Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
MuratKEREMk
MuratKEREMk

İkrime: Hürriyetin ve İlmin Sesi

Yorum

İkrime: Hürriyetin ve İlmin Sesi

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

130

Okunma

İkrime: Hürriyetin ve İlmin Sesi

İkrime: Hürriyetin ve İlmin Sesi

Yazar: Murat Kerem



Bir Sabahın Sessizliğinde

Sabah ezanından hemen önce Basra’nın ufkunda ince bir kızıllık belirdi.
Rüzgâr, hurma yapraklarını okşuyor; serin toprak, sessizliği bir dua gibi saklıyordu.
Şehrin kenarındaki küçük bir evden kandil ışığı sızıyordu.
Kandilin önünde bir genç, ellerini semaya açmıştı.
Yüzü karanlıkla aydınlık arasında kalmıştı — sanki kaderi de öyleydi.

Köleydi.
Ama o an, dua eden bir yürekle dünyanın zincirlerini kırmıştı.
Fısıldadı:

Allah’ım, bana ilmin hürriyetini ver; çünkü gerçek özgürlük, Senin kelâmını anlamaktır.”

İşte o genç, İkrime idi.
Kaderin esir ettiği bir bedende, Allah’ın seçtiği bir zihin uyanıyordu.
O sabahın sessizliğinde yalnız bir dua değil;
asırlar boyunca yankılanacak bir ilim yürüyüşü başlamıştı. [1]



Bir Üstadın Terbiyesi

İkrime, Abdullah b. Abbâs’ın evinde bir hizmetkâr olarak değil,
Kur’ân’ın gölgesinde yetişen bir talebe olarak yaşadı. [1]
Her kelimeyi ezberlemekle yetinmedi;
anlamanın, yaşamaktan geçtiğini öğrendi.

Bir gece, İbn Abbâs onun sessizce Kur’ân okuduğunu gördü.
Yavaşça yaklaştı, genç talebesinin titreyen sesini dinledi.
Sabah olduğunda ona dedi ki:

“Ey İkrime, senin gözlerinde anlayışın nuru var.
Benim ilmimi senden sonraki nesiller anlayacak.”

O günden sonra İkrime’nin kalbi bir mektebe döndü.
Her öğrendiği âyet, iç dünyasında yankılandı;
ve her yankı, bir başkasının kalbine ilim olarak döndü. [2]



Kölelikten Hürriyete

İkrime, Yermük Savaşı’nda esir düşen Berberî bir köleydi. [1]
Ama gerçek esaretin zincirlerde değil, cehalette olduğunu anladı.
Abdullah b. Abbâs onu azat ettiğinde, yalnızca “hürsün” dememişti;

“Artık hakikatin talebesisin,” demişti.

Bir gün Basra halkı arasında onu gören biri hayranlıkla sordu:
— “Sen kimsin?”
İkrime gülümsedi:

“Bir zamanlar köleydim; şimdi ilmin hizmetkârıyım.”

O an, etrafındakiler sessiz kaldı.
Çünkü hürriyetin ne demek olduğunu, ondan daha güzel anlatan bir söz yoktu. [2]



İlmin Cesareti

Bir gün Basra valisi onu huzuruna çağırdı.
— “Ey İkrime, neden insanlara bu kadar açık konuşuyorsun?
Sus biraz, herkes seni dinliyor.”

İkrime mushafı kalbine bastı:

“Ben insanı değil, Allah’ın kelâmını savunurum.”

Salonda bir sessizlik oldu.
Vali başını eğdi, cevap veremedi.
Çünkü bir kölenin ağzından, bir sultanın duyamayacağı kadar asil bir söz çıkmıştı.

O günden sonra halk, İkrime’nin derslerine yalnız ilim için değil,
vicdanı hatırlamak için gelmeye başladı.
Onun meclisinde bilgi değil, hakikat kokusu vardı. [3]



Kur’ân’ın Aynasında

Geceleri Basra Mescidi’nin sütunları arasında kaybolurdu.
Kandilin sönük ışığı yüzüne vurduğunda, gözlerinden süzülen yaşlar mushafa damlardı.
Sabaha kadar okur, bazen sesi titrerdi; bazen de sessizce susar, sadece dinlerdi.

Talebeleri bir gece dayanamadı:
— “Üstadım, sizi bu kadar ağlatan nedir?” diye sordular.

İkrime mushafa uzun uzun baktı.
Sanki sayfalarla değil, Rabbiyle konuşuyordu.
Yavaş bir sesle cevap verdi:

“Her okuduğum âyet bana bir emanet hatırlatıyor.
Kur’ân’ı anlamak kolay… ama yaşamak, nefsiyle savaşanların işidir.”

Bu sözü duyanlar başlarını eğdi.
Çünkü onun gözyaşında bir korku değil, bir sorumluluk vardı.

Rivayet ederler ki, onu tanıyan herkes aynı şeyi söylerdi:
“İkrime, ilmiyle yaşayanların en güzeliydi.”

Tefsir ve kıraat ilminde öyle bir derinliğe ulaşmıştı ki,
hocaları bile onu “sadûk” — yani güvenilir bir imam — olarak anardı.

Ama İkrime için bunlar birer unvan değildi.
O sadece şöyle derdi:
“Ben Kur’ân’ı ezberlemedim, Kur’ân beni ezberledi.”

İşte o söz, hayatının özetiydi.


Hürriyetin Mânâsı

Bir gün, genç bir talebesi sordu:
— “Üstadım, hürriyet nedir?”

İkrime tebessüm etti, elindeki mushafı kapattı.
“Evladım,” dedi,
“Hürriyet, nefsi Allah’a teslim etmektir.
O’na kul olan, hiçbir kula esir olmaz.”

Bu söz mecliste yankılandı.
Bir köşede oturan yaşlı bir adam sessizce ağladı.
Belki ömrü boyunca zincirlerle yaşamıştı;
ama o gün anladı ki, asıl esaret kalpte başlıyordu.
Zincirleri kırmak değil, kalbi arındırmak gerekiyordu.

O günden sonra insanlar, onun derslerine sadece ilim için değil,
özgürlüğün mânâsını yeniden duymak için gelmeye başladı. [3]



Hür Bir Kalbin Mirası

İkrime’nin ömrü, kölelikten hürriyete değil;
insanlıktan hakikate bir yolculuktu.

Bir gün Abdullah b. Abbâs, talebeleriyle sohbet ederken onun adını andı:
“Benim ilmimi en doğru taşıyan İkrime’dir,” dedi.
“Çünkü o, Kur’ân’ı yalnız zihniyle değil, kalbiyle anladı.” [2]

O günden sonra onun adı, ilmin ve hürriyetin yan yana anıldığı her mecliste yankılandı.
Bir düşünür de yıllar sonra şöyle diyecekti:

“Gerçek hürriyet, başkalarına değil, hakikate boyun eğmektir.
Âlim, bu boyun eğişin en asil hâlidir.”

İkrime işte bu ruhu yaşadı.
Bir zamanlar zincirlerle yürüyen ayaklar, ilimle yükseldi.
Köle olarak doğdu; ama hakikatin hür sesine dönüştü. [5]



İlmin Yankısı

Basra’nın gecelerinde hâlâ onun adı yankılanır.
Mescidin kemerlerinden geçen rüzgâr sanki şöyle fısıldar:

“Ey insan, sen de zincirlerini kırmak istiyorsan,
önce kalbini hürleştir.”

Rivayet olunur ki, bir talebesi onu rüyasında gördü:
Üzerinde beyaz bir cübbe, elinde bir mushaf vardı.
“Üstadım, hâlâ mı ders anlatıyorsunuz?” dedi.

İkrime gülümsedi:
“Ders bitmedi evladım…
Çünkü ilim, kalpte başladığı yerde bitmez.”

O an rüya bitti, ama söz kaldı:
Hürriyet, ilmin kalpte açtığı bir kapıdır.
Ve o kapı, hâlâ İkrime’nin elleriyle bize kadar uzanıyor. [6]



Kaynaklar

[1] İbn Sa‘d, Tabakātü’l-Kübrâ, “İkrime (mevlâ İbn Abbâs)” tercemesi.
[2] Zehebî, Siyer A‘lâmü’n-Nübelâ, “İkrime Ebû Abdullah el-Berberî” tercemesi.
[3] Ebû Nuaym el-İsfahânî, Hilyetü’l-Evliyâ, “İkrime” bölümü.
[4] İbn Hacer el-Askalânî, Tehzîbü’t-Tehzîb, “İkrime el-Berberî” maddesi.
[5] İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Ğābe, “İkrime” maddesi.
[6] el-Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâl, “İkrime mevlâ İbn Abbâs” maddesi.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İkrime: hürriyetin ve ilmin sesi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İkrime: hürriyetin ve ilmin sesi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İkrime: Hürriyetin ve İlmin Sesi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL