1
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
170
Okunma
Kocaman bir boşluk içindeyim…
Kocaman bir boşluk içindeyim…
Kocaman bir boşluk içindeyim.
Hissettiklerimi her ne kadar birinci el, eşsiz sözcükler ile ifade etmek istesem de edemiyorum. Bir boşluğun kendine ait bir dili, edebiyatı olamaz. Ben duvara bakıyorum, o da bana… konuşmuyoruz, belki ona baka baka karardım; ben bir duvar oldum, soğuk, donuk, katı, sessiz… eti sararmış ve soluk, boyası akmış ama tek damla gözyaşı bile yok. Ayakta zorlukla duran bir ceset gibi dimdik- dimdik sayılmaz, yığılmamaya cesaret ederek karşımda bu duvar. Konuşmuyoruz. Ben anlatmıyorum; o da dinlemiyor.
O havalı cümleleri yazmamın üzerinden epey zaman geçti. Şiir yazardım, çünkü bir şeylere anlam vermekti şiir, olanı olduğundan, sevileni de olduğundan güzel göstermekti ve kendi yazdıklarıma patolojik bir düzeyde inanıyordum. O zamanlar gülün bir kokusu vardı, gökyüzünün bir rengi ve onları yazan bir ben. Ama zaman… bir maraton koşucusuyla aynı hızda, günler aylar oldu, aylar yıllar. Gül kokusunu kaybetti, ben de her şeyin anlamını…
İnsanın bu dünyada ihtiyaç duyduğu şey olmalı; yemek, su ve anlam… sonuncusu ilk ikisi kadar hayati bir önem taşıyor, düşünsene yaşamın anlamı yoksa suyu reddetmek ilk akla gelen intihar yolu olmaz mı?
Bir dal sigara yakıp duvara uzatıyorum. Kül ve is içinde susuyoruz. Bir zamanlar anlam vardı, deliliğin hücrelerinin büyümediği yer. Şimdi ise deliremediğim için boşluktayım.
Boşluktaysanız bilin ki hayatın içinde olmak ve hayatın dışında olmak durumlarının arasında sıkışmış ama akıl sağlığınızı kaybetmeden önceki son noktadasınız.
Dumanı içine çekti duvar… boşluk da beni.
Hande K.
5.0
100% (1)