0
Yorum
5
Beğeni
0,0
Puan
104
Okunma

Bir kırılma anı düşün sözlerin sivri uçları, beklentilerin yere düşmesi, güvenin ince bir buz tabakası gibi çatlaması. O anda içimizde yükselen ilk his öfke, kırgınlık, intikam isteği doğaldır. İnsanın kendini koruma mekanizmasıdır. Ama sonra bir seçim vardır. O acıyı kalıcı kılmak mı, sürekli aynı yara çevresinde dönen bir hikâye haline getirmek mi, yoksa ona farklı bir tepki verip kendi iç dünyanı özgürleştirmek mi? Gülüp geçmek, ikinci yolu seçmektir; ne küçümsemek ne unutmak, ama bağışlaması da içsel barışı tercih etmektir.
Gülüp geçmek bir zaaf değil, bir zekâ işidir. Çünkü gülmek, karşıdakinin kontrol etme çabasını boşa çıkarır. onu anlamazlıktan gelmekten öte, onunla kurduğun en etkili mesafenin adıdır. Gülüş, bazen kelimelerden daha güçlüdür. Karşı tarafın öfkesinin, gururunun veya küçümsemesinin yanında, senin hafifliğini, ayakta kalışını ve kendi değerine dair inancını gösterir. O gülüş, “bunu benim yıkılışım yapamaz” diyen bir duruşun göstergesidir.
En güzel intikam, başkalarının yaptıklarına benzer bir karşılık vermek değildir. En güzel intikam, kendi hayatını huzurla kurmaktır. Başarı, mutluluk, dinginlik bunlar karşı tarafa söylenmiş bir eleştiri değil, sessiz bir yanıt, açık bir tezattır: “Senin kastın beni düşürmekti; ben kendi gökyüzümü çizdim.” Bu intikam, enerji tüketmez; aksine enerji üretir. İçinde barındırdığı onur, öfkenin yakıp kül edeceği bir yeri yok eder.
Gülüp geçmek aynı zamanda bir seçime sadakattir: kim olmak istediğinin seçimi. Birçok insan, kendilerine edilen haksızlığı kimliğinin bir parçası hâline getirir o haksızlıkla sürekli tanımlanır. Oysa gülüp geçmek, seni tanımlayan elemanların listesinden o acıyı çıkarmaktır. Hayatın karmaşasında, bu küçük ama kararlı temizlik, ruhun için bir ferahlık penceresi açar. Kendine “Ben bu olmadım, olmayacağım” demektir.
Bu tepki, küçümsemekle karıştırılmamalı. Gülüp geçmek, alaya almak değildir. Soğuk bir düşmanlık da değildir. O, olgunluğun ve merhametin birleşimidir. Bazen karşındakinin eksikliğini görmek, onun hatasını yüzüne vurmak yerine gülümsemek bu, durumu kişiselleştirmediğinin göstergesidir. Kendi sınırlarını bilmek, karşı tarafın davranışlarını içine sokmamak buna sahip çıkmak erdemdir.
Gülüp geçmenin pratik yüzü de vardır. Zihinsel olarak acıya bağlı kaldığın sürece o acı beslenir, büyür, günlük hayatını kirletir. Gülmek, zihinsel objelerin yer değiştirmesidir. Sana zarar veren anıları daha az merkezi konuma alıp, daha hafif ve işlevsel düşüncelere yer açarsın. Bu, duygusal eylemsizlik değil, aksine duygusal zekânın işlediği aktif bir hamledir.
Ve elbette bu kolay değildir. Güçlü bir tebessüm bazen acının en derin yerinden çıkar; bazen de korunmak için gösterilen bir maskeden başka bir şey değildir. Önemli olan samimiyettir. Gülüp geçmek içten gelmeli; onu zoraki bir strateji haline getirmek, olayı bastırıp daha sonra patlamaya yol açabilir. Bu yüzden önce acıyı tanımak, hissetmek, sınır koymak; sonra da bilinçli olarak hafiflemeyi seçmek gerekir. Gerçek bir gülüş, onarım sürecinin sonunda gelen bir sonuçtur.
Gülüp geçmek aynı zamanda hayatın devam ettiğini, dünyanın senin etrafında dönmeye devam ettiğini ve senin de dönüp kendi yoluna devam edeceğini bildiren bir eylemdir. Küçük bir insanın intikam senaryosuna takılıp kalmak yerine, büyük resmi görmek, başka bir sabaha uyanmanın verdiği hafiflikle hareket etmek... Bu, hem stratejik hem de zarif bir yaklaşımdır.
Hayat bize çok kısa anlar sunar bu anları harcamak ya da saklamak bizim elimizde. Birine acı çektirmiş olması, senin yaşamına aynı acıyı koyma hakkı vermez. En güzel intikam, o kişiye benzememektir. Onun öfkesine öfkeyle, kibriyle kibirlilikle karşılık vermemek seni sen yapan değerleri korumaktır. Belki de bu yüzden gülmek, haklılıktan çok erdemin göstergesidir.
Son olarak, gülüp geçmek kolektif bir etkiye sahiptir: çevrendekilere model olur. İnsanlar, senin bu hafifliğini görünce benzer şekilde yüklerini azaltabilirler. Zalimliğe, küçümsemeye veya kıskançlığa karşı soğukkanlılık gösteren bir kişi, etrafında daha az çatışma üretir. Bu, küçük bir toplumsal dönüşümdür sertliği yumuşatan, yalnızlığı azaltan bir etki.
Şimdi sessizce bir an dur ve kendi hayatının sahnesini düşün hangi anlarda gülüp geçmek seni daha az yorar, hangi anlarda bir adım geri çekilip nefes almak daha çok onurunu korur? Unutma gülüş, bir silah değil o, özgürlüğün bir işaretidir. Ve özgür olmak, geçmişin zincirlerini kırmaktan, kendi içindeki barışı kazanıp ona sadık kalmaktan geçer.
Gülüp geçmek, en güzel intikam olduğu kadar en zor kazanılan zaferdir. Çünkü kazanmak, karşıdakini yenmekten çok, kendini bulmaktır. Ve o zaferin tadı, sükûnetle karışmış bir tebessümde saklıdır.