0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
220
Okunma

Günümüz insanı, yönünü kaybetmenin farkında bile değil.
Her şeyin haritası var ama hakikatin adresi yok.
Zihinler bilgiyle dolu ama kalpler boş.
Bir ekranın aydınlığına bakarak hakikati görebileceğini sanan insan, kendi içindeki karanlığı fark edemiyor.
Yönünü belirlemek için trendleri, akımları, çoğunluğu izliyor.
Ama Rabbim, kalabalıkla değil; kalple konuşur.
Bu yüzden yanlış yön, çoğu zaman doğru gibi görünür.
Karanlık, ışığın yerini taklit eder; yalan, gerçeğin kılığına girer.
Ve insan, gözünü dışa çevirip içini susturduğu anda yönünü şaşırır.
Doğru yol, görünürde değil, içte yankılanan bir sessizlikte başlar.
Çünkü Rabbim, kuluna haritalar değil, vicdanlar verir.
Vicdan, Allah’ın insanın içine koyduğu bir fenerdir.
O fenere dikkat etmeyen, dış dünyanın her parıltısını ışık sanır.
Ama o parıltılar, birer aldatıcı yıldırımdır — aydınlatır, sonra yakar.
Oysa vicdanın ışığı, sessizdir ama sönmez.
Doğru Yolun Sırları
Doğru yol, düz değildir.
Kimi zaman dağlardan, kimi zaman çöllerden geçer.
Ama o yolun bir güzelliği vardır:
Her zorlukta kalbi arıtır, her engelde ruhu olgunlaştırır.
Çünkü Rabbim, insanı kolay yoldan değil, doğru yoldan geçirir.
Doğru yol, her zaman kolay değildir ama hep güvenlidir.
Bu yol, insanın içsel bir dönüşüm yoludur.
Zenginlik, makam, şöhret bu yolda birer yük gibidir.
Ne kadar azın varsa, o kadar hızlı yürürsün.
Çünkü doğru yolda yürümek, bir tür hafiflemektir.
Ego azalır, kalp genişler.
Kibir kırılır, tevazu filizlenir.
Ve sonunda insan, artık yürüyen değil; yolun kendisi olur.
Rabbim, doğru yola iletir — ama kimleri?
Kur’an, bu sorunun cevabını çok açık verir:
“Allah, temiz kalpleri doğru yola iletir.”
Yani yönünü arayanların değil, niyetini temiz tutanların yolunu açar.
Çünkü Allah, niyete bakar; şekle değil.
Dışta secde eden çoktur ama kalbi eğilmeyen de çoktur.
Doğru yol, sadece dizleri değil; kalbi secdeye götürür.
İman- Akılla Görmek, Kalple Duymak
İman, kör bir teslimiyet değildir.
Tam tersine, görerek inanmanın değil; inanarak görmenin kapısıdır.
Akıl, imanın elinden tutarsa insan yücelir;
ama akıl kibirle dolarsa iman susar.
Bu çağın en büyük yanılgısı, aklı Tanrı yerine koymaktır.
Oysa akıl, hakikatin kapısını açar; ama içeri giren kalptir.
İman, kalbin gözüdür.
Göz, ışığı görür; kalp, hakikati.
Ve iman sahibi insan, her şeyin ardındaki anlamı okur.
Bir yağmurda rahmeti, bir fırtınada uyarıyı, bir yalnızlıkta hikmeti görür.
Çünkü Rabbim, her şeyi bir mesaj olarak yazar.
O mesajı okumak için göz değil; imanın kulakları gerekir.
İman, insana cesaret verir.
Çünkü inanan insan bilir ki, hiçbir fırtına sonsuza dek sürmez.
Her zorlukta bir sır, her imtihanda bir armağan vardır.
Ve Allah, kulunu bazen sarsar ama asla terk etmez.
O sarsıntı, bir yıkım değil; bir uyanıştır.
Korkunun Bitip Huzurun Başladığı Yer
Doğru yolda yürüyen insanın kalbinde korku değil huzur olur.
Çünkü korku, bilinmeyenden doğar;
ama inanç, bilinmeyene teslimiyetle huzur getirir.
Rabbine güvenen, karanlıktan korkmaz.
Çünkü bilir ki, karanlık bile Allah’ın izniyle vardır.
Ve o karanlık, bir yolun hazırlığıdır.
Korkular, insanın kalbini zincirler.
Ama iman, o zincirleri kırar.
İman eden bilir ki, hiçbir şey kontrolsüz değildir.
Yani kaderin içinde bile bir adalet vardır.
Kimi zaman gecikmeler kurtuluş olur, kayıplar kazanca dönüşür.
Çünkü Rabbim, kuluna asla yanlış bir yol çizmez;
sadece doğru zamanı bekletir.
İmanın rehberliği, insana sabır öğretir.
Sabır, teslimiyetin değil; direnişin adıdır.
Bir şeyi oluruna bırakmak değil; olurken bile doğru kalmayı seçmektir.
Sabır, kalbin sessiz kahramanlığıdır.
Ve iman eden bilir:
Rabbim, sabredenleri yalnız bırakmaz.
Yolun Sonunda- Teslimiyetin Işığı
Bir gün gelir, insan artık yürümeyi bırakır.
Çünkü fark eder ki, yol onu taşımıştır.
Rabbim doğru yola iletir, çünkü o yolun sonunda O vardır.
İnsan yürürken, aslında Rabbine yaklaşır.
Her doğru adım, bir duadır.
Her engel, bir eğitimdir.
Ve her düşüş, bir kalkışın provasına dönüşür.
Doğru yolun sonunda zafer değil, huzur vardır.
Çünkü Rabbine varan, artık yarışmaz.
Kendini ispatlamaz, kimseyle kıyaslamaz.
Sadece olur:
Olduğu hâliyle, olduğu kadar, olduğu yerde.
Ve o insan, kalbiyle dua eder:
“Rabbim… Yolumu Sen göster,
çünkü ben görsem de şaşarım;
ama Senin ışığında yürürsem,
gözüm değil, kalbim görür.”
Doğru Yolun İnsanları
Bu çağda doğru yolda yürümek, azınlıkta kalmaktır.
Ama önemli olan çokluk değil, istikamettir.
Rabbim, azların yolunu yüceltir çünkü onlar hakikatin yükünü taşır.
Bu yolun insanları; kalabalığın alkışına değil, vicdanın sessiz onayına sığınır.
Onlar bilir ki, yolun sonunda görecekleri ödül, dünyadan değil, Rabbindendir.
Ve bir gün geldiğinde, Rabbim onları huzurla karşılar:
“Sen doğru yolda yürüdün,
şimdi gel, ebedi huzura.”
İşte bütün mesele budur:
Yolun sonunda kime varacağımız.
Çünkü her yol, bir yere değil — birine çıkar.
Ve o, yalnızca Rahman’adır...
Erol Kekeç/11.10.2025/Sancaktepe/İST