Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
ipekyolu
ipekyolu

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜDÜR

Yorum

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜDÜR

2

Yorum

7

Beğeni

0,0

Puan

237

Okunma

TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜDÜR

TÜRKİYE CUMHURİYETİNİN TEMELİ YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜDÜR
YAHYA AKSOY
“…Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkârâne yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kâfi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mâmur ve en medenî memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Ne mutlu Türküm diye.” ATATÜRK (1)
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurtuluş-kuruluş aşamalarını ve temel hedefini, kuruluşunda öncülüğü ve ,özel önemi bulunan Sivas’ın DDY binası girişine asılan panoda özetlenmektedir, “ İZMİR- LOZAN-SİVAS-VE DİMA İLERİ…”(31 Ağustos 1930)
“...Çok önemli iki gereksinim vardı : birincisi askeri açıdan olabildiğince geniş ölçüde toprakları denetim altında tutmak ve ikincisi siyasi açıdan etkin ve yasal bir yetki merkezi oluşturmak. Mustafa Kemal her ikisinin de üstesinden gelmiştir…/ Mustafa Kemal’in diplomatik taktiği , her zamanki gibi itilaf devletlerini bölmekti ..” 2
Atatürk,Türklere, bir milletin büyüklüğünün temel taşını teşkil eden, kendine güvenme ve dayanma duygusunu vermiştir." General Mc Arfur
Uygarlık Çırpınışı :“Size anlatacağım bu gerçek öykü yeni kurulmuş Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir devrime ışık tutan ve yol açan bir öyküdür. Bu öyküyü bizzat yaşamış rahmetli müzikolog Cevat Memduh Altar’dan defalarca dinledim ve onun ağzından anlatmak istiyorum:
‘Yıl 1924, aylardan Haziran, Cumhuriyetimiz kurulalı 8 ay olmuş. Cumhurbaşkanı Gazi Mustafa Kemal (henüz soyadı kanunu çıkmamış) ve bir avuç arkadaşı, birbiri ardına yapacakları devrimlerin ön hazırlığını yapmakla uğraşıyorlar. Köşk’ten baş yaver Salih Bozok bey beni arıyor ve “ Gazi”nin beni derhal görmek istediğini söylüyor. Acele ile Çankaya’ya Köşk’e gidiyorum ve çalışma odasında masası başında oturan “Gazi”nin karşısına geçiyorum. “Otur çocuk” diyor ve bana bir evrak uzatıyor. “Sesli oku çocuk!!!” diyor.
Evrak bir mektup. Sol üst köşesinde Fransızca yazılmış, “Sovyet ve Sosyalist Cumhuriyetler Birliği, Genel Sekreterliği” amblemi var. Mektup tercüme:
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine.”
Bizler dost ve kardeş S.S.C.B., siz sayın cumhuriyetinize kuruluşunuzun 1.nci yıl dönümünde bir armağan vermek istiyoruz. Moskova Devlet Senfoni Orkestrası ve Korosu’nu Beethowen’in 9. Senfonisini seslendirmek üzere, günü tarafınızca belirlenen bir tarihte, Ankara’ya yollamak istiyoruz.
Bu armağanımızı kabul ederseniz kıvanç duyacağız. Hürmetlerimle, Vladimir Ilyich Lenin Genel Sekreter
Bu mektubu okuyunca çok heyecanlandım, ve düşünmeden “Paşam, bu fırsatı kaçırmayalım” dedim.
Mustafa Kemal Paşa bir an düşündü ve “Oğlum, bu konseri nerede vereceğiz. Park’ta olmaz, kapalı konser salonumuz ‘yok’ dedi. Bende “Paşam, müsaade ederseniz, Cebeci deki Halkevi’nin iç mekanını bu konsere uygun düzenleyelim ve konseri orada verelim” dedim. Paşa “tüm sorumluluğu üstüne alıyor musun” diye sordu. Bende ‘evet’ deyince; Salih Bey’e döndü, “Maarif Vekilini ara, Cevat Memduh’u ona gönderelim, gerekli hazırlıklar yapılsın; ( 30 Ekim 1924 )Akşamı bu konseri Ankara’da dinlemek istediğimizi, resmi bir yazı ile Lenin ‘e bildirelim” dedi. Ben eteklerim zil çalarak, ama biraz da endişeli, Köşk’ten ayrıldım.
Halkevinin taş duvarları keten örtüler ile kaplandı, orkestra ve koronun yer alacağı, ahşap platf edildi. Birde, girişin hemen üstüne ahşaptan merdivenle çıkılan bir cumhurbaşkanlığı locası inşa edildi.
Büyük bir heyecanla, konser gününü beklemeye başladık. 100 küsur kişiden oluşan bu orkestra ve koro elemanları, gruplara ayrılarak Ankaralıların evlerinde misafir edildi. (Çünkü kalacak otel yoktu)
Biz konser gününü beklerken, Salih Bey tekrar beni aradı ve “Gazi”nin yanında konseri izleyeceğimi bana bildirdi. Konsere, tüm yabancı elçilik mensupları, tüm bakanlar ve millet vekilleri, orkestra üyelerini misafir eden Ankaralı aileler ve bir miktar basın mensubu davetli idiler.
Ben “Gazi Paşa” ile Cumhurbaşkanlığı locasına geçerken, tüm orkestra ve korosu ayağa kalktı ve bizim “İstiklal Marşımızı” 4 sesle söylediler. Ben “Paşa” nın irkildiğini ve gözlerinin dolduğunu fark ettim. Neyse herkes tekrar yerine oturdu ve çok başaralı bir konser dinledik. Konserden sonra verilen resepsiyonda, Salih Bey bana uzaktan işaret etti ve ben tekrar “Gazi Paşa”nın yanına gittim.”
“Çocuk, derhal pasaportunu hazırla! Fransa’ya gidiyorsun” dedi. Ben “Paşam niçin gidiyorum” deyince, “ Bak oğlum, taşıma su ile değirmen dönmez. Sen şimdi Fransa’da gerekli müzik eğitmenlerini ikna edeceksin ve onları Ankara’ya davet edeceksin. Biz burada konservatuarı kuracağız ve eğitimli müzisyenler yetiştireceğiz” dedi.
Bu öykünün sonrasını hepiniz biliyorsunuz: Musiki Muallim Mektebi’nin konservatuara dönüştürülmesi, Riyaseti Cumhur Orkestrasının kurulması, Opera Binası’nın açılması; orkestranın çeşitli il ve ilçelerde klasik müzik konserleri vermesi ve halkımızın yavaş yavaş kulağının bu tip müziğe uyum göstermesi.
Tabii bu ilerleme “Sivas, Sivas olalı böyle zulüm görmedi” hikayesine rağmen muvaffak oldu. İşte bir müzik devriminin temeli böyle atılmış oldu. Ruslar, yemediler, içmediler, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin 10 yıllık ilerlemesini, dokümanter bir filme aldılar. Bu filmi 1934 yılında (Atatürk sağ iken) bize armağan ettiler.
Bu film TRT ve Genel Kurmay arşivlerinde olmalı. Bu film neden önemli? Film’de bahsedilen konserden bir bölümde var. Umarım TRT, (artık Rusya ile dost olduğumuza göre) bu filmi bir komünist propagandası olarak görmeyip; tarafsız bir gözle Cumhuriyet’in devrimleri nasıl gerçekleştirdiğini, ne zorluklar ve özveriler ile gerçekleştirdiğini milletimize seyrettirir.
Bizde Atatürk’ün çeşitli dil, din ve ırklara mensup, ama hepsi Anadolu insanı ve evladı olan karışık toplumdan nasıl tek bir millet, tek bir ulus yarattığını yeniden idrak ederiz." (3)
Atatürk’ün ," Ulusal kültürümüzü çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çakaracagız." söyleminde kültür ile uygarlık arasındaki ilişkiye vurgu yapılmakta ve çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin hedefi çizilmektedir.
Ulus,bütün kurum ve kuruluşları ve şiiri, musikisi, romanı, tiyatosu, resimi,yontusu, operası ve balesi ile bir sanatsal varlıktır. Devlet , varlığına anlam ve derinlik kazandıran değerler bütününü oluşturan bu sanatsal varlığı korumalı ve geliştirmelidir.
"Bir ulus oluştuktan sonra, bireylerinin devlet yaşamında ve düşünce yaşamında ortaklaşa çalışmasıyla ortaya çıkan ulusal kültürde, kuşkusuz ulusun her bireyinin çalışma payı, katkısı ve hakkı vardır." diyen Atatürk, ulusal egemenlik ve eşit yurttaşlık ilkeleri ile yerel farklılıkların üzerine çıkmayı, böylece çağdaş bilim, sanat ve teknolojinin düzeyine ulaşmayı ve ulusal kimlik için çağdaş kültürü amaçlayan bir ulus anlayışını öngörmüştür." (4)
ATATÜRK’ÜN KIYAFETLERİ : “Asrın lideri Atatürk’ün tören kıyafetinden bahsetmek istiyorum. Atatürk 29 ekim 1929 günü frak- smokin pantolonu -rugan ayakkabı - Londra mahreçli tavşan derisinden silindir şapka - beyaz gömlek-sedef kol düğmesi- beyaz papyon -beyaz eldivenlerinden sol elindekini giyer diğer eldivenini sol elinde tutar ki sağ eli boş kalsın ve tebrikleri kabul etsin. Sol yakasında istiklal madalyası var. Bastonunda bir mermi atatacak düzenek var. Bu tüfek ve aynı silindir şapka anıtkabir müzesinde var. Sol yakasına beyaz mendil takar. Ayrıca altıpatlar tabir edilen tabanca da taşır. Bu tabancadaki 6 adet merminin ucu gümüş alaşımlıdır. Gümüş alaşımlı mermi hedefi vurduğu zaman o yara iyileşmez. Çok şükür Atatürk’ümüzün Cumhurbaşkanlığı boyunca bu tabancayı kullanmasına gerek kalmamıştır. Atatürk 1911 yılında Trablusgarp savaşına gazeteci Mustafa Şerif adıyla katılmıştır ve 16-17 ocak 1912 yılında Demre savaşında bir şarapnel parçasının sol gözüne isabet etmesi sonucu sol gözü kalıcı bir hasar görmüştür. (selfa) hafif şaşı- Atatürk gözünden dolayı bir ay tedavi görmüştür. Bu yüzden Atatürk’ün gözü flaştan rahatsız olduğu için gece fotoğraf çektirmez. 29 ekim 1929 günü TBMM den çıkarken çekilen o tarihi fotoğrafı fotoğrafçısı Ali Rıza Tuncay çekememiştir. Karşı tarafta takriben yüz kadar çoğu yabancı gazeteci var. Atatürk bütün dünyada heyecan uyandırmış ve artık bir dünya lideridir. O kalabalıkta Ali Rıza Tuncay yere düşmüş ve o fotoğrafı çekememiştir. Atatürk, Ali Rıza Tuncay’ın ağlamaklı halini görünce " çocuk ne oldu “der. O da fotoğrafını çekemediğini söyler. Atatürk “efendiler lütfen bir daha meclisten çıkalım “ diyerek o tarihi fotoğrafı çektirmiştir. İşte bu kıyafetin aynısını - istiklâl madalyası, mermi atan baston ve tabanca hariç -giyerek Anıtkabirdeki törenlere katılıyorum. Ayrıca Atatürk ,soğuk günlerde siyah pelerin giyer. Ben de aynısını yaptırdım. Atatürk posteri ve şanlı Türk Bayrağımızın olmadığı hiçbir sahnede konser yapmam…” (5)
Toplumdaki kültürel birikim, insan davranışlarını geniş ölçüde belirlemekte , kültür ve sanat, insan ve toplum için özel ve özgün bir anlam içermekte. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş felsefesinde, siyasal düzen anlayışı demokratik devlet esasına dayanır. Sanat ve kültürle taçlandırılmış bir demokrasi her yerde saygı ile karşılanır, selamlanır.
“…Egemenlik, hiçbir anlamda, hiçbir biçimde, hiçbir renk ve belirtide ortaklık kabul etmez…” diyerek 102 inci yılını kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü rahmet ve minnetle anarak, ulusumuza armağan ettiği ,kutsal emaneti bilim ve teknoloji ışığında , bilgi ve bilinçle korumak ve yüceltmek ertelenemez görevimizdir.
-------------------------------
1…”ATATÜRK-10.YIL NUTKU.,/ 2-Andrew Mango, Atatürk Modern Türkiye’nin Kurucusu ,sayfa. 326, RK.2004 /(3- COŞKUN GÖZENDOR/ 4- Özer Ozankaya- Cumhuriyet Çınarı , KBY.s.322) / 5 - (Şakir İlyasoğulları, ohri’li ünlü müzik adamı tenor sanatçısı ve kültür sevdalısı …)

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Türkiye cumhuriyeti'nin temeli yüksek türk kültürüdür Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Türkiye cumhuriyeti'nin temeli yüksek türk kültürüdür yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
TÜRKİYE CUMHURİYETİ'NİN TEMELİ YÜKSEK TÜRK KÜLTÜRÜDÜR yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
20.10.2025 14:15:19
Tanrının bahşettiği ruhu Atatürk, adeta savaş meydanlarında ateşten geçirip örste dövmüş olgunlaştırarak, tatlı meyvelerini ülkemize kazandırmıştır.

bu güzel cennet bahçesini talan etmeye çalışanlar bilmeliler ki! ademi cennetten kovma işini bu kez halk olarak demokrasinin ışığı çerçevesinde Tanrıya bırakmayacağız

seçimle gelen seçimle gitmelidir anlayışı ile derim ki;
Hakkın Hukukun Adaletin Güneşidir ATATÜRK.
''Cumhuriyetin yıldızı gibi parıldayan''.

saygılarımla nice...


Den(iz)
Den(iz), @den-iz
20.10.2025 10:15:47
'''Asrın Lideri'' Mustafa Kemal Atatürk hakkında ne yazsak, ne kadar yazsak hep başka bir özelliği eksik veya gölgede kalıyor. Bir lider düşünün ki savaş meydanlarında korkusuz, yetenekli bir başkomutan, köyde köylü, kentte kentli, çocukların başöğretmeni, sanatsever, kitap kurdu ve yazar, matematik dehası, yabancı dillerde başarılı bir referans, bilimin ışığını yaymak için mücadele etmiş bir emekçi, sporcunun ve sporun kıymetini bilen bir sporsever ... Saymakla bitmez özellikleri ile bize bu Cumhuriyeti bahşetmiş Ulu Önder Atatürk'ün bunlarla yetinmeyin onlarca fabrika, kilometrelerce yol yaptığını da unutmayalım. Sabahtan akşama ruhuna binlerce kez dualar göndersek de hakkını ödeyemeyeceğimiz bir lidere sahip olduğum için önce bir insan sonra bana bugün bulunduğum yerde olmamı sağladığı için bir kadın olarak tarifsiz bir gurur içindeyim.

Türk'ün binlerce yıllık kültür hafızası var ve onlarca yıldır ulus olabilmeyi başarmış bir milletiz biz. Temeline dinamit koymaya çalışanlar, demogrofik yapısını bozmak için her yolu deneyenler bilmelidir ki bizler hala buradayız. Kuvva bire kadar kırılmadan umut tükenmez, o Cumhuriyete parmak sallayan her eli kırmaya devam edeceğiz.

Ne Mutlu Türküm Diyene!

Sevgilerimle...
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL