Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
birincikadükşahıs
birincikadükşahıs

Eleştiri eleştirisi

Yorum

Eleştiri eleştirisi

7

Yorum

12

Beğeni

0,0

Puan

476

Okunma

Eleştiri eleştirisi

Herkese merhaba,

Aşağıda paylaşacağım düşüncelerim, çok büyük ağırlıkla serbest şiirle ilgili olup, kalıpları hariç hece şiirini de kapsamaktadır.

Önce kafamı kurcalayan birkaç soru ile başlamak istiyorum:

Sınırı ne olmalı, nerede başlamalı, nerede bitmeli şiir?

Şiirdeki, duygu, düşünce, özgürlük, umut ve benzeri temaları; kime göre ele alınmalı?

Ya da şöyle sorayım:
Okuyucuya mı, okumayayacıya mı, yoksa yazana göre mi anlatılmalı hayatlar, özlemler, aşklar, fikirler ve hevesler?

Hece mi tercih etmeli yoksa serbest mi?
Serbest şiir dahi olsa kafiye olmalı mı, olacaksa ne kadar olmalı?

Şiir; kime-neye göre, ne şekilde yazılmalı?

Serbest şiir şöyle-böyle olmalının standardını kim belirliyor?

Düşünmek, hayal etmek, ümit etmek özgürlükse, düşünmenin, hayalin, ümidin en saf hali olan şiiri; kalıplara sokmanın neresi özgürlük?

Bu soruların cevapları; şiire bakışımın, sınırlarla çevrelemeyip, kalıplara dökmememin çıkış noktalarıdır aynı zamanda.

...

Bir sanat eserini, özellikle şiiri; eleştirel gözle okumak ya da eleştirmek bağlamında kulağıma küpe yaptığım bir kaç yaklaşımı sizlerle paylaşmak isterim.

Baştan belirtmek isterim ki; eleştiriyi, bilgi birikimiyle, hakkıyla ve uslubunca yapanlar var ve onlar konumuz dışındadır.

Birçoğumuzun malumu hatta kimimizin de mağduru olduğu, etrafa saçılmış ve sırf yazmış olmak için kaleme alınmış o kadar çok anlamsız, amaçsız ve birçoğu da haksız olan eleştiri var ki saymakla bitmez maalesef...

Çoğunun amacı üzüm yemek değil, bağcıyı taşlamak olduğu fazlasıyla ortada...

Belki de bir çok kişi için amaç; sanata veya şiire katkı sağlamaktan çok, kendini üstün göstermek de olabilir. Ne fesatça yaklaşım!

Oysa tek amaç esere ve üretene katkı sağlamak olmalıdır.

Diğer taraftan ve bana kalırsa; şiirde, kimse otorite değildir!

Sadece değerlendirme anlamında analiz yapılabilir ve fikir beyan edilebilir.

Kimse şiiri ve şairini kötülememeli, hor görmemeli, aşağılamamalıdır...
(İstisnalar kaideyi bozmaz. İstisnaları da toplumun değer yargıları belirlemektedir.)

Çünkü, şiirin; ne sınırı vardır, ne kalıbı (hece şiirleri hariç ama onda da duygu anlatımı sınırlanamaz.)...

Yani şair de şiir de sınırlanamaz, sınırlarla sıkıştırılamaz, kalıplara sokulamaz bir değerdir benim için...

Asırlardır var olan ve bugüne milyarlarca eseri ulaşmış bir sanat dalının belli başlı kriterleri olması dışında çok da disiplin içine alınmaması gerektiğini düşünüyorum.

Şöyle ki; bana göre şiir su gibidir ve su gibi olmalıdır. Tıpkı suyun girdiği kabın şeklini alması gibi girdiği gönlün şeklini alması yeterlidir. Yani, okuyanda his uyandırması, anlık dahi olsa okuyanın hayatına dokunması, ona bir şeyler katması yeterlidir.

Yani, nasıl ve ne şekilde yazıldığı değil de ne dediği, ne hissettirdiği daha ön plandadır. Nasıl dediği kısmında estetik ve edebi doyum yaratıyorsa ne âlâdır. Ama bana göre şart da değildir edebilik o kadar. Baktığımızda bütün isim yapmış şairlerin imgesiz ve bir o kadar da duru anlatımlı, neredeyse günlük ağızda kullanılan kelimelerle yazılmış şiiri vardır. Ve doyumsuz bir tat bırakır her seferinde okundukça...

Şunu da göz önünde bulundurmak gerekir ki; bana göre yanlış olan, diğerine doğru gelebilir. Çünkü engin bir alandır sanat, özellikle şiir... Herkesin her şeyi bilmesi imkansız olduğu gibi algıya, yetişmeye, hayata ve buna bağlı olarak sanata bakış açısına göre değişir...

Bir de şöyle bir durum var; bugün veya geçmişte yanlış olan gelecekte doğru olabilir. Yani şu anda beğenilmeyen bir şiir, ileride çok bilindik bir eser olarak değerlendirilebilir.

Tıpkı İkinci Yeni’nin ilk çıktığı zamanlarda kabul görmemesi, aşırı dışlanması, hor görülmesi ama sonrasında da tam tersine yeri doldurulamaz olması ve tadına doyulamaması gibi...

...

İsmet Özel demiş ki: "Şiirden (ve belki de bütün sanatlardan) söz ederken; konulan, konulmaya çalışılan kurallar her somut durumda sarsılabilir. Her şairin belirgin bir dünyası, her şiirin oturmuş belirgin bir maddesi vardır. Eğer şiir üzerine konuşulacaksa genel sözlerin, her özel durumda yeniden gözden geçirilmesi, en azından o özel durum uğruna daha da derinleştirilmesi kaydıyla konuşulabilir."

Şahsen, bir şiiri okuduğumda ilk önce iki şeyi ararım; biri şairin, diğeri şiirin ruhu...

Estetik ve edebi tarafı ile göze, kulağa ve akla hitap edip etmemesi en sondadır benim için. Çünkü birincisi kimse kusursuz değildir. Her şairin hatalı şiiri, şiirleri vardır. İkincisi estetik anlayışı kişiden kişiye değişir.

Daha doğrusu bu konular görecelidir, yazan ile okuyanın; siyasal ve dini yaklaşımları ile hayata bakışından ruh haline, kişiliğinden o ana kadar ki yaşam örüntüsüne göre değişir. Ki hepimizin hayata bakışında; dünyaya geldiğimiz yerden tutun da o coğrafyanın, o bölgenin, o mahallesinin, o sokağındaki kültürden, ağırlıklı siyasi ve dini yaklaşımlarına, toplumun refah ve eğitim seviyesinden aile içi ilişkilere kadar belirleyici onlarca etken vardır. Bizi önce bunlar, sonra yaşadıklarımız biz yapar. Tabi bilim, sanat ve çağın ruhundan ne kadar nasiplendiğimizin de önemi vardır.

Bir de farkında olmadığımız, ister istemez etkilendiğimiz örnek model olabilecek kişilere denk gelmişlik de etkilidir bence yaklaşımlarımızı şekillendirme konusunda... Bu karşılaşılan kişinin kendisi olmasına da gerek yoktur. Bir sözü, bir anısı, kitabı, eseri... Etki yaratan her durum olabilir. Ama şunu da göz önünde bulundururum hep; bu örnek model diyebileceğim kişi eserinde ortaya koyduğu kişi midir? Yoksa laf olsun diye mi yazmıştır. Yani ne kadar samimidir? Bu da kendimce önemsediğim bir noktadır.

Bu nedenle de okunmakta olan eseri / şiiri yazan kişiyi tanıyamadığımız için her sözünün altında yatanın ne olduğunu anlayamayabiliriz.

Bir şiir okuduğumda beni rahatsız eden bir şey varsa, yukarıda yazdığım şiirin ve şairin ruhu ile ilgili kişisel yaklaşımımı ve İsmet Özel’in yine yukarıya aldığım sözünü hatırlar, bu düşünce ile (her zaman değilse bile) tekrar okurum. Şiirin bir ruhu varsa o zaman kulağa, göze, mantığa ve kendi edebiyat bilgime(!) uygun bulmadığım noktaları irdelerim kendimce. Ama kestirip atmam. Çünkü, belki ben anlayamadım ya da benim edebi bilgim yetersiz der, yazanın yaklaşımına saygı duyar ve sesimi çıkartmadan sonraki şiire geçerim. (Tabi şiir benim vatan, insan, kadın, çocuk, maneviyat, Mustafa Kemal Atatürk gibi değer verdiğim olgulara çamur atmıyorsa.)

Ya da ilgili şiir hakkındaki kendi düşüncemi (eleştirmek için değil de denk geldiğim ve bana göre hata olan konuya dikkat çekmek amaçlı) imkan doğrultusunda önce özelden veya şartlara göre kullanılan platformun mesaj sistemi üzerinden ya da eserin altında usulünce kırmadan, dökmeden, yazanı ve eseri aşağılamadan yapmaya özen gösteririm. Mesela; hatayı klavyedenmiş izlenimi vererek ifade ederim. Çünkü bilirim ki ben veya bir başkası otorite değildir şiirde...

Sonuçta, hiçbir şair(!); birileri için ya da birileri beğensin, takdir etsin veya birilerinin zevkine uysun, hayat görüşüne hitap etsin diye şiir yazmaz. Kendince, kendi ruh hali, hayat görüşü, hayata bakışı, hayalleri, yoksunlukları, umutları vs. doğrultusunda dili dönüp, eli işlediğince duygularını ortaya döker... Yoksa başkalarının zevkine göre yazmaya kalksa; hangi okuyucunun hangi zevkine göre yazmak gerekir gibi bir durum da söz konusudur. Sonuçta hepimizin şiir algısı, şiirde aradığı beklentisi farklıdır. Çık çıkabilirsen işin içinden...

Çünkü, şiir; hayatın ve özellikle şairinin hayatının gölgesidir, yansımasıdır. Ta kendisidir hayatın ve şairinin...

Tıpkı, Edip Cansever’in Dostlar şiirinde:
"Biz hayatı şiirden
Şiiri hayattan özümlemedik mi"
Dediği gibi yani...

Dolayısıyla, nasıl ki; akıl kendisine empoze edilen fikirlerle kalıplara sıkıştırılsa da duygular sıkıştırılamaz ve şair, o şiiri sizin/bizim için yazmadığına göre; o şiiri, o şekilde kabul etmek durumundayızdır. Tabi bu noktada kelime ve noktalama kusurları konu dışındadır.

Buradan yola çıkarak diyebilirim ki şiir, şairin; kendi içinde başlar, kendi ufkunda biter. Okuyanın ise; şiirin ilk dizesinde başlar, (okuyanın) kendi içinde biter.

...

"Bir şiir, yalnız o şiire giren sözcükler değil, bir de girmeyen sözcüklerden meydana gelir." Demiş Salah Birsel...

Yani; yazılan şiir, aslında sizin okuduğunuz şiir değildir her zaman. Şairinin şiiridir ve biz duymasak da o şiire akıtmadığı / akıtamadığı nice sözleri vardır illa ki şairin... Ya da şiire düşenlerin bizim anlayamayacğımız anlamları...

Çünkü şiir; yazarken de okurken de kişiseldir. Yazan kişi ne yazdıysa kendi kişiliğiyle yazmış, okuyan kişi nasıl okudu ve algıladıysa kendi kişiliğiyle okumuş ve algılamıştır.

...

Diğer bir konu ise; şiir yazmak kadar onu okuyabilmenin de önemli olduğudur. Yoksa bazen her şiiri anlamak mümkün olmayabilir. Ya da şiirin yazılış amacı ile şiirsellik arasında bağ kurmak zor olabilir. Yani şairin, şiiri yazarken ki içinden okumayı biz yapamazsak, farklı okuyuşlarla, şairin anlatmak istediğini anlayamayabilir, mantık ve örüntü hatası olduğu hissine kapılabilir, şairin aldığı hazzı alamayabiliriz diye düşünüyorum.

...

Ayrıca benim, sizin, onun şiir adına bildiğimiz bilginin doğruluk derecesi nedir? Ya da neyi, ne kadar doğru biliyoruz ki ahkam kesmeye kalkıyoruz. Yahut kim tam olarak bilmektedir şiiri? Hele ki serbest şiirde (konu işlenişi bir kenara yok büyük harf, küçük harf, yok noktalama vs) kısıtlama ne kadar anlamlıdır? Daha doğrusu o şiir ne kadar serbest olabilir o zaman?

...

Diğer taraftan, eleştiri ile yorum veya öneri farklı olgulardır.

Bu bakış açısıyla; şiirin kazanması, yazanının gelişimi açısından eleştiri değil de öneri yapılması gerekir diye düşünüyorum. Özellikle bu tür platformlardaki biz amatörler için...

Ya da eleştiri yapıldığında ona bir de çözüm getirilmesi gerekir.

Salt eleştirip dönüp gitmenin, eleştirene ego tatmininden başka bir faydası yoktur. Ki bu da sağlıklı bir durum değildir. Ne şiire, ne şaire ne de eleştirene katkı sağlar...

Ayrıca eleştiri alan şiirin şairi, eleştiren şaire: "Buyurun o zaman, aynı kelimeler, aynı duygular, aynı anlatım dili, mantığı ve şiirde ele alınan konular üzerine siz de bir şiir yazın da görelim bakalım!" Deme hakkı doğar.

Bunu yapamayacaksınız hiç eleştiri yapılmamalısınız derim. Usulünce ve yorum tadında fikir ifade edilip çekilmeli bence...

Bir de şöyle bir durum söz konusu olabilir: örneğin ben bir şiirin bir yerini eleştirdim, bir başkası başka bir yerini, diğeri diğer bir yerini.
Bu durumda şiir kontrolden çıkacaktır diye düşünüyorum.

Başka bir nokta da; eleştiren kişi aynı zamanda şiir yazan birisiyse durum biraz daha farklı oluyor. Çünkü, eleştiren kişinin doğru ve kusursuz şiirler yazdığına kim karar verecektir? Eleştiren kişinin şiirlerinin doğru ve kusursuz olduğunu kim tescil edebilir? Eleştiren kişi doğuru düzgün şiirler üretmiyor ama kendini iyi şiir yazan biri olarak görüyorsa (ki çok var bu tip şiir yazan kişi) konunun içinden nasıl çıkılabilir?

Öyle ya! Bir şiiri eleştiriyorsanız, sizin, şiir; bilgi, birikim ve kapasitenizin daha yüksek ve şiirlerinizin o eserden daha iyi, aynı zamanda da yazanından daha doğru şiirler yazıyor olmanız lazım.

Bu nokta da şunu ifade etmeliyim ki; eminim sizlerin de zamanında yazılmış ve benim gibi yüzüne bakmak istemediğiniz onlarca şiiri vardır. Hatta, hâlâ daha vardır benim şiir dediğim, okuyanın böyle şiir mi olur dediği çalışmalarım... Eminim ki birçok ama gerçekten de birçok kişi bu durumdadır.

Çünkü, şiir yazdıkça gelişir, öğrenilir, çoğalır... Yazdıkça şiiri daha çok tanır, yazdıkça daha da gelişir şair ve böylece kabul görür eserler üretebilir. Bu nedenle genç şair adaylarına yapılacak şeyin eleştiri değil öneri tadında olması gerekir. Ki daha yolun başında küsüp, pes etmesin...

...

Lütfen bu yazdıklarım eleştiriye açık olmadığım şeklinde algılanmasın. Beni rahatsız eden; eleştirinin haklı ve hakkıyla yapılmamış olması ve eleştirinin üslubudur.

Sonuçta, şiir veya sanatın ucu bucağı yok.

Sonuçta, gerek hayat, gerekse sanat algısı ve bakış açısı hepimiz için farklı.

Sonuçta, şiir; içimizde hapis olan ruh, duygu, özlem ve arzuların yine içimizde birikmiş sözcüklerle özgürlüğe kavuşmasıdır.

Bu noktada Cemal Süreya’nın şu sözünü yazmanın tam zamanı:
"Şiir, anayasaya aykırıdır; doğanın ahlakı kovduğu yerdedir; yasadışıdır."

Bu yüzden bırakalım ve fazla zorlamayalım da su gibi aksın şiir.

Madem hepimiz bir dizaynın ürünüyüz bari bırakalım da şiiri yazan veya okuyan ruh da özgür olsun.

(Bu kadar yazdım, şiirde veya yazıda tahammül edemediğim konuyu da yazmadan yapamayacağım. Benim şiir veya düz yazı konusunda en çok üzüldüğüm konuların başında yazım hataları gelmektedir. Dikkat edin lütfen imla kuralları yazmadım. Yazım hataları... Şöyle ki; hepimiz imla kurallarını, noktalama işaretlerinin doğru yerde kullanımı konularında eksiklere sahip olabiliriz. Hatta dalgınlıkla kelime içindeki harflerin yerini yanlış da yazabiliriz. Tel tük olur böyle hatalar.

Mesela en çok dikkatimi çeken noktalar; ayrı yazılması gereken bağlaçların veya soru eklerinin ayrı yazılmaması, noktalama işaretlerinin kelime bitimine değil boşluk bırakıp konuşması ve o işaretin peşinden sonraki kelime yazılması gibi gibi... Ama olabilir, klavyeden olur, dalgınlıktan olur, bilmemekten olur. Kaldı ki bu ayrı yazılması gereken bağlaçlar konusu çok kafa karıştırıcıdır.

Kabul edilmemesi gerekir ama kabul.

Benim esas üzüldüğüm şey çok çok ama çok çok basit bir şey. O da noktalı ve noktasız harflerin yazımında özen gösterilmelmesidir. Yani "ğ" yerine " g ", " ı " yerine " i ", " ç " yerine "c " gibi gibi dikkatsizce yazılmasıdır ya da tersi...

Bu; hem dile, hem de esere saygısızlıktır bana göre. Hadi olsun da bir iki tane olsun ama çoğunluk o şekilde olunca üzülüyorum inanın. Tembellik mi, özensizlik mi, dilimizi temsil eden harflere itina gösterilmemiş olması dolayısıyla dilimize saygısızlık mı? Ne desem bilmiyorum.)

Ve son olarak (aslında bu yazıyı ele aldığımda ortalarda yoktu) yapay zeka konusuna değinmek isterim. İnanın yapay zekanın yazdığı şiirler de yorumlar da çok belli oluyor.
Adı üstünde işte, yapay zeka...
İnanın çok duygusuz, çok yapay şiirler /yorumlar çıkıyor ortaya...
Eserin şairine saygımız yoksa şiire saygımız olmalı.

Aklımda daha farklı yaklaşımlar da var ancak yeterince yordum sizleri. Burada keseyim...

Zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür eder saygılarımı sunarım.



Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Eleştiri eleştirisi Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Eleştiri eleştirisi yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eleştiri eleştirisi yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
Believe-TülA(y)slan
Believe-TülA(y)slan, @believe-t-layslan
7.10.2025 22:25:17
Şiirde sınır olmaz
Şiirde kural olmaz
Şiirde yukardakiler olursa şiir olarak yazılanlar
Şiirinin yedi cet kele çukurundan hemşireleri
olurlar ancak



Şiir kuralsızdır
Şiir sınırsızdır
Şiiri yazan kişi nerde ne zaman durup yemek yiyeceğini bilir


Yok canım şiir kuraldır
Yok canım dilbilgisine falan filan dikkat edin didilerrrrrr



Şiiri boğmaktır bu
Şiiri us’ta intihar ettirmektir



Şiir kuralsız özgürce yaşamayı hak ediyor


Şiir yazılar hepsi ayakta dururlar göz merceklerimizde

Onları hop aşağı sarkıtıp parmaklara teslim ederiz
Yazarlar
Yazarlar
Yazarlar





















Yazarlar
Şiir budur doğmak istediği zaman doğar doğacaktır
Geldiğinde “ dur şiirimcim doğma sakın
Önce sana kuralları okuyayım mı” dicez


Yok artık tok artık
Karne mi kim yazacak?




Selam



Yargıtay Yargıcı ile yazılan şiirler elit
Ve çokça yine aynı üslup ile
yorum doldurma
şiirin iç mimarı tasarımına



Ve bu gidişle bizim gibiler şiirleri bırakıp
Al gülüm ver gülüm yargıda yargılama seyirci koltuğu ile birlikte sinematik seyirci olarak kalıcaz








Believe-TülA(y)slan tarafından 7.10.2025 22:29:02 zamanında düzenlenmiştir.

Believe-TülA(y)slan tarafından 7.10.2025 22:31:25 zamanında düzenlenmiştir.
Yinsani
Yinsani, @yinsani2
5.11.2025 21:37:04
"Eleştiren kişi doğuru düzgün şiirler üretmiyor" yanlış yazım: doğuru - doğrusu: doğru
"Tel tük olur böyle hatalar." yanlış yazım: Tel tük - doğrusu: Tek tük.

kendime not: yakın zamanda yz platformlarının en çok etkileşim içinde olduğu site ve uygulamalar yayınlandı. reddit, vikipedia, youtube, bir kaç yer daha vardı lakin bilmediğim siteler ve uygulamalardı.

üstadım sen bu yazının ikincisini de yaz. bana çok iyi geldi. buzdolabı formunda yaşadığım için kapıyı açıp, hu dünyevi, üşüdün mü diyen bir ses gibiydi yazı benim için.. :)

düşünüyorum ne yazayım, gözlerim kapalı yazıdan bana ne kaldı, yazı bana ne dedi, ne anlattı bana der gibi bir modda... sabah mahmurluğunda yüzümü buz gibi yayla suyuyla yıkanmışa benzetirken...

bir yudum çay arası...

bir fırt sigara molası...

gözüm bir uygulamada sayılar ne alemde derken...

şiir mi,

kimsenin, kimsenin umurunda olmadığı bir dünyada, sadece önümüze konulan kişi, yüz ve fikirlerle karşılaşılan döngüde, çocukluğunu ve gençliğini orta yaşına ve ihtiyarlığına taşıyan insanların yazdıklarına, düşüncelerine, tepkilerine, inanç ihracatına, hal ve hareketlerine, hatta ıvır zıvır bir çok kuralına-kuralsızlığına bağladığımız şiir üzerine ...

bu yazının senin olduğunu bilmesem, okumayacağım bir yazının, (bıkmışız epey, voltamı alıp gitmeyi düşünürken, durdurun dünyayı inecek var bu hayattan gibi ) bana iyi gelen ve okurken tek bir yerde ya hu yoruldum derken, ilgimi çeken bir paragrafla başlamana ve sonuna kadar ilgimin devam etmesine ve dile getirdiklerinin, anladım mı anlamadım mı dediğim yerlerin izahatını kendi kendime yapmaya(sonradan tekrar okumam lazım ) gönül ve mantık içinde, yazının, kıştan çıkmış bahar yağmurlarıyla coşmuş halinin kabulüne karar verdim.

iyi mi ettim kötü mü ettim bilmem..
en sevenlerine emanet üstadım.
sürç-i lisan olduysa affola.
saygılarımla..
MÜSLÜM BAYRAM
MÜSLÜM BAYRAM, @m-sl-mcbayram
13.10.2025 10:09:30
Şöyle ki; bana göre şiir su gibidir ve su gibi olmalıdır. Tıpkı suyun girdiği kabın şeklini alması gibi girdiği gönlün şeklini alması yeterlidir. Yani, okuyanda his uyandırması, anlık dahi olsa okuyanın hayatına dokunması, ona bir şeyler katması yeterlidir.

okuyan da his uyanmazsa ne olur;))) çok güldüm yahu

var olasın
emeğin yerer
Volkan70
Volkan70, @volkan70
13.10.2025 03:05:56
Yazınızı dikkatlice okudum...genel olarak görüşlerinize katılıyorum..Şiir, şairden bağımsız, otoriteye karşı başkaldırı içerdikçe, toplumsal görevini, dönüştürme arzusunu kamçılıyan, kaosa sürükleyen, tekrar toparlanma işlevini gören bir karmaşa..denlem, çözüm, bağlam ve çoşku içerdiğinde amacına yakınlaşır..yoksa laf salatası olarak san'at sofrasının en gerisinde yer almaya devam eder..bence.. Dostlukla hep
Etkili Yorum
hakanli
hakanli, @hakanli1
8.10.2025 15:43:26
sen yaz şair ve yazar ben okuyorum seni kafana göre gelişine vur der :) eskiler .

en iyi şiir saf duygulardır ve anlık gelir eskiden çok yazmıştım serbest imge aramak için her eşya yı ve görülmeyen her tınıyı .

en sevdiğim şiir tarzı erotik gotik mitsel şiirlerdir

ama burda tuhaf ilgi görmüyor ,ama bayan şair yazınca evrenin en tatlu şiiri oluyor .ilginç

...

düştüğünde kimseyi bulamazsın hayat gibi.

ve bide saçma sapan şiir daha akıllıca çünkü mizah beyin güçü ister.

yar gitmiş yaylayı ne yapalım
güneş bitmiş gölge niyeme ..

saygı ile sen yaz istediğin gibi...

hakanli tarafından 8.10.2025 16:34:43 zamanında düzenlenmiştir.
Hatice Güzen
Hatice Güzen , @haticeguzen
8.10.2025 09:39:34
Bir harf hatasının
,
giriş
gelişme
"fasılası"
Ve
şiirdeki boşluk hissi veren yerleri
doldurma gereği duyduğunuz
görülmüş ama 😁
Öyle diyorlar 😉

Peki
Peki
Tam küsecektim size
İyi ki
Yazdınız bu yazıyı

Saygı ve sevgiyle :
😀
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz, @cagdasdurmaz
7.10.2025 22:56:41
Serbest nazım şairi olarak , şiiri kalıba sokmak içsel dökümü mekanikleştirmektir. Geldiği gibi yazılır ama okunduğu gibi anlaşılmaz çünkü şiiri şaire sormak lazımdır. Her okuyanda ayrıdır izi , yaşanmışlık barındırır , kin nefret barındırmaz. Şiir oturup yazılmaz , şiir insanın içine oturur , içten dökülür kağıda. Ben burayı genelde adı üstünde defter olarak kullanıyorum. Aklıma düşeni karalarım , sonra düzenleme yaparım , ilk çıktığı şeklinde imla hataları tabiki olabilir şiirin ham halidir ilk düşen .Etkileşimler muhakkak olur ama olduğu gibi kullanılmaz. Örneğin gönül bahçelerimin sultanı sözünü ben bir dizemde bahçelerimin gönülden sultanı olarak kullanmıştım. Her şairin tarzı vardır ki o şiiri okuyan altında isme bakmadan anlar kime ait olduğunu. Değerli abim benden bu kadar. Bildiğim kadar yani :))
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL