0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
145
Okunma
Çerkezoğlu Hoca için her satır bir yoldur.
O yol bazen çocukluğa çıkar, bazen uzak bir şehrin yalnız sokaklarına.
Her kelime bir adım gibidir, her mısra bir duraktır.
Ve o her defasında aynı inançla yürür yazının içinden geçerek.
Defterinin kapağını açtığında sanki bir harita önüne serilir.
Kelimeler yolları işaret eder, duygular pusula olur.
O hiçbir satırı rastgele yazmaz.
Çünkü bilir ki her kelimenin ardında bir yüz, bir hatıra, bir nefes vardır.
Yazmak onun için varmak değil, yola çıkmaktır.
Bir gece kalemini eline aldı.
Pencereden dışarı baktı.
Uzakta bir ışık titriyordu.
O an anladı:
Yolculuk bazen adımlarla değil, satırlarla yapılır.
Bir kelime seni bin kilometre uzağa götürür,
bir dize seni hiç tanımadığın bir kalbe yaklaştırır.
Kelimelerin içinde yürürken sessizleşti.
Çünkü yazdıkça kendine varıyordu.
Bir satırda geçmişiyle karşılaştı,
bir diğerinde affetmeyi öğrendi.
Bir kelimenin içinde sevdiklerini buldu,
bir diğerinde kaybettiklerini.
Ama hiçbirinde durmadı.
Çünkü durmak yazının doğasına aykırıydı.
O an pencereden gelen rüzgar defterinin sayfalarını çevirdi.
Sanki uzaklardan bir ezgi geliyordu.
Bir çocuk gülüşü, bir annenin duası, bir rüzgârın uğultusu...
Türkmenoğlu Hoca’nın bıraktığı ses hâlâ odadaydı.
Çerkezoğlu gülümsedi.
Duydu.
Ve o an anladı, yazının da bir sesi vardı.
Artık her kelime bir nota, her dize bir nefesti.
Bir gün bir dostu ona dedi ki:
“Sen yazarken yürümüyorsun, sanki dua ediyorsun.”
O cümle içini titretti.
Çünkü o da hissediyordu.
Yazmak bir yolculuktu evet, ama aynı zamanda bir teslimdi.
Kalemi nereye götürürse, oraya gidiyordu.
Gecenin ilerleyen saatlerinde defterini kapattı.
Yorgundu ama huzurluydu.
Çünkü bir yol daha tamamlanmıştı.
Satırların izinde yürümek kolay değildi,
ama her yol sonunda bir ışığa varırdı.
O ışık bazen bir mısrada, bazen bir insanın kalbinde saklı olurdu.
Çerkezoğlu derin bir nefes aldı
ve defterine son kez yazdı:
“Yol bitmez, sadece şekil değiştirir.
Kelimeler de tıpkı insanlar gibi bir yerden bir yere göç eder.”
Sabah olduğunda güneş odayı doldurdu.
Kalem masanın kenarında sessizce duruyordu.
Bir yolcu daha varmıştı menziline
satırların izinde yürüyerek.
Ve o an anladı:
Yazı bitmez, çünkü insan bitmeden kelime susmaz.
İsmail Gökkuş
devam edecek