Okunma


Küllerden Doğan Işık: Cumhuriyet’in 102 Yıllık Ölümsüz Yürüyüşü
Bir imparatorluk, Birinci Dünya Savaşı’nın kanlı çarklarında paramparça olmuştu. Anadolu’nun bağrı, işgal kuvvetlerinin çizmeleri altında inliyordu. Tarih, 1919’u gösterirken, Samsun’un sisli limanına demir atan Bandırma Vapurundan inen tek bir adamın kararlı adımları, karanlığın ortasında bir kıvılcım çaktırdı: Mustafa Kemal Atatürk. Bu adım, Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı, Milli Mücadele’nin ruhu ve bir ulusun küllerinden yeniden doğuşunun ilk nefesiydi.
Milli Mücadele: Var Olma Savaşının Çelik İradesi
Dört bir yanı düşmanla çevrili, orduları dağıtılmış, kaynakları tükenmiş bir millet, varlık-yokluk sınırındaydı. Sakarya’nın sıcak kumlarında, Dumlupınar’ın şafak yeliyle uyanan tepelerinde, İnönü’nün buz kesen ovalarında, Türk milletinin demir iradesi kırılmadı. Cephedeki askerin süngüsü kadar, cephe gerisindeki kadının cepheye taşıdığı mermi sandığı, köylünün harmanından ayırdığı bir avuç buğday da kutsaldı. Bu mücadele, sadece toprak için değil; tam bağımsızlık, ulusal egemenlik ve onurlu bir gelecek içindi. Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923), bu azmin uluslararası arenadaki zafer belgesi oldu. Emperyalizme karşı kazanılan bu diplomatik zafer, yeni bir devletin temellerini sağlamlaştırdı.
29 Ekim 1923: Tarihin Dönüm Noktası ve Cumhuriyet’in Doğuşu
“Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir.” Bu çelikten ilke, artık kağıt üzerinde bir söz değil, yeni bir devletin varoluş felsefesi olacaktı. 29 Ekim 1923 Pazartesi günü, saat 20.30… Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tarihi bir karar alındı: Türkiye Devleti’nin hükümet şekli Cumhuriyet’tir. Alkışlar, gözyaşları ve sarsılmaz bir inançla ilan edilen Cumhuriyet, sadece bir yönetim değişikliği değildi. Bin yıllık monarşi geleneğinin sonu, çağdaş bir ulus-devletin doğuşu ve milletin kendi kaderini eline aldığı yeni bir çağın başlangıcıydı. Bu, Atatürk’ün en büyük eseriydi.
Atatürk İlke ve İnkılapları: Çağdaş Uygarlık Yolunda Devrim Adımları
Cumhuriyet, sadece bir isim değil, köklü bir dönüşümün taşıyıcısıydı. Atatürk, milleti çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkarmak için, akıl ve bilimi rehber edinen bir dizi temel ilke ve köklü inkılap başlattı. Bu devrimler, birbirini tamamlayan ve Cumhuriyet’in ruhunu oluşturan bir bütündü:
Cumhuriyetçilik: Egemenliğin tek meşru kaynağının millet olduğu, seçimle işbaşına gelen temsili demokrasi sistemi. Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922) ve Cumhuriyet’in ilanı bu ilkenin en somut ifadesidir.
Milliyetçilik (Ulusalcılık): Türk milletinin birlik, beraberlik ve ortak kültür bilincine dayanan, ırkçılıktan uzak, yurtseverlik duygusu. Türk Dil Kurumu (1932) ve Türk Tarih Kurumu’nun (1931) kuruluşu, milli kimliğin güçlendirilmesine hizmet etmiştir.
Halkçılık: Toplumsal sınıf ayrımlarını reddeden, tüm vatandaşların kanun önünde eşitliğini ve devlet hizmetlerinden eşit yararlanmasını hedefleyen ilke. Medeni Kanun’un kabulü (1926) ve kadınlara seçme-seçilme hakkının verilmesi (1934) bu ilkenin zaferidir.
Laiklik: Devlet işleri ile dini işlerin birbirinden ayrılması, inanç özgürlüğünün güvencesi. Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924), Tevhid-i Tedrisat Kanunu (Öğretim Birliği, 3 Mart 1924) ve 1928’de “Devletin dini İslam’dır” ibaresinin anayasadan çıkarılması laikliğin temel taşlarıdır.
Devletçilik: Ekonomik kalkınmada devletin düzenleyici ve planlayıcı rolünü kabul eden, özel teşebbüsle uyum içinde çalışan karma ekonomi modeli. Sümerbank (1933), Etibank (1935) gibi kuruluşlar ve Beş Yıllık Sanayi Planları bu ilkenin ürünüdür.
İnkılapçılık (Devrimcilik): Çağın gereklerine göre sürekli yenilenmeyi, akılcı ve bilimsel değişimi benimseme ilkesi. Tüm diğer inkılaplar bu dinamik ruhun eseridir.
Çağın Ötesine Geçiş: Köklü İnkılapların Zaferi
Bu ilkeler ışığında gerçekleştirilen inkılaplar, Türkiye’yi çağdaş dünyanın saygın bir üyesi yaptı:
Siyasi ve Hukuki Devrim: Saltanatın kaldırılması, Cumhuriyet’in ilanı, Halifeliğin kaldırılması. İsviçre’den alınan Medeni Kanun (1926) ile kadın-erkek eşitliği sağlandı, çok eşlilik yasaklandı, miras hukuku düzene girdi. Ceza Kanunu, Ticaret Kanunu gibi modern hukuk metinleri kabul edildi.
Toplumsal ve Kültürel Devrim: Şapka ve Kıyafet Devrimi (1925), uluslararası alanda tanınırlığı artırdı. Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması (1925), çağdışı kurumları tasfiye etti. Miladi Takvim, Uluslararası Saat, Ölçü Birimleri (Metre-Kilogram) kabul edildi (1925-1931). Soyadı Kanunu (1934) ile modern kimlik sistemi oluşturuldu. Kadınlara belediye seçimlerinde (1930), muhtar seçimlerinde (1933) ve milletvekili seçimlerinde (1934) seçme ve seçilme hakkı verilerek dünyada öncü bir adım atıldı.
Eğitim ve Kültür Devrimi: Tevhid-i Tedrisat Kanunu (1924) ile eğitim birliği sağlandı. Medreseler kapatıldı, modern, laik, bilimsel eğitim sistemine geçildi. Harf Devrimi (1 Kasım 1928) ile Arap alfabesi yerine Latin harfleri kabul edildi; okuma-yazma seferberliği (Millet Mektepleri) başlatıldı. Dil Devrimi ile Türkçe’nin sadeleştirilmesi ve zenginleştirilmesi hedeflendi. Üniversite reformu (1933) yapıldı.
Ekonomik Kalkınma Hamlesi: İzmir İktisat Kongresi (1923) ile milli ekonominin temelleri atıldı. Aşar vergisinin kaldırılması (1925) köylünün belini büken yükü hafifletti. Sanayi Teşvik Kanunu çıkarıldı, demiryolları, fabrikalar (Kayseri Bez Fabrikası, Nazilli Basma Fabrikası, Karabük Demir-Çelik gibi) millileştirildi veya yenileri kuruldu. Tarım modernleştirilmeye çalışıldı.
Cumhuriyet Kazanımları: Özgürlüğün, Onurun ve Geleceğin Teminatı
Bu zorlu yolculuktan süzülüp gelen kazanımlar, bugün soluduğumuz hava kadar gerçek ve değerlidir:
Tam Bağımsızlık: Siyasi, ekonomik, adli, askeri her alanda bağımsız karar alma hakkı.
Ulusal Egemenlik: Milletin, kendi temsilcileri aracılığıyla kendi kendini yönetmesi.
Çağdaş Hukuk Düzeni: Kanun önünde eşitlik, kadın-erkek eşitliği, birey hak ve özgürlüklerinin güvencesi.
Laik Yaşam: İnanç ve vicdan özgürlüğünün, devlet ve toplum düzeninin akıl ve bilimle şekillenmesinin teminatı.
Kadının Toplumdaki Yeri: Seçme-seçilme hakkı, eğitim ve çalışma hayatına katılım ile sosyal ve siyasal hayatta eşit birey statüsü.
Çağdaş Eğitim: Fırsat eşitliğine dayalı, bilimsel, laik, parasız eğitim hakkı.
Ulusal Kimlik ve Dil Bilinci: Türkçe’nin zenginleştirilmesi ve milli tarih bilinciyle güçlendirilen ortak aidiyet duygusu.
Modern Altyapı ve Sanayi: Cumhuriyet’in ilk yıllarında atılan temellerle başlayan ekonomik kalkınma çabaları.
Cumhuriyetimizin 102. Yılına Doğru: Bir Vefa ve Sorumluluk Çağrısı
Bugün, Cumhuriyetimizin 102. yıl dönümüne doğru ilerlerken, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını, bu vatan toprağı için canını feda eden tüm şehitlerimizi, Milli Mücadele’nin isimsiz kahramanlarını bir kez daha minnet, şükran ve saygıyla anıyoruz.
102 yıl önce Ankara’da yükselen o ilk “Yaşasın Cumhuriyet!” nidası, bugün Anadolu’nun dört bir yanında, her bir yürekte aynı inanç ve kararlılıkla yankılanıyor. Cumhuriyet, sadece bir yönetim biçimi değil; özgürlüğümüzün, onurumuzun, geleceğimizin ve çocuklarımıza bırakacağımız en kıymetli mirasımızın adıdır.
Bu kutlu yolculukta karşılaştığımız ve karşılaşacağımız her zorluğu, Cumhuriyet’in temel ilkelerine sımsıkı sarılarak, akıl ve bilimin ışığında, birlik ve beraberlik içinde aşacağız. Cumhuriyet kazanımları, üzerinde titrememiz gereken, korumak ve geliştirmekle yükümlü olduğumuz kutsal emanetlerdir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 102. yılı kutlu olsun!
Ne Mutlu Türk’üm Diyene!
İlelebet Cumhuriyet!
Çağdaş DURMAZ

5.0
100% (5)