0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
128
Okunma

BÖLÜM 23- Sarsıcı Kanıt
STK OFİSİ VEYA ELİF’İN EVİ - GECE
Elif, Ayşe Hanım ve Avukat Fatma Hanım, bürokratik engellerle boğuşurken (dilekçelere yanıt gelmez, başvurular sürüncemede kalır), bir akşam, onlara veya STK’ya anonim bir e-posta veya mesaj ulaşır. Mesajda kısa bir not ve bir dosya eki vardır: "Barınağın içi. Gerçekler burada." veya sadece bir link. Kimden geldiği belli değildir (Belki vicdan azabı çeken bir çalışan, belki içeriden bilgi sızdıran biri).
Elif ve arkadaşları merakla dosyayı açarlar. Video başlar. Görüntü kalitesi kötüdür, çekim gizlice yapıldığı için titrek ve aceledir. Aydınlatma zayıftır. Ama görünenler... Korkunçtur.
Video içeriği (Hikaye içinde tasvir):
Dar, pis koridorlar... Yetersiz havalandırma...
Aşırı kalabalık, küçücük bölmelerde üst üste yatan, sinmiş kediler, köpekler... Birbirine karışmış çaresizlik...
Zeminlerde kurumuş dışkılar, çöpler... Boş veya kirli mama ve su kapları...
Bitkin, hasta görünen hayvanlar... Titreyen patiler, acı dolu miyavlamalar, sönmüş gözler... Bazıları köşelerde titriyor...
Ve en sarsıcısı... Köşelere veya bir kenara, poşetlere konulmamış, öylece atılmış, hareketsiz, cansız bedenler... Sayıları birkaç tanedir ama görüntüsü yürek burkar. Pislik içinde...
Elif, Ayşe Hanım ve Fatma Hanım videoyu izlerken donakalırlar. Yüz ifadeleri dehşet, şok ve öfke karışımıdır. Gördükleri, Pıtçık’ın anlattıklarından, kendi tahminlerinden çok daha kötüdür. Bu, sadece yetersizlik değil, ihmal ve zulümdür.
ELİF: (Sesi titrek, gözleri doludur) İ... İnanamıyorum... Bu... Bu gerçek mi? İçerisi bu halde mi? Pıtçık... O zavallı Pıtçık da mı bu pisliğin içinde? Çapkın... Diva... Yaşıyorlar mı acaba?
AYŞE HANIM: (Ağlamamak için kendini zor tutar) Vay canına... Biliyorduk kötü olduğunu ama... Bu kadarını... Bu bir vahşet! Bu... Bu insanlık dışı!
AVUKAT FATMA HANIM: (Öfkeyle, yumruğunu sıkar) Bu... Bu düpedüz yasa ihlali! Görevi kötüye kullanma! İşkence! Hukuki başvurularımızdaki en büyük delilimiz bu işte! Bu görüntüler... Her şeyi değiştirir!
Elif’in gözleri dolar ama hemen ardından yüzünde sarsılmaz bir kararlılık belirir. Bu videoyu saklayamazlar. Saklamamalılar. Bu, susmama zamanıdır.
ELİF: Bu video... Bu video her yere ulaşmalı! Herkes bunu görmeli! Sakladıkları şey buymuş demek! Bize neden kapıyı açmadıklarını, o gün neden bizi içeri almadıklarını şimdi anlıyorum!
AYŞE HANIM: Ama kim çekti bunu? Nasıl ulaştı bize?
AVUKAT FATMA HANIM: Önemli değil kimin çektiği. Bu artık bir delil. Ve kamuoyunun bilmesi gereken bir gerçek.
ELİF: (Telefonunu eline alır, sesi güçlü ve kararlı) Ben bunu yayınlıyorum. Hemen. O CİMER’e cevap vermeyenlere, o kapıyı yüzümüze kapatanlara... O "barınaklarımız modern" diyenlere... Ne yaptıklarını göstereceğim!
AYŞE HANIM: Haklısın Elif. Bu video... Her şeyi değiştirecek. Ama hazır ol. Bu videoyu yayınlamak... Çok büyük bir tepki yaratacak. Hem destek hem de... Üzerimize gelecekler. Çok büyük bir baskı olacak.
ELİF: (Kameraya bakar) Gelsinler! Artık susmak yok! Onlar sessizlik istiyor, biz çığlık olacağız! Bu sessiz çığlıkları bütün dünya duyacak!
İNTERNET ORTAMI - GECE/GÜNDÜZ (MONTAJ)
Elif, videoyu hızla düzenler. Görüntülerin üzerine belki barınak önünde yaşadığı engeli, belediyenin cevap vermeyen dilekçelerini ekler. Videonun adı belki "Kaldırım Konuşmaları ÖZEL: BARINAK GERÇEĞİ - Saklanan Görüntüler" gibi çarpıcı bir şey olur. Video, YouTube’a yüklenir.
Yayınlanmasıyla birlikte... Şiddetli, öfkeli, üzgün bir tepki dalgası yayılır. Video ışık hızında viral olur. Yorumlar çığ gibi yağar.
YORUMLAR (Ekran Görüntüsü veya Hızlı Akan Akış İçinden Seçmeler):
"Yazık, günah şu yavrucaklara, baksana! Ne istiyorsunuz? Kafese koymuşsunuz, daracık alanlara hapsetmişsiniz! Bırakın, doğaya salın, gitsinler, özgür olsunlar! Bu bir barınak değil ki, resmen eziyet yeri! Bu kedileri buraya hapsedenler aynı durumu yaşasınlar, inşallah."
"Yerde can verenler var... Bu insanlar ne kadar vicdansız! Yazık, vallahi!"
"Bu ne? Bunlara belediye nasıl bakmaz? Açlar, susuzlar! Vicdansızlar! Siz nasıl insansınız? Bu insanlara ceza verin, aç bırakın! Hak ediyorlar!"
"CİMER’den ya da yetkililere ulaşılabilecek her yerden şikayetler bildirilmeli! Bu hayvanlara yapılan zulüm günahtır!"
"Bu neden olay olmuyor? Neden gündeme gelmiyor?! ALLAH’IN LANETİ ÜZERLERİNE OLSUN!"
"Hayvanlar özgürdür, hapsedilemez!"
"Kedileri hapsedenlerin hapsedildiği günleri de göreceğiz!"
"Gördünüz mü? Onlar bizim sessiz kullarımız! Bu zulmü yapanlar nasıl uyuyor?"
"Bu ülkenin hayvanları resmen bu barınakta ölüme terk edilmiş! Hayvanları korumak yerine kafese kapatmışlar!"
Sosyal medya akışlarında video ve bu yorumlar her yerdedir. Haber siteleri, televizyonlar videodan bahsetmek zorundadır.
Kamuoyu öfkesi doruk noktasına ulaşır. Bir önceki protesto bunun yanında sönük kalır.
Belediyenin sosyal medya hesaplarına, telefonlarına, resmi kurumların sitelerine şikayet ve tepki yağar.
Can Bey’in telefonları susmaz. Gazete, bu videoyu ve yarattığı etkiyi manşet yapmak zorunda kalır. Belki Can Bey Elif’i çağırıp "Bu da ne Elif? Ortalığı yıktın!" der.
ÇEŞİTLİ YERLER - GÜNDÜZ
Videonun etkisi somut eylemlere dönüşür. Listedeki pek çok madde aynı anda harekete geçer.
Daha büyük, daha öfkeli, daha kalabalık protestolar kendiliğinden başlar. Pankartlar daha serttir. "Cinayetin adı değişince masum olmuyor!", "Katliama karşı ses çıkar!"
Hukuki süreç hızlanır. Avukat Fatma Hanım ve ekibi, videoyu resmi makamlara (savcılık, bakanlıklar) delil olarak sunar, suç duyuruları yağdırır. Soruşturma talepleri artar.
STK’lar ve gönüllüler organize olur, acil eylem planları yapılır.
Belediye ve ilgili kurumlar, videonun şokuyla sarsılır, bir açıklama yapmak veya bir adım atmak zorunda kalırlar. İnkar etmek artık imkansızdır.
Bu sarsıcı video ve altındaki yorumlar, hikayenin dönüm noktasıdır. Mücadeleyi tamamen yeni bir seviyeye taşır. Listedeki pek çok eylemin (Hukuki Süreçler, Büyük Protestolar, Medya Baskısı, Resmi Soruşturmalar) hızla ve büyük bir etkiyle devreye girmesine neden olur. Artık sadece Elif ve birkaç STK değil, çok geniş bir kamuoyu bu işin peşindedir ve yetkililer köşeye sıkışmıştır.
BÖLÜM 24- Ses Ankara’da: Meclis Kürsüsü
TBMM GENEL KURUL SALONU - GÜNDÜZ
Ortam gergindir. Meclis gündeminde farklı maddeler görüşülmektedir, ancak hava, dışarıdaki toplumsal çalkantıdan etkilenmiştir. Milletvekilleri sıralarında oturmakta, bazıları telefonlarına bakmakta, bazıları yanındakiyle konuşmaktadır.
