Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
MuratKEREMk
MuratKEREMk

Hasan Basri : Kalbin Aynasında Hakikat

Yorum

Hasan Basri : Kalbin Aynasında Hakikat

( 1 kişi )

0

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

144

Okunma

Hasan Basri : Kalbin Aynasında Hakikat

Hasan Basrî: Kalbin Aynasında Hakikat

Yazar: Murat Kerem



Küller Arasında Bir Nur

Basra’nın sokakları sessizdi o sabah…
Ufukta ince bir toz bulutu yükseliyor, hurma ağaçlarının gölgesi duvarlara düşüyordu.
Bir köle azat edilmişti; bir çocuk doğmuştu; bir şehir kaderini bekliyordu.
Kimse bilmiyordu ama bu topraklarda bir gün vicdanın diliyle konuşan bir bilge yetişecekti.
Onun sözleri, valilerin emirlerinden daha güçlü olacak; gözyaşları kitaplardan daha çok öğretecekti.

O çocuk bir gün, “Zulümle devlet yürümez.” diyecek,
ve yüzyıllar sonra bile o cümle, adalet arayan her kalpte yankılanacaktı.

O çocuğun adı Hasan’dı…
Ama tarih onu “Basra’nın vicdanı” olarak anacaktı.



Medine’de Bir Çocuk: Rahmet Kokulu Günler

Medine sabahı…
Güneşin ilk ışıkları Ümmü Seleme’nin evine düşüyor, duvarlara Resûlullah’ın kokusu sinmişti.
Beşiğinde bir bebek uyuyordu; yüzünde huzur, alnında nur…
O bebek, gelecekte ümmetin kalbini titretecek olan Hasan idi.

Annesi Hayre, Resûlullah’ın hanımlarından Ümmü Seleme’nin hizmetindeydi [1].
Küçük Hasan o evde büyüdü; Kur’ân tilavetini, sahabelerin gözyaşını, Resûlullah’ın hatırasını o duvarlarda duydu.
Rivayet edilir ki Ümmü Seleme küçük Hasan’ı kucağına alır, alnından öper ve şöyle derdi [2]:

“Bu çocuk, ilimle parlar; kalbiyle insanları diriltir.”

Yıllar sonra Hasan Basrî o günleri anlatırken şöyle diyecekti:

“Ben o evde sadece süt içmedim; rahmetin kokusunu içime çektim.”

O koku, ömrü boyunca çıkmadı üzerinden.
Her kelimesi o evin duasından doğdu, her susuşu o duanın yankısıydı.



Basra Sabahı: Gözyaşının Hikmeti

Zaman geçti; Medine’nin çocuğu Basra’nın hocası oldu.
Ama şehir artık değişmişti.
Servet artıyor, vicdan küçülüyordu.
Kervanlar altın taşırken, kalpler yoksullaşıyordu.

Hasan Basrî’nin evi ise sessizdi.
Bir köşede hurma çekirdeğini evirip çeviriyor, derin derin düşünüyordu.
Bir gün bir genç gelip fısıldadı:

— “Efendim, günahım çok. Allah beni affeder mi?”

Hasan Basrî tebessüm etti; sesi titrek ama kelimeleri diriydi:
— “Deniz ne kadar derinse, rahmet o kadar geniştir.
Ama yüzmeyi öğrenmeden derine dalan, kendini suçlamasın.”

Genç ağlamaya başladı.
O anda Hasan Basrî ellerini kaldırdı:
— “Ağla evladım, ağla… Çünkü ağlayabilen kalp hâlâ diridir.”

Mescidin taş zemini gözyaşlarıyla ıslanırken dışarıda rüzgâr esiyordu.
Belki bir yaprak kıpırdadı, belki bir dua göğe yükseldi…
Ama o gün Basra halkı ilk defa ilmin kalple birleştiği bir sese tanık oldu.



Bir Şehir, Bir Kalp: Basra’nın Vicdanı

Basra, zenginliğin ortasında yoksul bir şehir gibiydi.
Her evde altın vardı ama adalet yoktu.
Valiler halkın malını topluyor, insanlar susuyordu.

Bir gün Hasan Basrî minbere çıktı:[3]
— “Ey insanlar! Zulümle devlet yürümez; adalet yıkılırsa, taht da çöker!” dedi.

Sözleri halkın yüreğine işledi.
Kimi ağladı, kimi korktu, kimi de derin bir nefes aldı.

Haccâc b. Yûsuf’a kadar ulaştı bu söz.
Zalim vali öfkelendi, “Kimdir bu adam?” diye sordu.
Bir adam şöyle cevap verdi:
— “O, Allah’tan korkar; senin korkuna güler.”

Haccâc mektup gönderdi, tehditlerle dolu.
Hasan Basrî aldı, dizine koydu.
Cevap yazdı:[4]

“Ey Haccâc! Zulüm kalıcı değildir.
Zulümle devlet kurulmaz.
Çünkü Allah’ın adaleti yeryüzünün direğidir.
Direği yıkarsan, gökyüzü bile başına iner.”

O mektup, korkunun değil, imanın diliyle yazılmıştı.
Basra halkı o günden sonra artık onun adını sadece “âlim” olarak değil, “vicdan” olarak andı.


Gece İbadeti: Kalple Hesaplaşma

Bir gece
Şehrin lambaları sönmüş, herkes uyumuştu.
Ama bir evde ışık hâlâ yanıyordu.
Hasan Basrî secdedeydi.
Ne ayaklarını çözdü ne gözlerini kapadı.
Sabah ezanı okunurken şu cümle duyuldu:[5]

“Nefsim benden razı olursa Rabbim razı olmaz.”

Talebeleri sessizce izliyordu.
Biri dayanamayıp sordu:
— “Üstadım, geceleri neden hiç uyumazsınız?”
O cevap verdi:
— “Çünkü gündüz insanlar beni konuşturur, gece Allah beni susturur.”

Sonra ellerini semaya kaldırdı:

“Rabbim, kalbimi dünyanın tozundan koru.
Zühd, terk etmek değil; terk ettiğini özlememektir.”

O an, Basra semasında sükût yankılandı.
Bir öğretmen ağlıyordu; ama bu ağlayış, bin kalbi diriltecekti.



Bir Hoca, Bin Kalp: Basra Mektebi

Hasan Basrî’nin halkası sadece bilgi değil, hâl mektebiydi.
Talebeleri Katâde, Ayyûb es-Sahtiyânî, İbn Sîrîn…
Hepsi ondan sadece ilim değil, kalp terbiyesi aldı.

Bir gün mecliste dedi ki:[6]
— “Allah’ı çok anın; kalpler paslanır, zikir onu cilalar.”

Bir diğeri sordu:
— “Üstadım, en tehlikeli hastalık nedir?”
O cevap verdi:
— “Nefsin doymasıdır.
Tok bir nefsin duası göğe çıkmaz.”

Basra halkı o meclisten çıktığında herkesin kalbinde bir ayet, bir söz, bir sessizlik kalırdı.
O meclis, kitapsız ama hikmet dolu bir kitap gibiydi.



Vicdan Gözüyle Bir Bakış

Tarihçiler onun için derler ki:

“Sözleri hikmet, susuşu ibret, bakışı tefekkür idi.”[7]

Bir gönül ehli de şöyle yazar:

“O, sahabenin nurunu inkâr etmedi; ama faziletin farklı yönlerini göstermekten çekinmedi.
Çünkü hakikat, yalnız bir dönemin değil, bütün çağların nurudur.”

Evet, Hasan Basrî bir dönemin değil;
bütün zamanların vicdanıydı.



Kalbin Aynasında Hakikat

Hasan Basrî’nin hayatı bize şunu öğretti:
Cesaret, bağırmak değil; hakikati sükûnetle söyleyebilmektir.
Zühd, dünyayı terk etmek değil; dünyayı kalbinden çıkarmaktır.
Ve ilim, ezber değil; Allah’ın huzurunda titreyen bir yürektir.

Bugün onun aynasına baktığımızda kendi suretimizi değil,
onun öğrettiği şu hakikati görürüz:

“Kalbin cilası gözyaşı, vicdanın nuru ilimdir.”


Ve Bir Hatırlatma…

Basra’nın bir sokağında yaşlı bir kadın gün batımında şöyle demişti:

“Bu şehirde nice âlim gördüm, ama Hasan gibisini görmedim.
Onun bir kelimesi, bin hutbeden daha tesirliydi.”

Aradan yüzyıllar geçti.
Basra toprağı nice tufan gördü, nice minare yıkıldı…
Ama hâlâ bir köşeden şu ses yankılanır gibi:

“Ey insan, kalbini unutma; zira Rabbine giden yol, hep oradan geçer.”


Kaynaklar

[1] İbn Sa‘d, Tabakatü’l-Kübrâ, c.7.
[2] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, c.2.
[3] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, c.9.
[4] et-Taberî, Târîhu’l-Ümem ve’l-Mülûk, c.6; Ebû Nuaym, Hilye, c.2.
[5] İbnü’l-Mübarek, ez-Zühd ve’r-Rekaik; Ebû Nuaym, Hilye, c.2.
[6] Dârimî, Sünen, “Kitâbü’z-Zühd”.
[7] Zehebî, Siyer A‘lâmü’n-Nübelâ, c.4.




Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

Hasan basri : kalbin aynasında hakikat Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Hasan basri : kalbin aynasında hakikat yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Hasan Basri : Kalbin Aynasında Hakikat yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL