0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
150
Okunma

Ben yeterince pürüzsüz değilim. Ama tamamen pürüzlü de değilim. Bu cümleyle başlıyor her şey. İyilikle kötülük arasında, neyin bana ait olduğuna karar veremediğim bir hayatın içinde yaşıyorum. Kendimi hep iki şey arasında buluyorum: olanla olması gereken, kalanla giden, susanla konuşan, ölenle yaşamaya devam eden arasında. Sanki her şeyin arasıyım ben. Ne tam oradayım, ne buradayım.
Belirsizlik, benim en tanıdık mekânım. Orada ne kimse bana yaklaşabilir, ne de ben birine fazla yaklaşırım. Güven vermem belki, ama ihanete de meylim yoktur. Arada kalmak bazen bir suç gibi görünür; oysa ben hep orada, o gri zeminde en doğal halimle kalırım. Çünkü tamamen iyi olanların sahteliği çok yoruyor tamamen kötü olanların pervasızlığı çok korkutuyor. Ben ikisinin de kıyısında, sakin bir liman değilim ama fırtına da değilim.
Denize karşı eski bir banka oturuyorum. Bank ıslak, ama ben daha ıslak hissediyorum içimde. Deniz gri. Griye renk diyen herkesle aynı fikirde değilim. Gri, bir ara durum; sevinçle yası aynı gövdeye sığdırma çabası sadece. Evden çıkarken kitaplığımdan Umay Umay’ın kitabını alıyorum yanıma: "Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz..."
Bazıları vardır, ne tam şiir yazarlar ne de düz yazıdan tamamen vazgeçerler. Cümleleri hep bir şeyin eşiğinde durur sanki düşmekle uçmak arasındaki o kısa anda. Umay Umay işte orada. Onun dili, ne kural ister ne kusursuzluk. Bir kelimeyi devirdi mi, kalksın diye beklemez. Çünkü bilir, bazı kelimeler ancak yere düşünce anlam bulur.
Onu okurken bir tür sessizliğe temas ediyorum. O sessizlikte, bir zamanlar söylenmiş ama kimsenin duymadığı bir cümle yankılanıyor. Umay, o cümlelerin koleksiyoncusudur. Unutulan sesleri bulur, yaralı heceleri öpüp şiir yapar.
Yazdıkları ne baştan sona bir anlatıdır, ne de tamamen bir şiir. Sanki bir kadın oturmuş, kendini bir aynanın karşısında yeniden icat ediyor gibidir. Kimi zaman kırılır o ayna, kimi zaman buharla kaplanır; ama hiçbir zaman yalın olmaz. Çünkü yalınlık, onun dünyasında bir eksilme biçimidir.
Kitapta daha önce altını çizdiğim satırlar var. Neden çizdim? Neyi düşünüyordum o anda? Kimi ya da kimleri? Altı çizilince daha mı belirgin duruyor yalnızlık?
" onun sesini evirip çevirip gümüş bir top yaptım.
yatağın altına yuvarladım.
bazen çıkarıp odanın duvarlarına çarpıyorum;
gürültüden erekte olmasını bekliyorum..."
Saat: 00:10
"Sokaklar Uyudu Artık Öpüşebiliriz"
Ve unutmadan pürüz, insanın imzasıdır...
5.0
100% (1)