Meclis Başkan Vekili, kürsüye bir sonraki konuşmacıyı anons eder: "[Bir Milletvekilinin Adı Soyadı - Örn: Sayın Ali Yılmaz, Şehir Milletvekili]". Konuşmacı, kürsüye doğru yürür. Elinde birkaç sayfa not ve... Küçük, katlanmış bir pankart vardır.
Konuşmacı kürsüye gelir, sözlerine başlar. İlk cümleleri geneldir, ancak çok geçmeden ses tonu değişir, konu netleşir.
MİLLETVEKİLİ: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri... Bugün huzurunuzda, vicdanlarımızı kanatan, sokaklarımızda yaşanan büyük bir insani (ve hayvani) dramı dile getirmek için bulunuyorum. Son günlerde kamuoyunda infial yaratan görüntüler, sosyal medyada yayılan videolar, barınakların kapısından döndürülen hayvanseverler ve yanıtlanmayan sorular... Bir yasa yürürlüğe girdi... Amacı ne olursa olsun... Sahadaki uygulama... Kabul edilemez boyutlara ulaşmıştır!
Salonda bazı fısıltılar duyulur. Bazı milletvekilleri dikkat kesilir, bazıları ise hala kayıtsızdır.
MİLLETVEKİLİ: Elime ulaşan görüntüler var sayın vekiller! O barınakların içindeki koşulları gördünüz mü? Eğer görmediyseniz, vicdanınız rahatsa tebrik ederim! Pislik içindeki alanlar, üst üste yığılmış hayvanlar, ve... Ve maalesef... Orada... O barınaklarda... Yaşamını yitirmiş, bir kenara atılmış canlar var! Bunlar sadece "sayı" değil! Bunlar duygusu olan, canı olan varlıklar! Onlar bu şehrin bir parçası!
Konuşmacı, elindeki küçük pankartı açar ve kürsünün önüne asar. Üzerinde Elif’in videosunun sloganlarından ilham alan yazılar vardır: "Barınak Değil, Ölüm Kampı!" veya "Sessiz Çığlıkları Duyun!".
Salonda bir hareketlenme olur. Bazı milletvekilleri protesto edercesine sıralarına vurur, bazıları ise destekler mahiyette başını sallar.
MİLLETVEKİLİ: Bize barınakların modern olduğu söylendi! Bize yasanın hayvanları koruduğu söylendi! Peki bu görüntüler neyin nesi? Bu ölen canlar kimin sorumluluğunda? Barınak kapasiteleri ortadayken, milyonlarca hayvanı toplama hedefi ne kadar gerçekçi? Bu durum, yasanın ruhuna da, insani değerlere de aykırıdır!
Konuşmacının sesi yükselir, duygusallaşır.
MİLLETVEKİLİ: Dışarıda binlerce insan adalet istiyor! Sokak hayvanlarının yaşam hakkını savunuyor! Onlar... Onlar susturulmak istenen canların sesi oluyor! Tıpkı... Tıpkı internette o videoları yayınlayan... O barınak kapısından çevrilen... O sesi duyuran genç gibi! (Burada Elif’e atıf yapar, belki onun videosundan bir kare veya adı yansıtılır kısaca ekrana, ama kimliği tam açıklanmaz).
Salondaki gerilim artmıştır. Meclis Başkan Vekili araya girmeye hazırlanır.
MİLLETVEKİLİ: Bu utanca son verelim sayın vekiller! Bu gidişat yanlıştır! Yaşatmak varken öldürmek, korumak varken yok etmek... Bize yakışmaz! Sahipsiz canlara sahip çıkmak, bu Meclis’in, bu devletin sorumluluğudur! Sokaklar onların evidir! Onlar bu ülkenin bir parçasıdır!
Konuşmacı, sesindeki tüm güçle son çağrısını yapar:
MİLLETVEKİLİ: Bu yaşananların araştırılması için... Barınaklardaki durumun tüm çıplaklığıyla ortaya konulması için... Ve bu yanlıştan dönülmesi için... [Parti ismi vermeden - Örn: Grubumuz adına] bir araştırma önergesi sunuyoruz! Vicdanlarımızın sesini dinleyelim! Sokak hayvanları için... Yaşam için... Adalet için!
Konuşmacı sözlerini bitirir. Salonda farklı tepkiler yankılanır. Alkışlayanlar, protesto edenler, sessiz kalanlar... Ama konu Meclis gündemine girmiştir. Kamuoyundaki çalkantı, en üst düzeyde de yankısını bulmuştur. Elif’in başlattığı mücadele, artık ulusal bir siyasi boyut kazanmıştır.
DEVAM EDECEK...