Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Yorgo'nun Sırrı

Yorum

Yorgo'nun Sırrı

( 2 kişi )

2

Yorum

6

Beğeni

5,0

Puan

184

Okunma

Yorgo'nun Sırrı

Yorgo'nun Sırrı




Gökçeada’nın güneşi batarken, dünyanın geri kalanından farklı bir ritüele tanık olursunuz. Gökyüzü, Ege’nin mavisini tutuşturan devasa bir fırın gibidir önce , sonra ateş köze dönüşür, tepeleri mora, denizi erguvani bir ipeğe bürür. En sonunda, zirvelerden süzülen soluk bir ışık, sanki ada uyumadan önce göz kırpar size. İşte bu ışığın altında, zeytinlerle çevrili taş bir evde, Yorgo Baba yaşardı.

Elleri asmanın gövdesi kadar çatlak, sırtı rüzgara eğilmişti. Yüzü, güneşin ve yel ’in yonttuğu bir kaya parçası gibiydi; derin çizgiler, bir ömrün hikayesini nakış gibi işlemişti. Bağları, adanın kalbine doğru tırmanırdı. Toprak, volkanik bir hınçla karışık kumral, üzümler ise onun elleriyle beslendikçe şeker ve tuzun, güneş ve meltemin sırrını içlerine çekerdi. Yorgo’nun şarabı, Gökçeada’nın şişelenmiş nefesiydi . Tadına baktığınız ilk yudumda, kekik kokulu tepeler, tuzlu püskürtüler ve günbatımının o hüzünlü ihtişamı içinize dolardı. Bir yudumda ada vururdu insanı.

Yorgo’nun bir sırrı vardı: Toprak. Ona göre şarap, sadece üzüm suyu değil, toprağın ruhuyla, emekle ve zamanla yapılan bir anlaşmaydı. Her hasat sonrası, en iyi fıçılardan seçtiği şarapları, özenle hazırlanmış testilere doldurur, sonra bahçesinin kuytu bir köşesinde, belirlediği derin çukurlara gömerdi. “Beklemeli,” derdi, Rumcasının kalın, sıcak aksanıyla, “Şarap, toprağın kucağında uyurken büyütür ruhunu. Acele, düşmandır lezzete.” Kimse bilmezdi kaç testi vardı altında o kıraç toprağın. Belki yüzlerce. Belki binlerce. Gömülü hazinelerdi bunlar, zamanın sınavından geçmeyi bekleyen.

Ve bir gün, Yorgo Baba, kendi bağlarının gölgesinde, bir akşam vakti, usulca soldu. Gözlerini, son güneş ışığının pencere pervazına vurduğu anda kapadı. Sanki güneş, sadık bir dostunu son yolculuğunda uğurlamıştı. Geride, şehirden gelmiş oğlu Yorgos kaldı. Genç adam, iyi niyetliydi belki, ama elleri babasının toprakla kurduğu o gizli ilişkiyi hiç anlamamıştı. Aynı üzümleri sıktı, aynı fıçılara koydu, aynı süre bekletti. Ama çıkan şarap, Yorgo’nunkinin gölgesi bile değildi. Bir şey eksikti. Ruhu yoktu. Babasının şarabında akan ada denizi, kekik kokulu rüzgar, güneşin bin yıllık ısısı, oğlununkinde sadece ekşi bir meyve suyuna dönüşmüştü. Yorgos, her yudumda biraz daha küçülüyor, babasının dev gölgesi altında ezildikçe eziliyordu.

Bir bahar sabahı, sert bir fırtına sonrası, bahçede devrilen yaşlı bir zeytin ağacının kökleri, toprağın derinliklerinden bir sırrı gün ışığına çıkardı. Köklerin arasında, kil rengi testiler parlıyordu. İlki bulunduğunda merakla kazıldı. Sonra bir diğeri, bir diğeri… Derken, Yorgo’nun bahçesi, antik bir hazine alanına döndü. Toprak altından, binlerce testi çıktı. Her biri, Yorgo’nun titiz eliyle mühürlenmiş, üzerlerinde hangi yılın hasadı olduğu kazınmıştı. Gömülü zaman, ortaya çıkmıştı.

Yorgo’nun yakın dostu, şair Mehmet, bu keşif haberi üzerine ilk vapurla adaya koştu. Mehmet, Yorgo’yla yıllarca o taş evin küçük masasında, bir testi şarabın eşliğinde sabahlardı. Kelimelerle dans eden şair ile toprağın dilini konuşan bağcı, ruhun iki yarısı gibiydiler. Mehmet, testilerden biri açıldığında oradaydı. Mantar çıkarılır çıkarılmaz, odayı, Yorgo’nun bağlarının unutulmaz kokusu sardı: Olgun üzüm, kuru ot, tuzlu deniz esintisi ve derinlerden gelen bir toprak nefesi… İlk yudumu aldığında, gözleri buğulandı. Bu, Yorgo’nun elinin sıcaklığı, gülüşünün yankısı, ada rüzgarının ta kendisiydi. Yıllar önce bir akşam, Yorgo’yla birlikte içtikleri o mükemmel şarabın birebir aynısı. Zaman donmuş, bir testinin içinde saklanmıştı sanki.

O gece, Mehmet, Yorgo’nun taş evinin balkonuna çıktı. Ay, Gökçeada’nın sırtına abanan koyu mavi atlasa gümüş işlemeler yapıyordu. Elinde, Yorgo’nun gömülü hazinesinden bir kadeh şarap vardı. Her yudum, bir anıyı canlandırıyordu zihninde:

Yorgo’nun, salkımları okşarken, üzüm tanelerine fısıldadığı ninnileri…
Güneşin, terlemiş sırtında parıldayışını…
Fırtına öncesi, gökyüzünü yaran elektik mavisi şimşekleri seyrederken, “Bak,” dediği o anı, “Tanrı, bağları suluyor!”
Ve o unutulmaz günbatımını… Yorgo’nun, testiyi toprağa indirirken, yüzündeki o derin, sessiz memnuniyet ifadesini; toprağa bir çocuğunu emanet eder gibi bakan o bakışları…

Mehmet, kadehteki koyu kırmızı sıvıya baktı. Ay ışığı, şarabın derinliklerinde kayboluyordu. Bu sadece bir içecek değildi. Bu, bir insanın toprakla kurduğu aşkın kanıtı, emeğinin damıtılmış özü, ölümlü bedeninin aştığı sonsuzluğun ta kendisiydi. Yorgo Baba gitmişti, ama elleriyle yoğurduğu bu toprak mahsulü, onun ruhunu, adanın rüzgarını, güneşin bin yıllık ısısını, hatta o gömme anındaki umudu ve inancı, kristal berraklığında koruyordu. Oğlu Yorgos, babasının sırrını çözememiş olabilirdi. Ama Yorgo, sırrını toprağa fısıldamıştı. Ve toprak, sadık bir dost gibi, onu binlerce testide mühürleyip saklamıştı.

Mehmet, son yudumu alırken, gözlerini uzaklara, ay ışığıyla yıkanan bağlara dikti. Yorgo’nun ruhu, o bağların arasında, rüzgarla dans ediyor gibiydi. Şarap, insanın ölümlü yanına karşı topraktan gelen bir zaferdi. Yorgo Baba, kendi ölümsüzlüğünü, güneşte olgunlaşan üzümlerden ve Gökçeada’nın cömert toprağından damıtmıştı. Ve şimdi, o gömülü testiler, sadece geçmişin hatırası değil, geleceğe fısıldanan bir vaatti: Gerçek güzellik, sabırla bekler; gerçek değer, toprağın derinliklerinde, zamanın sınavından geçerek parlar. İnsan ölür, ama sevdiği toprağa bıraktığı emek ve tutku, bir testi şarap gibi, nesiller sonra bile ilk günkü tazeliğiyle içimize işler. Gerçek değerler (sevgi, emek, sanat) toprağa gömülse bile, bir gün kök saldığı yerden fışkırır ve ölümsüzleşir. Gökçeada, bu ölümsüzlüğün tanığıdır.

Kadehinden son yudumunu alan Mehmet’in dudaklarından dostu Yorgo’nun ruhunu şereflendiren dizeler dökülürken Gökçeada yeni bir güne hazırlanıyordu sökülen şafakla...

Yorgo ki,
Şarabı güneşle mayalardı;
Damıtırdı zamanın özünü salkımlardan
Her testi, bir yazın hüznünü,
Bir kışın sabrını saklardı koynunda
Şair dostu gelirdi ara sıra,
Bir şişe açılır,
Sessizlik şaraba bulanırdı
Konuşmazlardı çok,
Denizin uğultusu dalardı aralarına,
Yorgo’nun gözleri , iki derin kuyuydu
Ve şaire, söze dökülmemiş dizeler sunardı...


Çağdaş DURMAZ

Paylaş:
6 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Yorgo'nun sırrı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Yorgo'nun sırrı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Yorgo'nun Sırrı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Günler
Günler, @gunler
15.10.2025 10:01:01
5 puan verdi
Harika ve anlamlı bir eser OKUdum
eseri ve şairi kutluyorum
Selam ve dua ile..
Etkili Yorum
Gümüş kalpler
Gümüş kalpler , @gumuskalpler
15.10.2025 08:30:49
5 puan verdi
Toprağın dostu güneşin sevdiği Yorgo hikayesi çok güzeldi Mehmet'in Şiirleri dostluğu kadar güzeldir eminim.
Bu yazının ana teması Sevgiyle yapılan her iş bir gün mutlaka değerini yansıtır .
Doğanın desteği olmadan hayat devam edemez.
Kutlarım kaleminizi
Saygılarımla
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL