Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Aşık-ı boğaz
Aşık-ı boğaz

KARASEVDA

Yorum

KARASEVDA

( 5 kişi )

3

Yorum

16

Beğeni

5,0

Puan

257

Okunma

KARASEVDA

Artık saatin çalmasını beklemeden uyanıyordu. İlk günlerin zil sesiyle uyanma dönemi, yerini aynı saatte uyanma alışkanlığına bırakmıştı. Bu alışkanlığın en güzel yanı sabah sersemliğini ortadan kaldırmasıydı. Akşam daha düzenli uyku saati ve sabah da dinç kalkmayı getirmişti. Bir bakıma günün zaman disiplinine teslim olmuştu. Hafta sonu bile aynı saatte uyanıyordu.

Kalkınca pencereyi açıp, boğazın temiz, hafif serin sabah havasını içine doya doya çekti. Bir müddet boğazı izledi. Güzel bir sonbahar günüydü. Balıkçı tekneleri bir araya kümelenmiş, bir balık sürüsünden nasiplerini almanın telaşındaydılar. Hafifçe gülümsedi ve içinin titrediğini hissetti. Bu köyün gençleri çoğunlukla balıkçılık mesleğine mecburdu. Kendisi gibi az sayıda genç, farklı işleri meslek edinmişti. Her sabah bu kişiler tek ulaşım aracı olan vapurla şehre giderlerdi. Aslında daha kolay ve geliri yüksek işleri, onları şehrin kapalı işyerlerine mahkûm etmekteydi. Hâlbuki denizi meslek edinenler az kazanıp açık havada özgürce çalışmaktaydı. Bunun yaşama bakış açısına göre olumlu ve olumsuz yönleri vardı.

Sevgisi hiç eksilmeyen deniz sevdası, gönlünün en güzel yamacına tutunmuş yerini muhafaza etmekteydi. Bazı geceler tüm uykularını süslemekte, kimi kez rüyalarında bereketle sandalını doldurur, bazen de fırtınada kâbusu yaşatırdı.

Akıntıda yosunların nazlı nazlı salınmasını seyretmesi en büyük mutluluğuydu. Hele temmuz gecesinde fenerle zargana balıkçılığı ayrı bir sevdasıydı. Zarganaların ışığa koşmasını kendisinin şehirde işe koşmasına benzetirdi. Acaba bende onlar gibi sona, mutsuzluğa mı koşuyorum diye düşünürdü. Kardeş gibi sevdiği arkadaşı ona ‘benden çok sen denizi severdin ben denizdeyim sen karadasın bu terslik çok mantıksız, dönüşün muhteşem olacak’ derdi.

Hızla giyindi. Börekçiden iki poğaçasını aldı. Vapura yürüdü. Sabah saat yedi vapurunun kaptanı Sefer kaptandı. Çoğunlukla o gelirdi. Yolcular onu tanırdı. Oda yukarıdan köşkünden iskeleye bakar, yolcularla karşılıklı selamlaşırlardı. Hatta bazı yolcuları görmeyince yola bakar uzaktan geldiğini görürse kalkışı geciktirirdi. Salona girilince mis gibi çay kokusu yolcuları karşılardı. Çaycı çoğunluğa çay dağıtımını yapar paketlerden poğaçalar börekler çıkar zevkle kahvaltı yapılırdı. Bu vapurun ritüeliydi. Sabah yolcularının tutkusuydu. Gazeteler açılır yolcular arasında günün haber yorumları yapılır ve tartışılırdı.

Hüseyin Cağaloğlu’nda bir matbaada çalışıyordu. Meslek lisesindeki stajını da burada yapmıştı. Disiplinli çalışması patronu matbaacı Kadir’in dikkatini çekmiş, ona okul bitince burada çalış demişti. Yüksekokulun gece bölümünü kazanırsa buradan okula da kolayca gidebileceğini söylemişti. İşinden memnundu. Ücreti de yeterliydi.

Matbaada çoğunlukla roman ve hikaye kitapları basılıyordu. Baskı sayfalarının hazırlanmasında kurşun harflerin dizilmesini, dikkatli davranması nedeniyle ustası ona dizdiriyordu. Hüseyin böylece kitabın tamamını okuyordu. Çıkan kitaplardan hoşuna gidenlerden baskı hatalılarından alıp evde de okuyordu. İçinde saklı duran bir duygu su yüzüne çıkmıştı. Artık eskiden anlamadığı, yazarın metafor cümlelerini artık yorumlayabiliyordu. Ama ben yazsam, halkın da manasını tam anladığı konuşma dilinde öz Türkçe sade bir dille yazardım diye düşünüyordu. Bu fikir onu yazmaya yönlendiren ilk işaretti. Artık kalem elini yoklayıp yer bulmaya çalışıyordu.

-Hüseyin bir gelsene
Diye seslendi Murat usta. Hüseyin büroya girdiğinde elinde harflerini dizmekte olduğu romanın ünlü yazarını görünce heyecanlandı. Ustası;
-Üstat romanın dizgisini hazırlayan, sizin mesleğe hevesli yazarcık bu işte! Hüseyin yedinci bölüme geldin mi? O bölümün yeni yazılımını kendisi getirdi. Onu basacağız. Senden bahsettim. İki yıldır kısa öyküler yazdığını anlattım. Seni görmek istedi. Sen otur yeni basılacak bölümü al ben bize çay söyleyeyim.

Hüseyin kapağı açılmış fırının önünde çalışan işçi gibi yüzünü ateş bastığını hissetti. Heyecanla;

-Hoş geldiniz efendim. Haber verseydiniz ben size gelip alırdım. Ben sizin eseriniz gelince ustamdan bana vermesini isterim. Çok güzel eserler veriyorsunuz, basmamız için, dizerken hepsini okumuş oluyorum.

-Söyle bakalım madem beğeniyorsun, yazarken örnek alıyor musun kendine. Kısa öyküler yazıyormuşsun. Neler yazıyorsun? Nasıl konu seçiyorsun anlat bakayım?

-Efendim ben geçmişte yaşadığım veya duyduğum olayları yazmaya çalışıyorum. Yani emekleme dönemindeyim ayağa kalkıp kalkmayacağımda belli değil. İmgesel anlatımda başarılı olmaya ve metaforlarla yazımı süslemeye gayret ediyorum. Sizin eserlerinizde o kadar güzel imgesel anlatım var ki okuduğumda beni istenilen yoruma ve duygusal dünyaya götürüyor. Çok güzel yazıyorsunuz. Yani halk ta, edebiyatla ilgisi olmayan kişilerde okusa aynı şeyi zevkle anlıyor. Ben de herkesin anlayacağı sade dille yazıyorum. Metaforları çok nadir kullanıyorum. Çünkü ustalık istiyor. Okuyan herkesin aynı şeyi anlamasını istiyorum. O nedenle başarılı olmamasından korkuyorum.

-Diyorsun ki en zor olandan başladım. Niye biliyor musun? İmgesel anlatım başarılıysa okuyan herkes hayalinde ifade edilen şeyi anlama uygun yapılandırır. Uygun metaforlar yazarın gücünü gösterir. Yazarın başarısı kesin ve süslüdür. Halbuki direkt kendine uygun konuşma dili kullanırsan herkese bir şey anlatırsın, ama tatsız ve sade olur, zevk vermez. Yani en zor yazım tarzıdır. Edebi yazılarda okuyanın hayaline hitap gerekir, herkeste aynı duygulara sürükleyecek kelimeyi bulmak çok zordur ve büyük başarı gerektirir. Buda çok tecrübe isteyen bir durumdur. Ne kadar güzel imgesel anlatım ve uygun lezzetli metaforlar o kadar olgunlaşmayı gösterir. Unutma en büyük yazarlar, romanlarında yazdığını herkesin kolay kendi hayalinde canlandıracağı yazıları yazanlardır.

-Ben çırakken, usta olarak yazmaya başlamışım. Tabi ki sonuç hüsran olacaktır.

-En önemlisi yazarın geniş hayal dünyasına sahip olması ve güçlü anlatım kabiliyetinin olmasıdır. Bunlar yaratılıştan verilen özelliklerdir. Bu yoksa ne yaparsa yapsın başarılı olamaz. Eğitim bunu perçinler. Sen yazdıklarını al bana gel, bakalım neler vücut bulmuş.

İki gün akşamları evde yazdıklarına baktı. Her okuduğunda yazıların daha da başarısız yönlerini buldu. Çoğunu beğenmedi. İçinden yorganın altına saklanmak geldi. Bazen üstadın okurken içinden güleceğini düşünüp utandı. Yırtıp hepsini atmak geldi içinden ve bu sevdadan kaçmayı düşündü. Ama her seferinde yuvada dünyaya yeni gelmiş kuş yavrusu gibi yaşama tutunma içgüdüsü onu savaşmaya zorladı. Tutkulu bir karasevda gibi üstüne çökmüştü.
Gün gelmişti. Dosyalarını koltuğunun altına aldı ve ünlü yazarın evine doğru yola çıktı. Göğsünde bir serçe, ağa yakalanmış gibi çırpınıp duruyordu. Yürüdükçe sanki maraton koşmuş atlet gibi ter içinde kalmıştı. Açılan kapıdan heyecanla girdi. Şaşası olmayan gösterişsiz bir evdi ve bu durum onu biraz rahatlattı. Onu gülerek karşıladı.

-Hoş geldin Hüseyin gel çalışma odasına geçelim.
-Hoş buldum efendim yazılarımı getirdim. Bırakayım siz okuyup değerlendirirsiniz.
-Yok, vaktimi ona göre ayarladım iki saati sana ayırdım. Bir kısmını okuyup hemen birlikte değerlendirip konuşacağız.

Masada bir müddet sessizce yazıları gözden geçirerek okudu. Hüseyin gözünü ayırmadan yüz ifadelerinden anlam çıkarmaya çalışıyordu. Arada başını sallıyor, bazen de gülümsüyordu. Bazı sayfaları gözden geçirip geçiyor, bazı sayfaları dikkatlice okuyordu. İçinden hızlı geçince eyvah beğenmedi, tam okuyunca da yanlışları buluyor deyip, hep olumsuz düşünceler ruhunu sarmıştı. Başına bir fırtınanın uğultusu yerleşmiş, fırtınadan kaçarken de telaşla bir saunaya sığınıp ter içinde kalmış bir yolcu gibi hissetti. Mendilini sıksa bir avuç su akacak kadar terlemişti.

Başını kaldırıp Hüseyin’e baktı.
-Senin hayal dünyan bir paralel âlem gibi çok derin ve anlatımında güzel. Bu yeteneğin mayanda var. Tabi ki teknik eksikliklerin çok, ama zaman ve çabaların onları yok edecek. Ben hep yanında olacağım. Unutma seni hep eleştireceğim ve bunu hep eğitim olarak kabul edeceksin.

Son sözleri uğultuların arasında, buluttan yol bulan güneş ışığı gibi beyninde çaktı. Onun ruhu zaten çoktan bulutları geçip güneşe kavuşmuştu.

On yıl yoğun bir çalışma, dinlenme saatleri dahil, tüm boş zamanlarını doldurmuştu. Ünlü yazar iki yıl önce vefat etmişti. En büyük öğretmenini ve eleştirmenini kaybetmişti.

O gün bir edebiyat vakfının romanına verdiği ödülü almak için düzenlenen törene katılıyordu. Konuşmasında ünlü yazarın öğrencisi olduğunu ve onun sayesinde bugün bu ödülü alabilecek seviyeye geldiğini anlattı. Gözünden damlayan yaşlarla, sesi titreyerek ekledi;
-Bu ilk ödülümü hocama ithafen alıyorum. Teşekkür ederim hocam ruhun şad olsun.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (5)

5.0

100% (5)

Karasevda Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Karasevda yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
KARASEVDA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
muzaffer_55
muzaffer_55, @muzaffer-55
20.10.2025 18:27:08
5 puan verdi
şaire şebnem örs
şaire şebnem örs, @airc-ebnemc-rs
20.10.2025 18:00:37
5 puan verdi
Kaleminize kuvvet.. tebrik ederim.
Yüreğinize sağlık..
Şiirle kalın🍂🌸✍
Gümüş kalpler
Gümüş kalpler , @gumuskalpler
20.10.2025 17:45:37
5 puan verdi
Senin hayal dünyan bir paralel âlem gibi çok derin ve anlatımında güzel. Bu yeteneğin mayanda var. Tabi ki teknik eksikliklerin çok, ama zaman ve çabaların onları yok edecek. Ben hep yanında olacağım. Unutma seni hep eleştireceğim ve bunu hep eğitim olarak kabul edeceksin.
usta kalemin hikayesi içindeki gerçek yorumu
Yazarlığını ilk adımı ve ustalık hikayesi güzeldi.eminim sizde bu başarıyı yakalayıp devam edeceksiniz . başarılarınızın devamını dilerim saygılarımla

© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL