Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
Sıcak Rüzgar
Sıcak Rüzgar

KÖYÜN TANITIM ŞABLONU

Yorum

KÖYÜN TANITIM ŞABLONU

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

131

Okunma

KÖYÜN TANITIM ŞABLONU

1- 1.1.KÖYÜN ADI: AŞAĞI OVACIK
1.2. Köyün ilçeye uzaklığı ve konumu:
Köyümüz, Batı Karadeniz Bölgesinde, Bolu ilinin Gerede ilçesine bağlıdır. Bolu’ya 90 km , Gerede’ye 40 km , Ankara’ya 126 km , yaylamıza 5 km mesafededir. Gerede ve Çamlıdere arasında (eski adı E-5 olan) D-750 karayolundan 13 km içerdedir, deniz seviyesinden yüksekliği 1490 m’dir. Köyümüzün civarında; hemen yanı başında bulunan Yukarı Ovacık Köyü (Kuş uçuşu yaklaşık 3km) vardır. Güneyinde bulunan Çamlıdere Müsellim Köyüne (Kuş uçuşu 4km) 5km, Güney doğusunda bulunan Çamköy’e (Kuş uçuşu 6km) 8km uzaklıktadır. Köyümüz Bolu-Ankara il sınırına çok yakın olduğu için hem kültür olarak hem de iklim olarak İç Anadolu ve Karadeniz Bölgelerinin karakteristik özelliklerini taşır.
2.1.Köyün Coğrafı Konumu: Bölge içindeki yeri, göl, akarsu v.b. den uzaklığı)
Köyümüzün arazileri düz olup çevresi yüksek dağlarla çevrili olup arazi genelde hafif engebeli bir ova şeklindedir. Köyün alt tarafında cılız akan bir dere olup yakınlarında başkaca bir akarsu yada göl-et yoktur.
2.2.Çevrenin doğal yapısı ve engebeler (Dağ, vadi, akarsu)
Çevresi ormanlık dağlarla çevrilidir. Çevre tepelerden köy rahatça görülebilirken köyün düz ovada olması nedeniyle köyden görüş açısı çevresindeki tepeler ile sınırlıdır.
3.1.1. Köyün doğal kaynakları (Toprak altı madenler, sular, toprak üstü kaynakları orman v.s. bitki örtüsü)
Köyün herhangi bir toprak altı madeni yoktur. Bugün 7 tane faal durumda olan toplam 10 adet pınar vardır. İnsanlar faydalanmaktadır. Oluklarından hayvanların sulamasında da faydalanılmaktadır. 7 km mesafede yazın 3 ay durulan yaylası vardır. Köyde ikamet eden birkaç hane dışında yerleşim yazın yayladadır. Yayla orman ile çevriliyken köy, ormanlık tepeler ile çevrilidir.
Köyün suyu, şu anda depoya çeşmelerden ve birde Güzlük Yurt mevkiinden borularla köydeki depoya geliyor, oradan evlere dağıtım yapılıyor. Yaylanın suyu ise, Mandıradan Kabaklıdere ve Kadirin Göynük’ü olan mevkiden 5 kilometre aşağıda motorlarla ve pompalarla basılarak depoya yayların üstündeki depoya basılıyor, oradan da evlere dağıtım yapılıyor. Köyümüz ‘Orman Köyü’ olarak kayıtlıdır. Dağlar, mantar ve dağ meyveleri yönünden çok zengindir.
4.1.1.Ulaşım:
-Köyümüz E-5 karayolundan 13 km mesafededir. Çok eskiden Çamlıdere’den Gerede ve İstanbul istikametine giden yol üzerinde olduğu bilinmekte olup (E5) D750 Karayolunun hizmete girmesi ile köy bu cazibesini kaybetmiştir. Çamlıdere’den gelen bu yol tali yol olarak ta olsa halen hizmet vermektedir.
-Yünlü’den yaylamıza gelen yol yoğun ormanlık alanlardan geçtiği için ve güneş görmeyen, dik yokuşları olduğundan dolayı, Kavaklıdere mevkii ve Kakma’nın kuzey taraflarında kışın buzu geç eriyen yerler mevcut olup kışın gelen araçların dikkatli ve tedbirli olması gerekmektedir.

5.1.1. Haberleşme Telefon, Radyo, T.V. (Kaç yılında köye geldi, kısa tarihçesi ve yaygınlık oranı)
Köyümüze; Gramafon ve radyo 1950 yılında, elektrik 1981 yılında, televizyon 1983 yılında, telefon 1992 yılında gelmiştir. Şimdi gerek köyde gerekse yaylada hemen hemen her evde telefon, televizyon bulunmaktadır. Ayrıca; köyde GSM firmalarından Türk Telekom’un vericisi olduğu için köyde Türk Telekom iyi çekmektedir. Yaylada ise cep telefonları tepelere çıkmak suretiyle kullanılmaktadır.
- Köyde cep telefonu için bir baz istasyonu var. (Çiğdemlik gilin bahçesine diktiler.) Turkcell ve Turktelekom çeker.Vodafon pek çekmez. Yaylada belli noktalar var ancak oralarda bazı güçlü telefonlar çekiyor. Biraz yer değiştirsen konuşma kesilir. Yayla için çok büyük mücadele verilmiş ama sonuç alınamamış maalesef. Orman yetkilileri; yüksek kira alınıyor, masrafını kurtarmaz, trafo ve direk masrafı da var diye beyan etmişler köylüye.

6.1.1. Köydeki Turistik ve Mesire yerleri: (Doğal, tarihi ve sağlıkla ilgili kaplıca türü yerler)
-1844 yılı Temettuat Defterinin 170.sayfasında Köy Camimiz şu şekilde anlatılmaktadır: Aşağı ovacık Köyü Camisi: 1891 (1309) yılında Sultan II. Abdülhamit Han, baş marangozu Hacı İbrahim Efendi’ye İthafen yaptırmıştır. Caminin kuzey tarafından kemerli bir girişi vardır. II. Abdülhamit Han’a ait bir tuğra bulunmaktadır. Tuğranın altında ise ta’lik hatla yazılmış bir kitabe bulunmaktadır:
"1.Hâmi-i dîn-i mübîni ser-defter-i ehl-i yakin Hazret-i Sultan Hamid ol saye-i perverdigâr
2.Celb-i Merzât-ıhudâvend ü refahı halk içün vaz kılmış her tarafâsâr-ı hayr bî-şumâr
3.Cümleden iş bu Ovacık’da müesses câmi’i eyledi tesis bi’l-hayr ol muazzam şehriyâr
4. Söyledi itmâmına tarih feyzi bendesi bu mukaddes câmi’i yaptı şeh-i vâlâ-tebâr" (Erkoçoğlu, 2000: 88).

Kesme taşla yapılan dikdörtgen şeklindeki caminin aynı malzemeden yapılan tek şerefeli bir de minaresi vardır. 1978 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce aslına uygun şekilde tamir edilmiştir. Ahmet Baha Gökoğlu, Paflagonya adlı eserinde bu camiler hakkında bilgi vermektedir (Gökoğlu, 1952: 257).
-Doğal olarak mesire alanı, 6 km mesafede mandıralar vardır.
Mandıramızda eskiden Mandıracılık yapılırmış. Şehre göç yüzünden mandıramız ilgisiz, sahipsiz kalmış ve mevcut ev ve enkazlar kaybolduğundan orman işletmesi bir daha oraya yapı izni vermemiş, çivi çaktırmamış. Mandıramızı sahipsiz bırakmışız maalesef. Mandıra, su deposunun olduğu yere kadar bizim köye aittir.
-Köyümüz, özellikle Ankara’dan gelen yürüyüş yapan ve kamp kurmak isteyen doğa severlerin önemli uğrak yerlerindendir.
-Piknik alanları: Mandıra, Kakma ve Göynükler.(Yaylanın girişindeki sağdaki çayır)
-Anıt alanı, gezi, ören yerleri mevcut değildir.
-Mandırada Ilıca’nın ordaki Karaçayır’dan sıcak su (kaplıca suyu) çıkıyormuştu, gerekli ilgi gösterilmediği için öylece kalmış.
-Köyümüzün alt tarafında Oluk’lu mevkiinde eski bir kilise olduğu rivayet edilmektedir. Burdan çıkarılan 3 tane sütun şeklindeki taşlar köy camisinin önüne götürülüp yerleştirilmiştir.
-Tarihi olarak; Köy Camisi ve karşısındaki çeşmeler, Eski Köy Konağı, Cin Kayası (İçinde eski mezar ve bir oda bulunmaktadır.). Köyde camii kapısının sağ karşı tarafındaki pınarın oluk taşları demirler ile birbirine bağlanmıştır. Pınarın eski olduğu bilinmekte ama kesin tarihi hakkında farklı rivayetler vardır. Orada Örenkaya yeraltı mağarası olduğu söylenir ama doğrulanmamıştır. Taklak Kaya da Cin Kayası’nın eteğinde (altında mağara olduğu rivayet edilir) ve bahsedilen yeraltı mağarasının tam üzerinde. Koltuk gibi bir kaya olup üzerine oturanlar salıncak gibi sallanabilir. Sallandıkça tak tak diye uzaktan ve derinden duyulabilecek sesler çıkarır. Eskiden burayı kullanan nöbetçi yada görevli kişilerin o kayayla yeraltındakilere haber gönderdikleri, ve aynı zamanda Nöbet, Gözetleme Kulesi olarak ve Çamlıdere ile çevre köylerle iletişimde kullanıldığı rivayet edilmektedir.
7.1.1.Yüzölçümü, yerleşme yoğunluğu (Kişi, hane sayısı) yerleşme karakteri (sık, seyrek, dağınık.) Yapı düzeni (Tek evler, Sıra evler) yapıların karakteri (ahşab-betonarme)
Köyümüz tahmini 600 dönümlük arazi üzerinde kurulmuştur. Evler birbirine yakın olmakla birlikte; samanlık, ahır, kuruluk yerlerinin bir arada bulunduğu dağınık bir şekilde yer almaktadır. Yapılar ahşap ve taş duvar üzerine kuruludur. Evler iki katlı ve içinde geniş bir hol ve depo amaçlı anbar bulunur. Köyümüzde evvelden 165 hane, 165 ev varmış. 2002 yılında köyümüzde yangın olmuş maalesef 15-20 ev tamamen yanmış. Yanan evlerin çoğu da yıkık enkaz halinde. Şu anda köyde gerçekte oturulan 15 tane ev var. Buna karşın Yaylamızda şuan 260’a yakın ev bulunmaktadır. Köylünün çoğu yaylada yerleşim halindedir. (50 yaş üstü, emekli, yazlıkçı olarak nitelendirilirler.)
7.1.2.Köyde korunacak değerler (orman, anıt, kalıntı)
-Köyde eski yapı olarak (hicri 1309) miladi 1891 tarihli (19. yüzyıl sonlarında) yapılan camii bulunmaktadır. 1944 yılındaki depremde cami minaremizin ezanlıktan üst tarafı yıkılmış. Ceddimizin mirasını Mehmet (Bilge) Usta çocuklarıyla beraber çalışarak minareyi tamir etmiştir. Mehmet (Bilge) Ustanın ayrıca, Kakma’dan yaylaya gelen yoldaki emeğinin de çok olduğunu belirtmek isterim. Köy camimizin yıpranan bölümlerini yenilemek için Vakıfların; ‘Orijinaline sadık kalınacak, bir çivi dahi değişmeyecek.’ Şartından dolayı büyük bir cesaret ve özveri gösteren Osmanların Ali Fışkın amca (Öksüz Ali) “Köyümün camisi” diyerek bu riski göze alıp caminin tadilatını yapmıştır. Büyüklerimizi rahmet ve saygıyla anıyoruz…
-Kalıntı olarak; Cin Kayası denilen, eski yerleşim yeri olan köyün yakınında bulunan, karanlık bir mağara vardır. Girişi çok yüksektedir. İçeride biraz su vardır. Temettuat Defterinde: "Aşağı ve Yukarı Ovacık". Bu köylerde ve ormanlarında dahi oldukça mühim eserler vardır. Diğer çok mühim bir mağara bulunduğu haberini aldım ise de vakit bulup tedkike gidemedim. Orman içinde, yüksek ve oyma kaya üzerinde kapısı olan bu mağara, rivayete göre bence çok mühimdir. Tabii bunu da gidip göreceğim, diye bahsedilen mağaranın Cin Kayası olduğu söylenmektedir. Diğer bir kalıntı ise Taklak Kaya’dır. Ayrıca, köyümüzde Anıt olmadığını da belirtmek isterim.
7.1.3. Köydeki çeşitli kurumlarla ilgili ekipman yapı ve tesisler:
-Yönetim tesis ve binaları:
Köyümüzde herhangi bir yönetim binası bulunmamaktadır.
-Eğitim tesis ve binaları:
-Eskiden köyümüzde eski odanın altının medrese olduğu, bu suretle çevre köylere de eğitim konusunda köyümüzün büyük hizmetler verdiği bilinmektedir. Harf inkılabından sonra köyün eski alfabeye göre okur yazar durumunun yüksek olduğu bilindiği için Latin harflerini öğretmek için Milli Eğitim tarafından köyümüzden üç kişi (3 Hüseyin) seçilmiş. Bunlar Arifiye’de hızlandırılmış kursa tabi tutulmuş ve 6 ay sonra eğitmen olarak köye geri dönmüşler. Üç Hüseyin’den; Hüseyin Etleç bizim köyde, Hüseyin Açıkgöz Yukarı Ovacık’ta, Hüseyin Güler ise Çamlıdere Dörtkonak (Şayı) Köyü’nde eğitmenlik yapmış. Rahmet ve saygıyla…
-Köydeki ilkokul sadece geçmişte hizmet vermiş köyün göç vermesi nedeniyle öğrenci kalmadığından 1970lerde kapanmıştır. Köyün okul binası şu an atıl durumda beklemektedir.
-Dini tesis ve binaları:
-Köyün eski yapı bir camisi bulunmaktadır. Camiinin karşısında gerektiği zaman yemek hazırlanıp yenebilen mutfak ve yemek salonu bulunmaktadır. Ayrıca köy odası mevcuttur. Yaylada ise Camii, Yemekhane ve Gasilhane bulunmaktadır. ---Köyümüzde büyükşehirlerde olduğu gibi beton hazır mezar oldukça fazla talep görmektedir. Talep eden aileler köyde mezar kazan ve beton mezar yapan (Halil PEHLİVAN, Hasan APAYDIN, Mustafa ARSLAN, Zeki BİLGE) kişilere mezar siparişi verip mezarlarını önceden istekleri doğrultusunda hazırlatmaktadır. Ayrıca eskiyen mezarların tamir tadilat konusunda da yardımcı olmaktadırlar.
-Köyün cenaze hizmetlerini Dernek üstlenmiştir. Cenaze olduğunda dernek çalışanları et, pirinç vb. malzemeleri alır yemeği pişirir misafirlere sunar. Yemekten sonra çöpler toplanır, yemekhane temizlenir, bulaşıklar yıkanır. Cenaze sahibi acısını yaşarken birde yemek işi ile uğraşmaz. Köyün erkek cenazelerini eskiden rahmetli İsmail ERCAN Hoca (Nane Molla’nın oğlu), ve Tevfik ALBAYRAK Hoca yıkardı. Bugün Gasilhanede cenaze yıkansa da şehirden gelen cenazeler genellikle yıkanmış olarak gelmektedir.
-Köyde şu an 3 tane mezarlık var çünkü; İlk mezarlık (Büyük mezarlık, yukarıdaki mezarlık yani) zamanla oraya kışın geliş gidiş zorlaştığı için, okulun karşısındaki küçük mezarlık yapılmış, ama orası da dolunca sonradan okulun arkasındaki mezarlık yapılmıştır. Ayrıca; Köy odasının, yemekhanenin arkasında tarihi ve kime ait olduğu bilinmeyen/tespit edilemeyen eski mezarlar vardı ancak yemekhane, köy odası inşaatı nedeniyle bu mezarlar usulünce başka yere nakledilmiştir.
-Eğlence tesis ve binaları:
Köyde, köy odası dışında eğlence yeri bulunmamaktadır. Eğlenceler (Ferfene) kışın köyde; köy odasında, yazın yaylada; yayla meydanında yapılmaktadır.
-Köyün Yöresel Lezzetleri:
Et kavurma, haşlama, ıslama, bazlama, gözleme, etli hamur, kül çöreği, ev baklavası, tarhana çorbası, mantar, kedi batmaz, höşmerim, hoşaf, incir uyutması, ev yapımı yoğurt, yaprak sarması, kelem sarması, vb… Köy halkı çoğunlukla büyükşehirlerde yaşamaya devam etse de bu lezzetlerini halen yaşatmaktadır.
KÖYÜN KURULUŞ VE YERLEŞME TARİHİ
1. 1.1 Köyün adının kökeni ve tarihi. Bu konuda halk arasında anlatılanlar. (Kısaca)
-Köyün kuruluşu ile ilgili somut bilgiler bulunmamaktadır.
-Rivayete göre, bu bölgelerde çok eskiden Rumlar, daha sonra Ermeniler’in daha sonra bölgeye gelen Türk Boylarının yaşadığı rivayet edilir.
-Köyün yeri de daha evvel Tepecik Tepeköy denilen mevkisinde (Örenkaya’ya yakın bir mevkide) olduğu, sonradan şuan ki yerine taşındığı rivayet edilmektedir. Ovacık kelimesi’nin sözlük anlamı; “Ovada bulunan küçük köy veya kasaba” anlamına gelir. Ovacık, genellikle tarım ve hayvancılığın yoğun olarak yapıldığı, geniş ve düz arazilere sahip olan yerleşim birimlerini ifade etmektedir. Ovacık kelimesi aynı zamanda coğrafi bir terim olarak da kullanılmaktadır ve genellikle ovada bulunan küçük yerleşim birimlerini tanımlamak için tercih edilmektedir. Ovacık kelimesi; genellikle yeşillikler içerisinde, doğal güzelliklere sahip olan bölgelerde kullanılır. Bu tür yerleşim birimleri genellikle doğal kaynaklara yakın olmaları sebebiyle tarım ve hayvancılık için elverişli alanlardır. Ayrıca, ovacıklar genellikle sakin ve huzurlu bir yaşam tarzını benimseyen insanların tercih ettiği bölgelerdir.
-Genel olarak coğrafyamız biraz engebeli ve köyümüzün etrafı dağlık olduğundan iki köyün arasındaki düzlüğü ova diye adlandırır eskiler. Ovacık adının oradan geldiği rivayet edilir.
-Şimdiki E5 asfalt karayollarının olmadığı yıllarda, köyümüz Çamlıdere ve Gerede ilçeleri arasındaki geçiş yolu üzerinde (Müsellim tarafından gelen yol bugün çok kullanılmasa da bu yolun tarihi köyümüz kadar eskidir ve Çamlıdere halkı; Gerede, İstanbul tarafına seyahat için bu yolu kullanırmış ayrıca Çamlıdere tarafından köyümüze ilim tahsili için gelen talebelerde bu yol üzerinden ulaşım sağlarmıştı) bulunduğu için, yolculuk edenlerin uğrak yeri olmuştur. O tarihlerde yolculuk edenlerin parasıyla kalacağı ve karnını doyuracağı bir mekan olmadığı için günlerce süren yolculuklar süresince bu tür ihtiyaçlar, köylerde karşılanırmış. Köyün ileri gelenleri , hiçbir karşılık beklemeden yolcuların barınma ve gıda ihtiyaçlarını karşılarlarmış. Bu konaklama geleneği de bizim köyümüzde sürdürülmüştür. Bundan dolayı da cumhuriyet döneminde köyümüz "Küçük İstanbul" diye anılmaya başlanmıştır. Köyümüz Gerede, Kızılcahamam ve Çamlıdere yörelerinden özellikler taşır.
-Köyümüz, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgesi iklimlerini yansıtır. Köyümüz ve yaylamız arasında sadece 5 km mesafe olmasına rağmen, iklim olarak belirgin farklar vardır. Köyümüz yazın sıcak ve kurak, yaylamız ise nisbeten daha serindir. Temmuz - Ağustos aylarında yaylada akşamları soba yakıldığı günler olmuştur. Kışın ise hem köyümüz hem de yaylamız bol kar yağışlı ve soğuktur. Bundan dolayı tarım yeterince gelişememiştir ve kışın yollar kardan dolayı sık kapandığı için köyümüzün nüfusu azalmıştır. hemşehrilerimizin çoğu Ankara’da marangozluk ve ticaretle uğraşmaktadır.
-Köyden Osmanlı saraylarında çok önemli görevlerde bulunan şahsiyetler yetiştirilmiştir, Sultan II. Abdülhamid’in Ser marangozu Hacı Köse’ye Kabe’nin ve Medine’nin doğramalarını yapmıştır ve hala bu doğramaların kullanıldığı söylenmektedir. Kendisi Mekke’de hayatını kaybetmiş ve oraya defnedilmiştir. Kendisine hizmetlerinden dolayı Sultan tarafından köydeki cami yaptırılarak hediye edilmiştir ve yine II. Abdülhamid’in yaverlerinden Hacı İbrahim Özçelik ve Cumhuriyet döneminde M. Kemal Atatürk’ün yaverlerinden ve Lozan’a giden heyette İsmet İnönü’nün yanında bulunan Kurmay Yarbay Tevfik Bıyıklıoğlu ve İnönü’nun emireri Mehmet Hafız (Nanemolla Hoca) Ercan bu köyde yetişen ender şahsiyetlerdendir.
Kayıtlarına ulaşabildiğimiz Şehitlerimiz:
İSİM LAKABI D.YILI SAVAŞTIĞI YER
1. Hüseyin oğlu ALİ, 1884, Çanakkale Cephesi, Şehadet Tarihi: 12.6.1331
2. Mehmet oğlu ALİ, Gazanferoğullarından, 1885, 1.Dünya Savaşı Şehadet Tarihi 21.7.1331
3. Mehmet oğlu HAKKI, 1880, Çanakkale Cephesi Şehadet Tarihi 17.4.1331
4. Ali oğlu HÜSEYİN, Yakupoğullarından, 1897, Galiçya Cephesi Şehadet Tarihi 03.7.1332
5. Hüseyin oğlu İBRAHİM, Bıyıklıoğullarından, 1888, 1.Dünya Savaşı Şehadet Tarihi 22.5.1332
6. Mehmet oğlu RIFAT, DeliMollaOğullarından, 1900, Kurt. Sav. Batı Ceph., Şehadet Tarihi 22.8.1338
7. Rüstem oğlu SEYİT MEHMET, 1876, Çanakkale Cephesi Şehadet Tarihi 07.3.1331
8. Mehmet oğlu ÜLFET, DeliİmamOğullarından, 1900, Kurt. Sav. Batı Ceph., Şehadet Tarihi 25.8.1337
( Bu bilgiler www.msb.gov.tr/SehitBilgiKapisi/SehitListesi sayfasından alınmıştır.)
-Hacıhasangil’den Hacı Hasan dedenin beş oğlununda Çanakkale’de şehit olduğu bilinmektedir. Bu şehitlerimizin isimleri: Ali, Seyitahmet, Halil, Mustafa ve Yunus. Çekilen acıları, yapılan fedakarlıkları varın siz düşünün. ----Şekerahmetgil’den Rahmetli Hacı Arif ÇAĞLIN’ın babası (Yakup) ve bir ağabeyide (Necip) Çanakkale Savaşına gidipte dönmeyenlerdendir.
Ayrıca 1.Dünya savaşı ve kurtuluş savaşında farklı cephelere gidip haber alınamayan başka şehitlerimiz de mevcuttur. (Tüm şehitlerimize rahmetle, minnetle, saygıyla…)
-1844 yılı Temettuat Defterinin 161.sayfasında; A.Ovacık Köyünde 1912 yılında çekirge zuhur ettiği bildirilmiştir. Alınan tedbir ile zuhur eden çekirge tamamen imha edilmiştir, şekline çekirge istilası belirtilmiştir.
-Eskiden köyde, ağaların odaları varmış. Köye gelen misafir hangi ağanın odasına giderse o ağanın misafiri olurmuş. Bir yolcunun bu olaydan habersiz akşam köyden ayrılmak istemesi üzerine köy ortasına bir köy odası yapılmış ve o günden beri köye gelen misafirler Köy Odasında ağırlanmaktadır. Köye elek, kalbur, gözer vb. ürün satmaya gelen roman vatandaşlara bile köylü konaklamalarında yardımcı olurmuş. Eskiden köylü misafire çok değer verir ve ağırlarmış.
- Gerede Sempozyumu Bilgileri kitabında; Köyümüzde, 1921 yılında ve başka bir yazılı kaynakta 1940lı yıllarda sebebi bilinmeyen çekirge istilası olduğu bildirilmektedir.
-Köyde, kaval çalan rahmetliler Abdullah KESKİN, Ali PEKMUTLU, Aşık Mehmet KOÇ ve Hüseyin ETLEÇ (Eğitmen) vardı eskiden.
-Köyümüzde yaşanan ve büyüklerimizin yaşadığı anıların birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum: Köyümüz büyüklerinden Şeker Ahmetgilden Hacı Arif ÇAĞLIN’ın annesi Ayşe ÇAĞLIN’ın (Köyde yaşayan ve Ankara’yı hiç görmeyen Ayşe Hanım Ebe’nin 1950lerde bunları söylemesi ilginç değil mi?) ‘Oğlum Ankara milleti başına toplayacak toplayacak ama dağıtamayacak, Yüksek katlı binalar yapılacak, Kadınlar pantolon giyip gezecek’ diye torunlarına anlattığı rivayet edilmektedir. Başka bir olay; Köyümüze tarlaya çalışmaya gelen bir bayanın köyden ayrılırken imkansızlık nedeniyle çocuğunu evlatlık bırakıp köyden ayrılırken yaktığı ağıt bugün anlatılırken bile halen yürekleri yakar... Bir başka olay ise; Bir köylümüzün İstanbul’da simit ayran satarken imkanı olmayan öğrencilere ücretsiz simit ayran verirmiş. Bu köylümüz birgün bir iftiraya maruz kalıyor ve mahkemeye veriliyor. Hakim, köylümüzün ücretsiz simit ayran verdiği öğrencilerdenmiş ve köylümüzü hemen tanımış. Hakim, davacıyı azarlamış, ‘Bu adam hırsızlık yapmaz’ demiş, köylümüzü beraat ettirmiş… Bir başka olay ise; Ahmet ETLEÇ (Topal Ahmet) amca Ankara’ya gelirken Yünlüde önünde bir araba duruyor Ahmet amcada biniyor. Araç, Sn Bülent ECEVİT’in aracıymış. Ankara’ya kadar çok güzel sohbet etmişler. Sn ECEVİT, Ahmet amcayı Siteler’e kadar bırakmış. Başka bir anı ise; Siteler’in alt tarafındaki Malazgirt Camiisi yapılacağı zaman mahalle halkı rıza göstermemiş. Devreye büyüklerimizden rahmetli Süleyman ALTINBAŞ Amca (Koca Bıçak) girmiş, ağırlığını koymuş. Mahalle halkı rıza göstermiş ve Malazgirt Camiisi yapılmış. vb. başka anılar, hikayeler…
-Şair ve yazarlar; Sn Aşık Kemal SAĞDIÇ doğaçlama şiir konusunda aşıklık ve ozanlık geleneğini çok iyi sergileyen, her zaman kravat takıp takım elbiseyle dolaşan, köylünün sevdiği, sempatik bir halk şairidir adeta. GERKAV Dergisinin 26. Sayısında şiiri yayınlanmıştır. Rahmetli Rüstem ALBAYRAK’ın yazmayı çok sevdiği, (Takım elbiseyle gezen, okumuş insanlar ile sohbet etmeyi çok seven biri olduğu bilinmektedir.) köy hayatını ve anılarını yazarak kayıt altına aldığı bilinmektedir. Köy anıları son birkaç yıldır ve halen GERKAV dergisinde yayınlanmaktadır. (Bu eseri hazırlarken Rüstem Amca’nın anılarından faydalandığımı ayrıca belirtir, kendisini rahmet ve saygıyla anıyorum.) Rüstem amcanın oğlu Sn Yunus Emre ALBAYRAK (9 tane roman, şiir vb. alanında kitabı var) babasının kalem mirasını devam ettirmektedir. Sn Ömer ÇAĞLIN (Çoğunluğu şiir ve makale, araştırma olmak üzere toplam 450 kadar eseri vardır.) bilinen köyün kalemlerindendir.
-Gerede Esentepe’de düzenlenen yağlı güreş turnuvasında köy halkımızdan merhum Süleyman Altınbaş 1972-1973-1974-1975 yıllarında 4 kere güreş ağası seçilmiştir.
-Köyümüz, Gerede köyleri arasında yapılan futbol turnuvasında 4 kere şampiyon olmuştur.
-Köyümüzün gururu milli sporcumuz Mustafa Umut Arslan 05.05.2025’de Macaristan’da düzenlenen tekvando müsabakalarında Avrupa 2. Olmuştur.
-3 Ekim 2025 tarihinde köyümüze Sınırlı Sorumlu Aşağı Ovacık Köyü Vadi Konut Yapı Kooperatifi ismiyle bir kooperatif kurulmuştur. Kurucular 7 kişidir. Bu kişiler, Milli Emlak’tan arsa alıp köylülere imarlı ve parselli olarak dağıtmayı planlamaktadırlar. Yapılacak plan program üzerine tapulu olarak, 1 ve 2 kat üzerine yapılması planlanmakta olup, şu anda çalışmalar devam etmektedir. Milli Emlak’tan yer tahsisi için çalışılmaktadır. Öncelik; köyde ve yaylada evi olmayan köy halkı olmak üzere, ayrıca köylünün köyden gelin giden kızı, damadı şeklinde de yani bir şekilde köye bağlantısı olan kişilere satış yapılacaktır. Kooperatif başkanı ilgili yetkili ve işlemleri takip eden Sn Ünal ÖZÇELİK, Sn Kamil ARSLAN ve Sn Harun KOÇ’tur. Düşünülen bu güzel çalışmadan dolayı şükranlarımızı sunarız.
-Köyümüzün sosyal medya hesapları:
www.asagiovacik.com, Facebook: Aşağı Ovacık Köyü Paylaşma Platformu, AŞAĞIOVACIK KÖYÜ&YAYLASI, Aşağıovacık Köyü ve Yaylası, Aşağıovacıklı Firmalar ve Çalişanlar ve İnstagram: AŞAĞIOVACIK KÖYÜ

1.2. Yerleşme şekli (doğal, zorunlu iskan v.s.)
-Köyümüze yerleşimin doğal veyahut zorunlu iskan şeklinde olup olmadığına dair net bir bilgiye maalesef sahip değiliz ama Köy Osmanlı devlet arşivinde 1530 yılına dair kayıtlarda gözükmektedir. Köyün yerleşimine dair; farklı birkaç ailenin yerleşip köyü kurduğu ve sonradan gelen başkaca ailelerinde köye yerleşmesi ile köyün oluştuğu rivayet edilmektedir. Köy yerinin eski yerleşim yeri olduğu bilinmekte olup, Köyümüz, Osmanlı’dan önce Rumlara mesken olmuştur ve hala onların tarihi kalıntıları mevcuttur. Cin Kayası, Ören Kaya mevkii vb. tarihi kalıntılar somut bir delil oluşturmaktadır.
-Kışın köylü, köyden gönüllü biri-leri-ni bekçi tutar. İlk yayla bekçiliğini 1980’lerin sonuna doğru Aşık Mehmet KOÇ yapmıştır. (Merkezi ezan sistemi olmadığı ve karın çok yağması, yolların kapanması nedeniyle caminin ses sistemini eve bağlayıp namaz vakitlerinde ezanı okumuş, yaylayı ezansız bırakmamıştır.) O yıllarda yaylada su yoktu maalesef ama 1992-93 yıllarında yaylaya suyun gelmesi ile bekçilik sistemi esas o zaman daha önem kazandı, çünkü hem su basma hem de bekçilik işi oldu. Yaylaya İlk su basma işlemini de İsmail AKTAŞ amca ile Mehmet ARSLAN amca yaptı ondan sonrada bekçilik böyle devam etti…
1.3.1 Köydeki Lakaplar :
Alaattingil (Sancak), Arzıgil (Albayrak), Asımgil (Bulut), Avlalıgil (Güler), Babayiğitgil (Kılıç), Baltacıgil (Çelik), Barigil (Altundağ), Bilalgil (Yavuz), Bodanakgil (Açıkgöz), Boyacıgil (Bayramoğlu, Candan), Civagil (Albayrak), Çakıcıkızıgil (Serim), Çiğdemlikgil (Kılıç), Çolakgil (Çeken), Çöllügil (Keskin), Dekçigil (Etleç), Dertligil (Erdoğan), Dönegil (Bilişik), Emetlegil (Evirgen), Emirler (Sağdıç, Karabulut), Esegil (Geçer), Fethibeygil (Altındağ), Gavaslar (Özer), Gebelerligil (Güler, Gülen), Göğebakangil (Keskin), Gökmengil (Hasdemir), Gümüşgil (Bıyıklıoğlu), Hacıgil (Koç), Hacıhasangil (Apaydın), Halil Ağagil (Ayçil), Halimgil (Yavuz), Halitler (Emiroğlu), Hatipgil (Erdoğan), Hesapçıgil (Erdemir), Hidayetgil (Ayana), Hocagil (Ercan), Hüsrevgil (Bilge), İbrağamağagil (Mutlu, Altınbaş), İmamgil (Çalışır), Karaboyungil (Kılıç), Kabağın Eşrefgil (Kocakol), Kadirgil (Çeken, Özer), Karanlıoğlu (Koçak), Kavasgil (Özer), Kaymakamgil (Çalışlar), Kel Hacıgil (Sağlıcak), Kır Aligil (Pehlivan), Koca Kamilgil (Yücel), Kösegil (Koçak), Kürükgil (Çelebi), Madagil (Çalış), Mahmutgil (Özçelik), MamaYeğengil, (Kendirci), Molla Mehmetgil (Görgülü), Muallimgil (Bilge), Muhtargil (Bıyıklıoğlu), Murtazagil (Güngör), Musa Gavasgil(Aslan), Okkalıgil (Çetinkaya), Osmanlar (Fışkın, Fidan, Şahin), Perdahçıgil (Bayraktar), Sağdetgil (Gökgöz), Saregil (Karagöz), Sığırcıgil (Benzer), Şeker Ahmetgil (Çağlın, Evirgen, Sağlıcak), Şükürgil (Evin), Takavütgil (Ayana, Gülen), Telli Zalifgil (Yurt), Tosbıyıkgil (Çalış), Yantirigil (Yılmaz), Yunuslar/Yonuzlar (Alagöz, Pehlivan), Zımbıldakgil (Açıkgöz)
1.3.2. Köydeki Soy isimler:
Açıkgöz, Aktaş, Alagöz, Albayrak, Altınbaş, Altundağ, Apaydın, Arslan, Ayana, Ayaz, Ayçil, Bayraktar, Bayramoğlu, Benzer, Bıyıklıoğlu, Bilge, Bilişik, Birgören, Bulut, Candan, Çağlın, Çalış, Çalışır, Çeken, Çelebi, Çelik, Çeri, Çetinkaya, Emiroğlu, Ercan, Erkan, Erdemir, Erdoğan, Etleç, Evin, Evirgen, Fışkın, Fidan, Geçer, Gökgöz, Görgülü, Gülen, Güler, Güngör, Hasdemir, Karabulut, Karagöz, Kendirci, Keskin, Kılınç, Koç, Koçak, Mutlu, Özçelik, Özdemir, Özer, Pehlivan, Peker, Pekmutlu, Sağdıç, Sağlıcak, Sancak, Serim, Şahin, Şen, Pehlivan, Yavuz, Yılmaz, Yurt, Yücel

2. 1. Nüfus ve Nüfus Hareketleri
2.1.1. Köyün Nüfusu: Kadın: 34 Erkek: 44
0-20 Yaş Kadın: Erkek:
20-50 Yaş Kadın: Erkek:
50 ve Üzeri Kadın: Erkek:
2.1.2. Köyde fiilen oturanların sayısı: Kadın: 34 Erkek: 44
0-20 Yaş Kadın: Erkek:
20-50 Yaş Kadın: Erkek:
50 ve Üzeri Kadın: Erkek:
Kapı numarasına veya imam nöbetine uygun olarak köy halkının dökümü temin edilememiştir maalesef. (25-30 yıl öncesine göre)
Not: Derneğin şuan aidat toplama listesinde 913 erkek (18-75 yaş arası) kayıtlıdır. Bu sayı bize köy nüfusuna kayıtlı köylüler hakkında tahmini sayı vermektedir. Kesin sayı nüfustan maalesef talep edildiği halde alınamamıştır.
-1897 Kastamou Salnamesi 115. Sayfasında: Köyümüzde; 82 Hane, 607 nüfus kaydı olduğu belirtilmektedir.

1844 TEMETTU’AT DEFTERI OVACIK DİVANINDA ADI GEÇEN ŞAHISLARIN LİSTESİ
1 Biyıklıoğlu Mehmed bin Mehmed
2 Biyıklıoğlu Hâcı Hasan bin Mehmed
3 Biyıklıoğlu Halil bin Omer
4 Biyiklıoğlu Ibrahim bin Ömer
5 Biyıklıoğlu Ibrahim bin Süleyman
6 Biyıklıoğlu Ahmed bin Süleyman
7 Biyıklıoğlu Ya’kuboğlu Ahmed bin Ya’kub
8 Yusuf Ağaoğlu Mehmed bin Ali
9 Muradoğlu Mehmed bin Memiş Mehmed
10 Biyıkoğlu Halil bin Halil
11 Musa Beşeoğlu Ahmed bin Musa
12 Yemuzoğlu Ibrahim bin Ali
13 Sarı Haliloğlu Osman bin Osman
14 Kazanferoğlu Hasan bin Musa
15 Devecioğlu Hüseyin bin Mehmed
16 Biyıklıoğlu Halil bin Hâcı Ibrahim
17 Hâcı Mahmudoğlu Mustafa bin Mustafa
18 Yusufoğlu Ahmed bin Ali
19 Yusufoğlu Ali bin Ahmed
20 Yunusoğlu Ibrahim bin Halil
21 Idrisoğlu Idris bin Ibrahim
22 Kazanferoğlu Kör Mehmed bin Musa
23 Tataroğlu Mustafa bin Ali
24 Tataroğlu Ibrahim bin Mustafa
25 Kara Omeroğlu Mehmed bin Halil
26 Kara Omeroğlu Ibrahim bin Ali
27 Çarışoğlu Durmuş bin lsmail
28 Bayramoğlu Mehmed bin Bayram Ahmed
29 Bayramoğlu Halil bin Bayram Ahmed
30 Deli Mollaoğlu Ibrahim bin Süleyman
31 Bıyıklıoğlu Mustafa bin Ali
32 Emiroğlu Kara Halil bin Abdurrahman
33 Muradoğlu Hasan bin Memiş
34 Emiroğlu Ali bin Ibrahim
35 Emiroğlu Ali bin Ahmed
36 Apakoğlu Emin bin Abdullah
37 Kazanferoğlu Ahmed bin Abdullah
38 Emiroğlu Süleyman bin Omer
39 Çavuşoğlu Halil bin Halil
40 Kendircioğlu Mehmed bin Mahmud
41 Muharrem-oğlu Musa bin Ibrahim
42 Kendircioğlu Mahmud

2.1.3. Göçlerin doğurduğu nüfus hareketleri
Köyden göç, 1950’li yıllarda başlamış çoğunlukla Ankara’ya olmuştur. Ülkemizin muhtelif farklı illerinde, Avrupa’da ve başkaca ülkelerde köy halkından yaşayan aileler vardır. Bu aileler; çoğunlukla marangozluk, orman ürünleri, ahşap işleri, ticaret işleri ile uğraşmaktadır. Yazın, yaylada evi olan köylüler yaylaya gelip hasret gidermektedir.
2.1.4. Köyün yönetimine katılan kişiler
Muhtar, İhtiyar heyeti
-1844 yılı Temettuat Defterine göre köyümüzde;
(218. sayfa) Köyde, Askeri ve İdari Görevli olarak sadece 1 adet muhtar kayıtlıdır.
-Muhtar: Kenan FİDAN. Azaları: Tahir ALBAYRAK (1. Aza), Mustafa SANCAK, Kemal EVİN, Rıfat KILIÇ
-Köy ve yaylanın sosyal işleri ile (Cenaze vb.) Köyün Derneği ilgilenmektedir. Dernek; 18 yaşını dolduran erkeklerden 500TL aidat topluyor. Bayanlardan alınmıyor. 75 yaş ve üstü muaf tutuluyor. Şuan aidat toplanan kişi sayısı 913 kişi (18-75 yaş arası erkek sayısı). Bu sayıyı en az 5 ile çarparsak köy nüfusuna kayıtlı kişi hakkında yaklaşık bilgi verebilir. Dernek Başkanı şu an; sempatik kişiliği ve çalışkanlığı ile köylünün sevgisini ve güvenini kazanmış olan Ünal ÖZÇELİK’tir. Daha öncede köyün dernek başkanlığını yapmış, kendi isteğiyle görevden ayrılmış olmasına rağmen köylünün ricası ile göreve yeniden getirilmiştir. Dernek, faaliyet ve hizmetlerini topladığı aidat ve bağışlar ile sürdürmektedir.
EKONOMİK HAYAT
1.1.1. Köyün ana ekonomik eylemi
1.1.2. Tarım ve tarım mahsülleri, tarım araçları (Yapılan tarım hak. bilgi)
-1844 yılı Temettuat Defterine göre köyümüzde;
(282. sayfa) 36 Hane, 175 dönüm Ekilmeyen Gayrimezru Arazi mevcutmuş.
(279. sayfa)42 Hane, 279 Dönüm Tarım Alanı mevcutmuş.
(269. sayfa) Nakdi Öşür Dağılımı: 129 Kuruş Hınta (Buğday), 102,5 Kuruş Şa’ir (Arpa), 4 Kuruş Kabluca, Toplam 235,5 Kuruş Vergi Tahsili yapılmış.
(267. sayfa) 0,7 Hınta (Buğday) Kile (genellikle tahıl ölçmede kullanılan, yaklaşık 25 kg. oylumunda bir ölçek.), 0,77 Şa’ir (Arpa) Kile), Toplam 0,6 Kile
(260.sayfa) Vergi Vermeyen 7 Hane, 5.191 Kuruş Toplam Vergi, 42 Hane, 123,5 Vergi/Hane Sayısı, 2,3 Vergi %, 2,1 Hane %.
(248. sayfa) 2492 Kuruş Tarım Geliri, 2774 Kuruş Hayvancılık Geliri, 1900 Kuruş Esnaflık Ticaret ve İşçilik, 5060 Kuruş Zuhurat (Hesapta Olmayan) Geliri olmak üzere toplam 12.362 Kuruş kayıt altına alınmış.
-Köyümüzde eskiden hayvancılık, çiftçilik (buğday ve arpa ekilirdi), ormanda çekim yapma ve orman işletmesine ihtisal yapma işleri geçim kaynağı iken bugün ciddi bir üretim maalesef mevcut değildir. Ekim yoktur ama ot biçimi vardır. Tarlalar ekilmediği için mera, orman olmuştur adeta. Biçilen otlar satılıp kazanç elde edilmektedir.
-Köyümüzde 3 adet traktör (İbrahim SANCAK, Halil PEHLİVAN, Zeki BİLGE) bulunmaktadır. Tarla işlerinde, çeşitli nakliyat ve kışın yolda kalan araçları çekmek için yardım işlerinde hizmet vermektedirler. Köyümüzün ve yaylamızın dağları mantar yönünden çok zengindir. Mantar toplama işi hem köylüye, hem de mantar toplamaya dışarıdan gelen yabancılara kazanç sağlamaktadır. Ayrıca; yaylamızda ormanın etkisi ve kurutucu esen rüzgardan dolayı meyve ağacının yetişmediğini de belirtmek isterim.

1.1.3. Hayvancılık (Yapılan hayvancılık hakkında bilgiler)
-1844 yılı Temettuat Defterine göre köyümüzde;
(292.sayfa) 42 adet Sağman Kara Sığır, 74 adet Kara Sığır Öküzü, 3 adet Erkek Dana, 1 adet Dişi Düve, 28 adet Düve Buzağı, 23 adet Erkek Buzağı, toplam 171 adet Büyükbaş hayvan mevcutmuş.
(301. sayfa) 64 adet Sağman Ağnam (Koyun), 205 adet Sağman Keçi, 92 adet Gayri Sağman Keçi, 121 adet Oğlak olmak üzere toplam 482 küçükbaş hayvan mevcutmuş. Temettuat defterinde; mevcut ekilebilir arazinin yetersiz olması nedeniyle köylünün hayvancılığa yöneldiği belirtilmiştir.
(310.sayfa) göre köyümüzde 14 tane Bargir (Beygir), 4 tane Tay, 10 tane Kısrak, 2 tane Kısır Kısrak olmak üzere toplam 30 adet binek ve yük hayvanı mevcutmuş. (316.sayfa) Arıcılık yapan yokmuş.
-Eskiden köyümüzde köylünün malına zarar vermedikçe yabani hayvan avlanmazmış. Eğer bir köylünün malına saldıran yabani hayvan olursa, başkasının hayvanına da zarar vermesin diye toplanan köylü avcılar tarafından sadece zarar veren hayvan avlanırmış. Ayrıca; saldıran hayvan kurt ise, Kurt ağzı bağlama taktiği uygulanırmış, hayvana zarar verilmezmiş.
-Köyün geniş ve zengin bitki örtüsü ve meraları büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık ile arıcılık için çok uygundur. 4 kişi Arıcılık ile uğraşmaktadır.(İbrahim SANCAK, Cemil BİLGE, Mustafa ASLAN, İbrahim ETLEÇ) 4 kişi de Büyükbaş Hayvancılık işi ile uğraşmaktadır. (Tahir ALBAYRAK, Süleyman FİDAN, Zeki BİLGE, Sinan BİLGE)
1.1.4. Ticaret
-1844 yılı Temettuat Defterine göre köyümüzde;
(230. sayfa) Mesleği Olmayan; 1 adet Musin(Yaşlı ihtiyar) ve İhtiyar, 4 adet Firar, 1 Adet A’rac (Anadan doğma topal, aksak)
(214. Sayfa) Köyde Diğer Esnaf kategorisinde (Eskici, Kahveci, Berber, Davulcu, Tellal, Avcı, vb…) kayıtlı kimse yoktur.
(207. Sayfa) Köyde, Ticaret ve Nakliye işinde çalışan Bargirci sınıfında 1 kişi kayıtlıdır.
(203. Sayfa) Madeni Eşya, Mutfak ve Aydınlatma Eşyası Üretip satan esnaf yoktur
(199. Sayfa) Gıda Maddesi Üreten Esnaf yoktur.
(196. Sayfa) Deri ve Deri Ürünleri Üreten Esnaf yoktur.
(192. Sayfa) Tarımla ilgili Meslekler: 24 Adet Erbab-ı Ziraat(Tarımla Geçinen), 21 Adet Çiftçi, 6 Adet Hizmetkar, 3 Adet Çiftçi Hizmetkarı, 4 Adet Davar Çobanı, 1 Adet Çiftçi Yevmiyecisi, Toplam 59 kişi.
-Eskiden köyde yaşayan herkes işinde mahirmiş. Öküz arabası yapmada Ali Usta; Tekerleklerin dışına demir geçirme, kara saban yapma, rençberin (çiftçinin) bilcümle demir işini yapmada Demirci Mehmet Usta ve Demirci İsmail SANCAK amca işlerini en iyi şekilde yaparlarmış. O zamanlar mutfak eşyaları bakırdan olduğu için bakırların kalayını da Ömer KOÇ Amca ya da İbrahim BENZER Amca yaparmış. Evlerin örtüsü tahtadan olduğu için bunların oluklanması işini de Ahmet ÖZER Amca yaparmış. Ahmet Amca baltasını o kadar güzel kullanırmış ki, ahşabı makinadan çıkmış gibi işlermiş. Nuri BENZER amca hasta olan hayvanları tedavi edermiş. Öküzlere nal çakılacağı zaman Şükürün Mehmet Amca yada Babayiğidin Mevlüt Amca çağırılırmış. Beygir ya da at nallanacaksa Üsürefgilin Ömer (Bilge) Amca veya Demirci Mehmet Usta bu işlemi yaparmış. Üstelik bu hizmetler için çevredeki köylere de gidilip hizmet verilirmiş. Bu hizmetler ise bila ücret ile yapılırmış. Hepsini rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
-Köyümüz bir orman köyü olduğu için eskiden köylümüz zaruri ihtiyaçlarını ormandan karşılarmış. Ormanlarımızı tapulu tarlamız gibi korurmuşuz. Örneğin başka köylerden gelip ormana zarar verenler olursa gençlerimiz gider, onlara mani olur, ellerinden baltalarını, urganlarını, araba zincirlerini alırlar, getirip köy korucusuna teslim ederlermiş. O köyün hatırı sayılır kişileri gelir, böyle bir şeyin bir daha olmayacağını söylerler ve takımlarını alır, gidip sahiplerine teslim ederlermiş.
-Köylü, toplu alışveriş ihtiyacı için cumartesileri Gerede’ye pazara gitmektedir. Yaylada bir adet bakkal mevcuttur. Günlük ihtiyaçlar, yayla bakkalından (Mustafa ALBAYRAK amcadan) giderilmektedir. Yayla Bakkalı Mustafa Amca nakliye aracı ile nakliye hizmeti de vermektedir. Haftalık Gerede Cumartesi Pazarından, ve yıllık olan Gerede Panayırı’na da hem alışveriş yapmak hemde geleneği yaşatmak için gidilmektedir.
-Bugün ise; Köyde ve yaylada, kısıtlı yetiştirilen az miktarda hayvan ve hayvansal ürünlerin satışı, köyden ve dağlardan toplanan mantar, ahlat, kuşburnu satışı, dışında ticaret yok denecek kadar azdır.
SOSYAL KURUMLAR
1.1. Köy içi hukuk işleri (Anlaşmazlık nasıl çözümlenir)
Köyde kısmen sınır, hudut, hayvan ve çocuk kavgaları olsa da bunlarda hayatın bir vechesi olarak devam etmiş ve büyükler devreye girip küskünleri barıştırır, başarılı olamazlarsa bayram beklenir, bayram namazı çıkışı en büyükten en küçüğe şeklinde köylü sıralanır halaka oluşturur herkes birbiriyle bayramlaşır, küslerde barışırmış. Halaka’nın uzunluğu 30-40 metreyi bulurmuş. Halaka tamamlanınca ortadaki musalla taşında bayram duası yapılırmış. Bu duayı M. Ali DEKÇİ amca yaparmış. O öldükten sonra Hafız Tevfik ALBAYRAK Amca yapmış. O dua etme adeti köyümüzün kültürümüze yerleşmiştir. Daha ciddi vakalar söz konusu olduğunda mesele mahkemeye intikal etmiştir. Ancak zamanın ve şartların değişmesi nedeniyle bugün sorunların çözülmesi ve barışın sağlanması daha zor hale gelmiştir. Şu anda Köyde önemli boyutta hukuki anlamda anlaşmazlık bulunmamaktadır ama aileler arasında farklı nedenlerden dolayı küskünlükler mevcuttur maalesef.
1.2. Köyde işlenen suçlar (Hırsızlık, eşkiyalık, kız kaçırma, ırza tecavüz, kaçakçılık, uyuşturucu, cinayet, yaralama, diğer suçlar) Suç işleme hızı.
Köyde kan davası yoktur. Kız kaçırmalar eskiden yaşanmış olup bugün mevcut değildir. Yaylada ve köyde maalesef hırsızlıklar olmuştur. Köy halkı kendi halinde insanlar olduğu için ciddi anlamda suç işlenmemektedir.
1.3. Aile
Genel itibariyle diğer köylerde olduğu gibi köyümüzde de; dede, ebe, kardeşler ve hanımları ile çocuklarının olduğu geniş aile tipinden kademeli olarak çekirdek aileye geçilmektedir. Ancak zamanla aileler aynı çatı altında yaşama kültüründen kopmaya başlamıştır. Yine de dede, ebe aile fertleri içerisinde yer alsa da kardeşler arasında evlilik sonrasında ayrılma söz konusu olmakla, anne ve baba küçük oğlunun yanında kalmaktadır. Evde, erkeğin sözünün geçtiği ataerkil aile yapısının mevcut olduğu tespit edilmiştir. Köyde doğum yapan kadının çok fazla dinlenme imkanının olmadığı, tarla tapan işlerinden çocuklarla fazla vakit geçirme imkanı olmadığı tespit edilmiştir. Çocuklar yarı aç yarı tok, üstü başı bazen kirli bazen eski, sökük bir şekilde tarlada, bağda, bahçede oynadıkları, kendi oyuncaklarını kendi yaptıkları, hayatın zorlu şartlarından çocukluklarını tam yaşayamadan mecburiyetlerden dolayı çabuk büyüyüp gündelik işlere yardımcı oldukları tespit edilmiştir. Kardeşler; birlikte çoğu zaman işler birlikte tutulup kazanç da taksim edilmektedir ama kardeşlerin ortaklığı devam ettirmekte çok başarılı oldukları söylenemez. Köyde ve yaylada yaşayanlar; dede, ebe, baba, anne, emekli şeklindedir.
1.3.1. Evlilik kurumunun yapısı (tek eşli, çok eşli)
Köyde tek eşli aileler mevcut olup geçmişte aynı anda iki hanımla evlilik örnekleri görülmüş fakat bu durum yaygınlık kazanmamıştır. Eskiden ev işlerine erkeklerin pek yardımcı olamadığı ama günümüzde şartların değişmesi ile genç neslin daha centilmen, cömert, anlayışlı, ailesine daha bağlı, daha çok yardımcı oldukları tespit edilmiştir.
1.3.2. Evliliklerin yönü (Halen evli çiftler göz önüne alınacak)
Köy içinden evlilikler olmakla birlikte ağırlıklı olarak köy dışından evlilik yaygındır. Eskiden köyden ve çevre köylerden evlilikler yapılırken bugün farklı illerden, Gerede’nin farklı köylerinden evlilikler yapılmaktadır. Akraba evliliği yaygın olmamakla birlikte halen yapılmaktadır.
1.3.3. Nikah işlemleri (Kim tarafından kıyıldığı)
Hem Medeni nikah kıyılır ve hem de dini nikah (Gelin Hanıma damat tarafından Mehir verilir) en az iki şahit ile birlikte akdedilir.
Düğünler:
-Köyde, eskiden ilk önce köy odasında şerbet içilirmiş. Şerbet, güğümlerde hazırlanıp, odada olanlara ikram edilirmiş. Bir hoca olurdu hoca orada dua ederdi duada da kız isteme olayı tekrarlanır, aldın mı verdin mi taraflara sorulur ondan sonra düğüne geçilirmiş. Düğünlere tüm köylü ve şehirlerden gelen akrabalarda katılırmış. Düğünler köy için çok önemli bir sosyal faaliyet olsa da erkek tarafı sevinçli mutlu iken kız tarafı buruk bir mutluluk yaşarmış.
-Yöresel kıyafetlerini giymiş Seymenler (Seğmen, Seyman; Sayıları 8-10 arası olurmuş) ellerinde tüfekler, yine yöresel kıyafetlerini giymiş gelin almacı kadınlar, köylü hep beraber toplanıp gençler, hoca ve köyün koruyucusu (köyün koruyucusunun elinde Türk bayrağı), direkle birlikte; ön tarafta gençler, gençlerin önlerinde hoca, beraber ilahiler söyleyerek ve giderken yol kenarındaki seymenler yolda ateş ederek gelin almaya giderlermişti. Eskiden köyde düğünde Gelinde yöresel kıyafet giyermiş. Gelinlik zamanla daha sonra giyilmeye başlanmış. Gelin evinin önüne sırıkla bayrak dikilir, gençlerde o tarafa doğru ateş ederlermiş, gelin almaya geldik diye. Ondan sonra hoca dua eder, gelini ata bindirip gelinin başına da kırmızı bir büyük bir tülbent asılıp ondan sonra hoca önde koruyucu arkada seğmenler onların arkasında neşe içinde ateş ederek mektebin önüne gelinirmişti. Odanın önünde hoca ilahi söylemiş, ‘Gelin ata bindi ya kısmet ya kısmet’ diye ve hoca başka ilahilerde söyleyerek düğün evinin önüne kadar gelirlermişti. Gelin attan inmeden önce hoca yeni kurulan bu yuvanın hayırlı, sağlık, sıhhat, huzur, bereket, mutluluk dolu bir aile olmaları ve böyle bir ömür sürmeleri için yeniden bir dua eder iyi ve güzel dilek ve temenniler ile gelin attan indirilip eve alınırmış. Düğün evinin önünde de gençler yeniden ateş eder gelini düğün evine teslim ederlermiş. Düğünlere davul ve zurna daha sonra gelmeye başlamış.
-Köyde, düğünden bir evvelki akşam erkek ve kız evlerinde ayrı ayrı kına gecesi yapılırmış. Kına gecelerinde sabaha kadar uyumayıp oyunlar oynandığı rivayet edilmektedir. Düğünün ertesi günü ise sadece kadınların katılımıyla bir meydanda (Yayla zamanı girişteki Göynüklerde) Duvak denilen oyunlu eğlence düzenlenirmiş. Düğünde oyun havası oynanırmış. Bazıları grup oluşturur kendi grubu ile oynarmış. Sağdıç damadın yanında durur beraber gelen misafirleri yollarda karşılar onları caminin önüne getirirlerdi. Daha sonra misafirleri yemekhaneye alırlarmış, yemekhanede yemeklerini yiyen misafirler düğünün olduğu meydana gelirlermiş. Orada köçekler oynarken davul zurna çalarken misafirler de bellerinden silahları çıkarıp havaya doğru ateş ederlermiş. Şehir hayatı ile birlikte insanlar sosyal faaliyetlerini şehirlerde gerçekleştirdiği için köyümüz biraz mahzun kalmıştır maalesef. Yaylamızda yapılan düğünlere örnek olarak; Yaylada ilk düğünü; rahmetli Mehmet KOÇ, 1993 yılında, büyük oğlu Tevfik Koç’a yemekli, çalgılı, eğlenceli çok güzel bir düğün yapmış, Yukarı Ovacık’a gelin almaya gidilmiştir. Bu düğün, ilk yayla düğünü olması ile özel bir düğün olduğundan dolayı, yüksek katılımlı ve çok güzel bir düğün olmuştur ve halen hafızalardadır. Yaylada daha sonra Ünal ÖZÇELİK ağbinin iki oğluna yaptığı düğünler güzel bir örnektir. 2006 yılında Bağhan’ın düğününde, 2008 yılında Batuhan’ın düğününde çevre köylerinde davetiyle köye 2000 kişinin geldiği, düğünün 2 gün sürdüğü (Davul, zurna, köçek, bol eğlence) ,Bağhan’ın düğününde Demirler Köyüne, Batuhan’ın düğününde Danişment Köyü’ne gelin almaya 200 araç konvoyu ile gelin almaya gidilmiş, düğünde ve gelin almadan dönünce de tüm misafirlere yemek verilmiştir…Bu düğünler, halen hafızalarda olan tatlı güzel anılarımızdır.
(Not: Düğünlerde ‘Seymen (Seğmen, Seyman) Kültürü’, köy halkının Türk Boylarından olduğunun güçlü kanıtlarından biridir. Eskiden atlar ile gelin alma adeti daha sonra arabalar ile konvoy halinde şekil değiştirmiş olsa da kültürün devam ettiğinin göstergesidir.)

Sünnet Düğünü:
Köyde eskiden yokluk, imkansızlık nedeniyle ve gerek görülmediğinden sünnet düğünü olmazmış. Onun yerine, elinde bir çantayla köy köy dolaşan bir seyyar sünnetçi gelir, her çocuğu eve girmeden bile hemen evin önünde sünnet eder ve gidermiş. Daha sonra gelişen imkanlar ile çocuklar sünnet için Gerede ya da Ankara’ya götürülmeye başlanmış. Mevlit okutulmaya, yemek verilmeye başlanmış.

Hacca Gitme Olayı:
Eskiden köyde hacca gidenler kendi aralarında toplanıp birkaç kişi varsa Hacı yemeğe verirlermiş. Mevlüt okutamazlarsa da, Kur’an okuturlarmış. Köylü ile helalleşip hacca giderlermiş. Daha sonra gelişen imkanlar ile Hacca gitmek için hazırlanan aileler topluca ‘Hacı Pilavı’ denen bir yemek düzenlermiş. Bu yemek ya Göynüklerde ya da Aşağı Yayla’da yapılırmış. Büyük kazanlarda et ve pilavlar pişirilir, genç, yaşlı herkes toplu halde bu yemeğe katılır, ardından güzel bir duayla program bitirilirmiş.

2.1. Eğitim-Öğretim
-1844 yılı Temettuat Defterine göre köyümüzde; (224. Sayfa) Köyde kayıtlı Eğitim görevlisi yoktur.
-Günümüzde köyde yaşayan öğrenci bulunmamaktadır. İmkanların gelişmesiyle okuma yazma oranı çok yüksektir. Şehirde yaşayan köye mensup ailelerden çocukları Odtü, Tıp vb. seçkin üniversite ve fakültelerde okuyan öğrenciler mevcuttur.
2.2. Dinî eğitim (Kimin tarafından verildiği, öğrenci sayısı ve cinsiyete göre dağılımı)
-1844 yılı Temettuat Defterine göre köyümüzde; (222. Sayfa) Köyde kayıtlı Dini Görevli yoktur.
Ancak; Köyümüz, geçmişinde köy içinden ve çevre köylerden gelen öğrencilerin yetiştirilmesi ile çok sayıda hafız yetiştirmiştir. Köyümüzün yaşlı kesimi köyde büyüklerinden dini eğitim almışlardır. Geçmişte köyde dini eğitim veren Yunus Hoca, Nane Molla, Muallim, Tevfik Albayrak Hoca… dini eğitim vermiştir. Köyden imam hatip ve ilahiyat mezunu sayısının çok olması, köylünün maneviyatına verdiği değerin bir göstergesidir. Şehirde yaşayan aileler taleplerine göre çocuklarını dini eğitim veren özel ve kamu (diyanetin) kreş, kuran kursu ve maneviyat ağırlıklı kurslara gönderebilmektedir.
2.3. Köydeki kurslar
Köyümüzde yaşayan yeterli genç ve orta yaş grubu olmadığı için köyde kurs bulunmamaktadır. Şehirde yaşayan aileler istek ve taleplerine göre farklı kurslara gitme imkanına sahiptirler.
2.4. Kitaplık: Köyde maalesef Kütüphane, Kitaplık bulunmamaktadır. Köyümüzün Kitap Okuma Oranı, Edebiyat ve Sanata verilen değer maalesef yeterli değildir.
2.5. Halen köy dışında öğrenim görmekte olanlar ve bitirenler
Köy halkının çoğunluğu büyükşehirlerde yaşadığı için eğitim öğretime önem vermektedir. Okur yazar oranı çok yüksektir. Okuma yazma bilmeyen yoktur adeta. Ayrıca köyümüzden ODTÜ, Tıp fakültesi gibi çok önemli üniversite ve fakültelerde okuyan ve mezun olan öğrencilerimiz mevcuttur.
3.1.1. Sağlık
-Köye en yakın sağlık merkezi ve merkezleri
-Eskiden köyümüzde; Kol bacak kırıklarını Avcı Mehmet Amca sararmış. Mustafa ZINBILDAK Amca hacamat yapar, kan alırmış. Kabakulak, Sarılık, Göbek düşmesi gibi rahatsızlıkları tedavi için farklı erbap kişiler varmış köyde. Hele bir Yunus Hocamız varmış ki felçli hastaları tedavi edermiş. Yunus Hocamızın methini duyan civar köylerden de hasta sahipler gelip hocayı götürürler hasta iyileşinceye kadar hocamız orada kalırmış.
-Köylümüz, sağlık sorunları için Gerede’ye Devlet Hastanesi’ne yada kayıtlı olduğu Gerede 2 nolu Aile sağlığı merkezine gitmektedir. Köylüler ayrıca, yeni ve daha iyi hizmet verdiği için ve de yakın olduğu için Kızılcahamam Devlet Hastanesinden de hizmet almaktadır.
4.1. Sosyal, Kültürel Hayat
4.1.1. Kahveler, kahvelerde nasıl vakit geçirildiği (Kış-Yaz)
Köyümüzde kahve bulunmamaktadır. (Önder Mahallesinde köylülerimizin gittiği bir kahve/kıraathane mevcuttur.) Namazdan önce caminin önünde toplanan cami cemaati sohbet etmektedir. Değişen zamanla birlikte maalesef eski misafirlikler bugün pek görülememektedir.
4.1.2. Köy odası eğlenceleri
Köyde eskiden kışın gençler hindi alırlardı gençler toplanır kendi aralarında oyun oynarlardı, Ferfene yaparlardı. Gençler bir de; Ur ve Med oynarmış. (Med oyunu; met’ten yapılan yuvarlak golf topu gibi bir top ile, beşer kişilik yada altışar kişilik gruplar ile oynanan bir oyundur.) Kışın; köyde, köy odasında Ferfene düzenlenmektedir. Saz, oyun havası, Ferfene oyunları ile gençler eğlenir. Bu eğlenceyi Dernek, genç ve orta yaş erkekler düzenlemektedir. Yazın ise; Yaylada meydanda yakılan büyük ateş etrafında eğlence düzenlenir. Bu eğlenceye her yaştan köylü katılır. Bu konuda Yaylada yapılan tek düğün olan Mehmet KOÇ’un oğlu Tevfik KOÇ’un düğünü hala hafızalardadır.
4.1.3. Mesire yerleri ve buralarda nasıl eğlenildiği
Köyde mesire yeri olarak Mandıra bulunmaktadır. Yayla zamanı piknik için; Mandıra, Kakma ve Göynükler.(Yaylanın girişindeki sağdaki çayır), ve yaylanın çevresinde bulunan piknik yerleri köylüye ve dışarıdan gelen yabancılara hizmet vermektedir.
5.1. Kültür ve Folklor
5.1.1. Mahalli giysiler
Eskiden köyde; Erkekler ceket kasket, yelek ve genelde kadife/kumaş pantolon, kara lastik (soğuk kuyu) giyerlermiş. Kara lastikten önce ise çarık giyilirmiş. Eskiden köyde herkesin ayakkabısı olmazmış. Kapı önündeki ayakkabıyı işi olan giyermiş. Ayakkabı deyince; Eskiden köyde eskiyip parçalanmış ayakkabılardan yeni ayakkabı yapan Kavasgilin Musa Dedeyi rahmetle ve saygıyla anıyoruz.
Kadınlar, ayaklarında kara lastik ; uzun şalvar üzerine uzun entari giyerlermiş. Üzerlerine de aba denen hırka benzeri kumaştan bir giyecek giyerlermiş. Bellerinde kuşak olurmuş.
Kadınlar; evliyse yandan bağlı beyaz cember, içinde penezli takkesi olurmuş. Bekar kızların ise yukardan bağlı başörtüsü olurmuş. Yaşı ilerlemiş kadınların takkelerinde penez olmazmış.(Penez;küçük metal para şeklindeki takılar.)
Kadınlar; düğün gibi özel durumlarda genç yaşlı ayrımı olmaksızın düğün elbiselerini (üçetek olduğu rivayet ediliyor) giyermiş. Daha sonra kadife elbise giyilmeye başlanmış.

MAHALLİ HİTAPLAR:
A,B,C,Ç,D
Abdas: Abdest
Abıca: Amca
Aganin: Abisinin
Ağnamak: Anlamak
Ahraz: Dilsiz
Avla: Avlu
Ayucu: Ayakucu
Bacalık: Şömine
Baynıma-k: Bebeklerin gelişimi, iyiye gitmek
Bestek: Ciddiyetsiz, şımarık
Beş lira çocuğu: Eskiden yol parası vergisinden muaf olmak için dünyaya gelen beşinci çocuk
Bıçkı: Testere
Bıldır: Geçen sene
Bınak: Bunak
Bızağ: Buzağı
Bi gıruk: Azıcık, birazcık
Bişleğeç: Ocak külü demiri
Buymak: Üşümek
Buydum gittim: Çok üşüdüm.
Böğön: Bugün
Börttümek: Haşlamak
Bürlemek: Üzerini örtmek
Caara, cuvara : Sigara
Cabbar dağı: Üst balkon
Cemeden: İkel sırt çantası
Cember: Başörtüsü
Cenderme: Jandarma
Cıllamak: Bağırmak
Cingan ateşi: Bahçede yakılan ateş
Cirehet: İltihap
Civcü:
Çeyrek: Beş kuruş.
Çığ: Tavan
Çığırmak: Seslenmek, çağırmak
Çıkartma: Balkon
Çinti: Şalvar
Coruk: Hindi
Çotuk: Kütük
Çotuk altı: Közde pişen bazlama
Çön: Kalça
Çöne: Çırak
Çörten: Ağaçtan su oluğu
Çükündür: Şeker pancarı
Çüşden : Uyuşuk
D,E,F,G
Dal: Omuz
Dam: Ahır
Daraba: Tahta parmaklık, tahta bölme,
Dembesek: Tuhaf
Deredamı: Kadınların toplu halde çamaşır yıkadıkları, çamaşırhane
Depmük: Tekme
Deyha: Işte orda
Dıkım: Lokma
Dıngıldak: Dengeli durmayan
Direktör:
Döşek: Yer yatağı
Dumağ olmak: Nezle olmak
Duzsuz : Yersiz konuşan
Düğme : Sarı çiçekli çiğdem
Düşeyazmak: Düşmeye ramak kalmak
Düşe mi yattım: Nerden bileyim
Ebür cübür: Gerekli, gereksiz
Eccük: Azıcık
Eğitmen : Öğretmen
Eğleşmek: Oyalanmak
Ekdi: Cimri
Eme yaramak: İşe yaramak
Emecen: Yalancı emzik
Emme: Ama
Emüşük: Süt kardeş
Ellehem: Herhalde
Ermiyesice: İyi gün görme (Beddua)
Esiran: Hamur kazıma demiri
Eyce: iyice
Eyseri: Çivi
Ezen: Ezan
Eze vermek: Başsağlığı dilemek
Fengire,Kirman: Yün, tiftik eğiren araç
Fışkı :Hayvan gübresi
Gağşamak: Çökmek
Galan: Artık
Galgımak: Koşturmak
Garalık: Ocağın solundaki mutfak
Garın : İşkembe
Gayfe : Kahve
Gaykılmak: Devrilmek
Gaylı: Artık, bundan sonra
Gaynata: Kayınbaba
Gayınna: Kayınvalide
Gayşak: Gevşek
Gelüken: Gelirken
Gezek: Çoban nöbeti
Gıygaşuk: Aralıklı
Gıcı: Çam kozalağı
Göbüt: Göbekli
Gökdedem: Mor çiçekli çiğdem
Gökyeşil : Kertenkele
Göynek: Gömlek
Göynün var mı?: Rızan var mı?
Gunlamak: Hayvanın doğum yapması
Guruluk: Odunluk
Gursaksuz: Sorumsuz
Gusulhane: Banyo
Güdük: Küçük boylu
H,I,i,K
Halaka: Bayram namazı çıkışı büyükten küçüğe girilen halka sıra
Hambar:Ekin, un deposu
Hanay: Antre
Harhur: Bıçkı
Hengameli: Tuhaf
Here: Küçük
Hergele: bir iş yapmaya alıştırılmamış, başı boş gezen at yada eşek sürüsü. İpsiz, işe yaramaz, hayta
Hevle: Helva
Hora geçmek: Beğenmek
Horanta: Çocuk
Iccak: Sıcak
Iravak: Kaymak
İdare: Bir tür gaz lambası
İhi: İşte
İnme: Felç
İletüvermek : Götürmek
Kaşık çalmak: Yemeğe başlayan
Karnı yanmak : Üzülmek,acımak
Kış yağmış : Kar yağmış
Kotarmak: Becermek, servis etmek
Köçü: Bahçe
Kömüş: Manda
Köynek: Gömlek
Kösüre : Biley taşı
Köşmenli : Olgun, oturaklı
Kumpir: Patates
Kurt ağzı bağlama
Kuruluk:
Küğner: Köknar
M,N,O,P
Mahlamak: Çürümüş,kurtlanmış
Mangır : Para
Manşa: Maşa
Matça: Kira, pas
Mayha: Panayır
Mecidiye: Yirmi kuruş.
Meh: Al,buyur
Mehelsemek: Önemsemek
Mel mel bakmak: Boş boş bakmak
Mıktar: Muhtar
Mintan : Gömlek
Motur:
Nacak: Balta
Nadim Olmak: Pişman Olmak
Namazcı: Cami cemaati
Namazlağ: Seccade
Nembenki: Bilmem ki
Nene: Amca hanımı
Nesibetsüz: Münasebetsiz
Nodul: Öküzleri yürütmek için
kullanılan ucu çivili değnek
O zamanın dehrinde
Oklağaç: Oklava
Peksimet:
Penez: Küçük metal para şeklindeki takılar.
Peşkir: Havlu
Pıtır gibi: Çok
Ramuk:
S,Ş,T,U
Sacağ: Sacayağı
Salak: Küçükbaş hayvan barınağı
Samut: Dilsiz
Saya: Evin alt girişindeki boşluk
Seyirt: Koş
Sırgatçı: Mal sayımı yapan kişi
Sıracalı: Gıcık, huysuz
Soyurtma: Surat asma
Söbe: Oval
Sütlük: Ayran,yoğurt odası
Şartasuz: Ayarsız, dengesiz
Şişegalasıca: Beddua Sözü
Şöyne Ağna: Şu şekilde anla
Tahra: Satır
Telbüz: Kurnaz,güvenilmez
Teltük: Herşeye karışan
Temeklik: Ahırdaki gübreyi dışarı atmak için kullanılan küçük pencere
Temşüt: Sahur
Tıksırmak: Hapşurmak
Tongurdak: Mayıs Böceği
Tosbağa: Kaplumbağa
Tufran: Yoğurdun çalkalandığı küp
Tüytük: Tiftik
Uğu, puhu kuşu : Baykuş
Upruk: İbrik
Urba, fistan, entari: Elbise
Uşak: Çocuk.
Varusun: Varırsın
Varbak: Herhalde
Y,Z
Yamuz : Saçın dolaşık hali
Yangabuz : Aksi, Şımarık
Yanşama : Konuşma
Yarış : Koş
Yas etmek: Ağıt yakmak
Yavsu : Kene
Yencecik: Yersiz konuşan
Yoğurt çalmak: Yoğurt mayalamak
Yuğmak: Yıkamak
Zartlak: Başıboş
Zıbarmak: Yatmak, ölmek
Zıbıtmak: Koşmak
Zirzob: Lüzumsuz
Zoba : Soba

Yapacın: Yapacağım
Yapacuz: Yapacağız
Yapdımıdı: Yapmıştım
Yapdumadu: Yaptırmadı
Yapmayacın: Yapmayacağım
Yapsanya: Yapsana
Yaptu: Yaptır
Yaptu: Yaptık

5.1.2. Atasözleri,Deyim ve Maniler
Acıyan yerim ayrı acıkan yerim ayrı.
Adam alamadığına yanmaz, göremediğine yanarmış!
Ak günler gör
Akıllı evlat neylesin baba malını, akılsız evlat neylesin baba malını
Alıver parasını öpüver anasını
Allah göynünün muradını versin.
Alma gibi aluşula, Yemiş gibi gapuşula
Altın kuru keyfin gıcır
Ana baba tahtını yapar, bahtını yapamaz.
Anası onun cebini sırtına dikmiş
Ateş almaya mı geldin
Av zaarı gibi ürüp durma
Ayak ayak değil çocuk mezarı sanki
Baba ekmeği zindan ekmeği, er ekmeği meydan ekmeği
Benim aklım teftar mı?
Beygir ölüsü gibi yatma.
Bir evin ya garısı akıllı olur ya adamı.
Bir yerin şişer
Çocuk, seveni sever.
Denizdeki balığa sarımsak dövmek
Deve çanı gibi tan tan etme: Boş konuşma
Dıkıla galasıca
Doğacak oğlak bkndan belli olur.
Duz çıkısı gibi eli çıkmamak
Eli işte gözü oynaşta
Elinin ayarı olsun.
Eni en, şeni şen
Erkeklik babamdan, gancıklık anamdan
Etten önce çömleğe düşmek.
Geçim ayıya kaval çaldırır.
Gıldan ağdırmak
Gıtlıktan mı çıktın?
Göğe direk olmak
Guduranın küsküsü yanında olur
Hacı Hasan’ın öküzü gibi tekrarlayıp durma.
Halı hakta olmak: Zor durumda olmak
Halına bak hallan, haftada bir sallan
Hazır ekmek düşmanı
Her ot kendi kökünden biter
Hımpayı yemek
Husayı Savmak
İki arada bir derede kalmak
İki gırım bir çekirdek
Kafasını kösüreye tutuvermek
Karnında kelbircihan mı var?
Katrandan şeker olmaz
Kazanda kaynatılır mı şeker? Cinsini sevdiğim cinsine çeker
Kitabı cingiyle de yutsa beni inandıramaz
Koca çam dalıyla gürler.
Kömürün sönsün
Me sana me sana ne kaldı bana
Mühür ağız gitmek
Naha gara gapın kitlensin, iddine doyma emi.
Naha yüzün yüzlüsün boynun büzülsün
Nodul gakmak
Oğlu oğlan orduya; kızı olan yosmaya mani vermesin
Ölüynen çok uğraşusan ya osduru ya sıçar.
Paraları tufranda mı çalkalayacan
Porumla peynir gemisi yürümez.
Sizde yiyelim içelim biz de gülüp oynayalım.
Tam cinganın garı boşadığı zaman.
Tavşan gibi yat, taş gibi kalk: Yoğurt için çalınan süte söylenirmiş
Tavşanı yuvasında basmalı
Tebdülü şaşmak
Tebelleş Olmak
Un uçar kepek kaçar: Evde yiyecek bir şey yok
Ümüğünden geçmemek
Ümüğünü sıkar sümüğünü çıkarırım
Ürmesini bilmeyen zağar sürüye kurt getirir.
Vebali boynuna
Yalı kazığı gibi dikilmek.
Yayla kapısı gibi gıcırdamak
Yumurtaya kulp takmak
Yumurtlamadıktan sonra kargalarda benim tavuğum.

Kiraz aldım dikmeden
Halime’m dallarını bükmeden
Eğil bir yol öpeyim
Halimem sen bu ilden gitmeden.

Tombalacık Halime’m Taşbaşına gel
Ben gidiyorum Bolu’ya düş peşime gel
Ocak başında kaldım
Halime’m İnce fikire daldım
Kapılar açılınca,
Halimem seni geliyor sandım.
Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi?
Sen bu işin sonunu düşünmedin mi?
Aygın mısın Halime’m, baygın mısın gel
Hiç haberin gelmiyor, dargın mısın gel.
Patatesi haşladım Ahladı taşlayalım
Soymaya başladım Dibinde hoşlayalım
Sen aklıma gelince Kâğıt kalem al yârim
Ağlamaya başladım Maniye başlayalım
Ben bir karabiberim Altın tas altın tarak
Eker eker giderim Varamam yolum ırak
Sen düğünümde oynadın Aynı köydeydik evvel
Çok teşekkür ederim Olduk yıldızdan uzak
İncirim var ezilecek İndim kaya dibine
Tülbentlerden süzülecek Baktım suyun rengine
Hanım teyze çok bekletme Mahşere dek yanarım
Çok köyüm var gezilecek Düşemedim dengime
Hamsi koydum tavaya Ben bir karabiberim
Çıktım gittim oynamaya Yuvarlanır giderim
Geldim baktım hamsi yok Çok konuşma kaynana
Başladım ağlamaya Oğlunu alır giderim…

Ayna düştü bayıra Ateşim var külüm yok
Şavkı vurdu çayıra Bülbül oldum dilim yok
Gökte nikah kıyılmış Düştüm zalım eline
Yerde kimler ayıra Ah demedik günüm yok


Maniye maraz derler Pisiklete biniver
Güzele kiraz derler Bizim orda iniver
Yârinden ayrılana Eğer anam sorarsa
Yana yana gez derler Lastik patladı diyver.

Ekin ektim gül bitti Guyu dibinde urgan
Yârim gurbete gitti Yarimin adı çoban
Yollara baka baka Kefenekle üşürsün
Gözümün feri bitti Üstüne örteyim yorgan.

Hatıra hatıra dedin Mesel mesel Mani mesel,
Başımın etini yedin Oturmuş baklava keser,
Al sana bir hatıra Baklavan kaça dedim,
Okursun doya doya Melenmiş yüzüme bakar.

5.1.3. Köy sohbetleri
-Eskiden köyde; kışın, köy odasında yapılan ferfeneler halen anlatılmaktadır. Ferfen’e için gençler hindi alır toplanırmış ve kendi aralarında oyun oynarlarmış.
Bir de Ur oyunu oynarlarmış. Gençler met toplarlar, yuvarlak bir top gibi golf topu gibi bir Ur yaparlarmış ve beşer beşer altışar altışar gruplara ayırılıp onunla oyun oynarlarmış, bu oyuna da Med derlermiş.
-Köy sohbetleri hakkında maalesef detaylı fazla bilgi elde edilememiştir. Fakat köylünün ortak ifadesi genelde köy odasında Ferfene oyunu ve sözlü çalgılı oyun havası oynanırmış. Bunun dışında Gerede’de yaygın olan sohbet geleneği burada da yapılırmış. Son yıllarda özellikle televizyonun, internetin, sosyal medyanın hayatın içerisinde maalesef önemli bir yer işgal etmesinden dolayı köy hayatı da nasibini almıştır. Televizyon, internet kültürü pek çok adet gelenek ve göreneği öldürdüğü gibi köylerimizde köy sohbetlerini de öldürmüştür. Aileler, işi olmadığı zaman çoğunlukla evlerinde vakit geçirmeyi tercih etmektedir. Bunların dışında köyde şu oyunlar da oynanırmış; Met; çelik çomak denilen oyun. Hot, Çıngırak, Hölü oyunu, Gıcırdağa Binme ve Söbi.
-Şu anda köyde birkaç kişi bulunduğundan köy sohbetleri eskilerde kalmış olup, köy sohbetlerinin yerini caminin önünde namaz vakti oturan köylülerin sohbetleri almıştır. Bu sohbetler yayla zamanı geldiğinde şehir-ler-den gelenler tarafından yayla zamanı yapılmaktadır.

Yararlanılan kaynaklar:
-1844 Temettuat defteri (Türk Tarih Kurumu)
-1897 Kastamonu Salnamesi (Türk Tarih Kurumu)
-Gerede Araştırmaları ve Halk Kültürü (Editör Dr. Öğr. Üyesi Azize AKTAŞ YASA, Paradigma Akademi)
-Gerede Sempozyumu Bildirileri (Bolu Abant İzzet Baysal Üniv. Hocalarının Ortak Çalışması)
-GERKAV Dergisi
-Gerede Temettuat Defteri (Sn Ramazan KAŞMER, Emekli Öğretmen, Kavacık Köyü)
-Rahmetli Rüstem ALBAYRAK’ın anıları
-Köyümüze ait internet siteleri
-Sn Yusuf KARAGÖZ
-Sn Ünal ÖZÇELİK
-Sn Abdurrahim KOÇ
-Sn Muhtarımız Kenan FİDAN
-Sn Halil PEHLİVAN


(Aşağıovacık Köyü Camiisi)

(Bir Bayram namazı çıkışı Tevfik ALBAYRAK Hocamızın yaptığı toplu dua)





(Aşağıovacık Köyü Camiisini yaptıran 2.Abdülhamithan’ın Tuğrası)



(Aşağıovacık Yaylası)

Kapanış Mesajı:
Hazırlanan bu kitapçık; Köyümüzün adını yaşatmak ve duyurmak, köyümüzün geçmişine ışık tutmak ve gelecek nesillere bir kültür mirası bırakmak amacıyla hazırlanmıştır.
Elimden geldiğince doğru ve kapsamlı bilgiler toplamaya gayret ettim. Ancak, ulaşamadığım veya gözden kaçan bilgiler olabilir/olmuştur da, affınıza sığınıyorum.
Bu durumun kimseyi kırmak ya da dışlamak amacı taşımadığını özellikle belirtmek isterim.
Bu eser, hepimizin ortak mirasıdır.
Köyümüzün geçmişinden geleceğine bir köprü olsun,
gelecek nesiller büyüklerini rahmetle ansın, kültürümüzü yaşatsın inşaallah.
Bu çalışmada katkısı, desteği veya duası bulunan herkese teşekkür eder, bilmeden bir kusurum olduysa affınıza sığınırım.
Hayatta olan büyüklerimize sağlık, huzur, afiyet ve uzun ömürler diliyor, saygı ve hürmetlerimi sunuyorum.
Ben hakkımı herkese helal ediyorum; sizlerin de helalliğini diliyorum.
Rabbim, birlik ve beraberliğimizi daim etsin, köyümüzü her daim bereket ve huzur içinde kılsın.
SON

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Köyün tanıtım şablonu Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Köyün tanıtım şablonu yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KÖYÜN TANITIM ŞABLONU yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL