0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
108
Okunma
Ailemden ayrıldım, kendi başıma bir eve çıktım. Ne yapacağımı bilmiyorum; şu anda cebimde ne bir para ne de bir iş var. Uğraşmaya çalışıyorum… Geçmişten kaçıyorum, geleceğe bakmaya çalışıyorum ama bu düşündüğüm gelecek gerçekten benim elimde mi bilmiyorum. Belki de bu endişelendiğim gelecek aslında hiç gelmeyecektir.
Duygularımı bastırmadan yaşamaya çalışıyorum. Korktuğumda korkuyorum, sevindiğimde gülüyorum. Yeni insanlarla tanışıp hayatımı düzene sokmaya çalışıyorum. Geçmişin kırıklarının üstüne bir düzen değil de, o kırıkları temizleyip temelini sağlam atılmış bir bina dikmeye çalışıyorum. Ama bunu yapmaya çalışırken bedensel olarak çok yoruluyorum.
Ama beden nedir ki? Yaşlanır, yara alır, saçlar beyazlar, gözler kırışır… Benim için önemli olan, o gözümdeki parıltıyı kaybetmemek; ruhumu öldürmemek, yaşlandırmamak. İşte bu yüzden kaçtım beni yaşlandıran, solduran her şeyden, herkesten.
Şimdi ayıplıyorlar beni: “Seni büyüten insanlardan kaçtın, koşulsuz seven insanlardan…” Kimse anlamadı, onların beni yaşlandırdığını; içimdeki çocuğu nasıl da öldürdüklerini. Yaşayan genç bir bedenin içindeki ölü ruh olmaktansa, yaşlı bedenimdeki genç olmayı seçtim. Kimse bu yüzden beni suçlamamalı.