Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
MuratKEREMk
MuratKEREMk

Hasan-ı Basri 2 : Gözyaşından Doğan Hikmet

Yorum

Hasan-ı Basri 2 : Gözyaşından Doğan Hikmet

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

124

Okunma

Hasan-ı Basri 2 : Gözyaşından Doğan Hikmet

Hasan-ı Basrî-2: Gözyaşından Doğan Hikmet

Yazar: Murat Kerem



Bir Şehrin Gölgesinde Bir Kalp

Basra…
Fırat ile Dicle’nin arasında, rüzgârın bile dua ettiği bir şehir.
Hurma dalları rüzgârla eğiliyor, gecenin içinde ezan sesleri yankılanıyordu.
O seslerin arasında bir ev, diğerlerinden farklı yanıyordu:
Bir mum, bir ilim halkasını aydınlatıyor; etrafında gençler dizilmiş,
birinin sesini dinliyordu.

O ses, Hasan bin Ebi’l-Hasan el-Basrî’ye aitti.

Kûfe’den gelen ilim, burada gönül rengine bürünmüştü.
O, Abdullah b. Mes‘ûd’un öğrencilerinden ders almış,
Ümmü Seleme’nin evinde büyümüş,
Rasûlullah’ın (s.a.v.) kokusunu çocukluğunda duymuştu.

Bir gün bir talebesi sordu:
“Üstadım, ilim nedir?”
Hasan-ı Basrî sustu.
Sonra gözlerinden yaş süzülürken şu cevabı verdi:
“İlim, gözden yaş olarak çıkan bir nurdur.
O nur, kalbe inmezse bilgi, sahibine yük olur.”



Korku ve Umut Arasında

Bir gece Basra sokaklarında yürüyordu.
Bir genç ağlayarak yaklaştı:
“Ey Hasan! Ben çok günah işledim. Allah beni affeder mi?”

Hasan-ı Basrî başını eğdi.
“Evladım,” dedi, “Rahmet kapısını neyle kapattın ki açılmayacağından korkuyorsun?”
Sonra eliyle gökyüzünü işaret etti:
“Orada bir Rab var ki, senin pişmanlığınla meleklerine öğünür.”

O, korkunun karanlığında umudu yakmış bir insandı.
Derdi ki:

“Mümin, ameliyle değil, kalbiyle ayakta durur.
Amel bedenin işidir; kalp ise ruhun secdesidir.”

Bir gün Basra camiinde minbere çıktı:
“Ey insanlar! Dünya geçici bir gölgedir.
Bir gün çekilecek ve siz, gölgesiz kalacaksınız.
O gün yanınızda sadece amelleriniz olacak.”

Kalabalık ağladı, ama o sessiz kaldı.
Çünkü ağlamak değil, anlamak istiyordu insan.



İlimden İrfana

Hasan-ı Basrî’nin meclisinde fıkıh, hadis, kelam konuşulurdu.
Ama o, ilmi sadece anlatmazdı — yaşardı.
Bir gün bir öğrenci ona sordu:
“Üstadım, neden çok az uyuyorsun?”

“Çünkü,” dedi, “Rabbim beni her an görürken
nasıl rahat uyuyabilirim?”

Başka bir gün bir dostu ona:
“Senin gözlerin niçin hep yaşlı?” diye sordu.
“Çünkü,” dedi, “kalbimin kurumasından korkuyorum.”

İlim onun elinde mürekkep değil, gözyaşı olmuştu.
Bir gün Basra sokaklarında, birinin diline sert davrandığını gördü.
Yanına gitti:
“Dilin kalbinin kapısıdır.
O kapıyı neyle açarsan, içeri o girer.” dedi.

İşte bu söz, tasavvufun ilk dersiydi:
“Kalp terbiyesi ilmin özüdür.”



Kûfe’nin Işığından Basra’nın Gözyaşına

Basra mektebi, Kûfe’nin bir yankısı gibiydi.
İbn Mes‘ûd’un kalbinde ilim nasıl ışık olmuşsa,
Hasan-ı Basrî’nin kalbinde o ışık rahmete dönüştü.

O, Ashâb-ı Suffe’nin suskunluğunu,
Erkam’ın evindeki sabrı,
Kûfe mektebinin dirayetini birleştirdi.

Bir gün dersinin sonunda şöyle dedi:

“İlim mirastır; ama herkesin nasibi niyetine göredir.
Kim ilmi Allah için öğrenirse, o ilim onu nura taşır.
Kim gösteriş için öğrenirse, o bilgiyle yanar.”

Bu cümle, yüzyıllar sonra Abdülkadir Geylânî’nin,
İmam Gazâlî’nin ve Mevlânâ’nın gönüllerinde yankı bulacaktı.
Çünkü onlar, Hasan-ı Basrî’nin gözyaşından filizlenen irfanın mirasçılarıydı.



Bir Ruhun Mirası

Bir gece Basra sokaklarında talebeleriyle yürürken sustu.
Gecenin sükûnetinde sadece denizin sesi vardı.
Parmağıyla yıldızları gösterdi:
“Bakın, gökyüzü sessizdir; ama her yıldız Allah’ı zikreder.
İlim de böyledir: Sessiz görünür ama her harfiyle kalbi aydınlatır.”

Sonra başını eğdi ve şu duayı etti:

Allah’ım, bize ilmi ezberleyen değil,
ilimle eriyen kullarından eyle.”

O dua, bir mektebin duasıydı.
Basra’da başlayan tasavvuf meşalesi,
Horasan’da yanacak, Nişabur’da dal budak salacak,
ve asırlar sonra Anadolu’nun gönül erlerinde
bir hakikat medeniyetine dönüşecekti.

Kalpten Kalbe Akan Nur

Hasan-ı Basrî’nin ömrü boyunca anlattığı tek şey vardı:
Kalp…
Ona göre kalp, ilmin toprağıydı.
Toprak temiz olursa, bilgi orada çiçek açardı.

Bir sohbetinde şöyle demişti:

“Kalbi diri olanın sözü, ölü kalpleri diriltir.”

Bugün hâlâ onun cümleleri,
bir evde yapılan dua,
bir gencin kalbine dokunan nasihat,
bir annenin sabırla ettiği niyaz olarak yaşamaktadır.

O nur, Ashâb-ı Suffe’den Basra’ya,
Basra’dan Horasan’a,
Horasan’dan gönüllere akmaktadır.

Çünkü ilim, taşınan bir bilgi değil;
taşınan bir ışıktır.



Kaynakça

[1] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, c.4, s. 563.
[2] İbnü’l-Cevzî, Sıfatu’s-Safve, c.3, s. 24.
[3] İbn Sa’d, Tabakâtü’l-Kübrâ, c.7, s. 157.
[4] Abdülkerîm Kuşeyrî, Risâle, s. 31.
[5] İhyâu Ulûmi’d-Dîn, Gazâlî, c.1, s. 56.

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Hasan-ı basri 2 : gözyaşından doğan hikmet Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hasan-ı basri 2 : gözyaşından doğan hikmet yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hasan-ı Basri 2 : Gözyaşından Doğan Hikmet yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL