Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
ms
mst53

V for Vandetta

Yorum

V for Vandetta

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

102

Okunma

V for Vandetta

İnsanın tabiatında yatan en kadim arayış nedir? Özgürlük mü, yoksa sonsuzluk mu? İnsanın başlangıcında, yasak meyvanın cazibesine kapılan Hz. Adem’i o meyvadan yediren şey neydi? Neydi insanın sonsuzluk arayışı? İnsan hürriyet arayışını yalnızca harici bir zorlamadan kaçış olarak mı görür yoksa insan en başından bu beri kendinden mi kaçıyor? Anarşizm ve isyan aslında bu kaçışın, bu arayışın çığlığıdır. Toplumun ve otoritenin inşa ettiği duvarları aşarak, insanın özüne dönme çabasıdır. Fakat bu çaba, kendi içinde bir paradoksu taşır. Zira düzenin yokluğunda özgürlük kaosa dönüşür ve insan nihayetinde kaosun girdabında kaybolur. Modern Batı’nın özgürlük dediği şey işte tam da budur. Başıboş bir atın uçsuz bucaksız çayırda çırpınması gibi, ne bir sınır ne de bir yol gösterenin olduğu canının her istediğini yaptığın bir hürriyet…. İnsana hürriyet namıyla sunulan bu aldanış sonunda köleliğe döner ve kişi kendi nefsine düşer, bu girdapta helak olur." Yahut Hayvan Çiftliği’ndeki o meşum fıtri dönüşüm gibi devrim başlangıçtaki tüm vaatlerine rağmen, zamanla domuzların iktidarına dönüşür. Ve nihayetinde,devrim, kendi devrimini yer. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi’ni yazdıran o asırlık Avrupa savaşlarının acı izleri, özgürlüğün ne olduğunu sorgular. İnsan prangalarından kaçarken, aslında kendi zincirlerini yeniden şekillendirdiğini söyler bize. Peki bu sözleşme insanın hürriyeti mi, yoksa daha ağır prangalar mı?
İslam’ın ıslah modeli, özgürlüğün bu derin çelişkisini köklerinden kavrar ve insanı yalnızca dış dünyanın prangalardan değil, ruhunun en karanlık derinliklerinden de arındırır. İslam’da insanın ilk kelamı” la”dır. O, sadece bir kelime değil, bir reddediş, bir başkaldırıdır. “La” mutlak egemenliği reddeder, her türlü putu yıkmaya çağırır. Bu, yalnızca bedensel bir hürriyet değil, aynı zamanda ahlaki ve ruhi bir kurtuluşun reçetesidir. İslam, insanı dünyevi baskılardan değil, deruni zaaflardan ,nefsin karanlık köşelerinden de temizler. Tarih boyunca insan, hem kendini aşmak hem de kendinden kaçmak için mücadele etti. V for Vendetta, tam da bu ikilemin üzerine inşa edilmiş bir hikâye sunar. Hürriyeti için savaşan insan, yalnızca dış dünyanın baskılarından mı kaçıyordur, yoksa kendi içindeki korkuların ve sınırların esaretinden mi kurtulmaya çalışıyordur? Filmde, otoriter bir rejimin baskısı altında yaşayan toplumun çelişkileri, insanın hakikat yolculuğundaki bu kadim meselesi ve anlam arayışı arasında geçer.
V for Vendetta, bir devrimin ötesinde, maskeler arasında kaybolmuş, insanın anlam arayışının derinliklerine inen bir hikâyedir. Film, korku ve baskının egemen olduğu distopik bir dünyayı karşımıza çıkartır. Halkın benliğini yitirip haklarının hiçe sayıldığı bir geleceği tasvir eder. Bu karanlık dünyada, bir hakikatin yankısı duyulur 5 Kasım. Guy Fawkes belki de dünyanın ilk anarşist hareketi. Yalnızca bir tarihi figür değil, tarihin derinliklerinden çıkarak, direnişin ve hürriyetin simgesine dönüşür filmde. Film, çürüyen bir toplumda kimliğini kaybetmiş insanların özlerini yeniden bulma mücadelesini anlatır. 5 Kasım, yalnızca bir takvim günü değil, modern insanın saplandığı bataklıktan çıkışa dair bir umudun sembolüdür. Guy Fawkes’ın maskesi, yüzlerce yılın ötesine uzanır. Yalnızca bir simge değil, milyonların benlik arayışının sesidir. O maskenin ardında sisteme karşı çıkan bir halkın gölgesi vardır. Kimliklerini yeniden inşa etmeye çalışan yeniden var olmaya çalışan insanın hikayesi.. V for Vendetta modern insanın kendi kimliğini bulma mücadelesidir. Ne okuyacağını, ne izleyeceğini, ne dinleyeceğini, ne giyeceğini, nerede yaşayacağını ve hatta nerede öleceğini dahi dayatan sistemin dayatmalarına karşı yükselen bir isyandır. O sıradan insanların sıradan iradelerinin simgesidir. O sıradanlığı tüketim kültürünü ve ruhsuzlaşmış yaşamı reddeden bir başkaldırıdır.

Sistem korkuyla iktidarını sağlamlaştırırken, adalet ve özgürlük sadece birer vitrin süsüne dönüşmüştür filmde. İnsanlık ise çaresizliğin içinde kaybolmuş durumdadır. Korku ve manipülasyon insanların zihinlerine kazınmış, özgürlük ise sistemin çarkları arasında bir yanılsamaya dönüşmüş. Ancak V, bu çürümüş düzeni sarsacak bir hayalettir. Maskeli bir isyanın sureti, yozlaşmış sisteme karşı yükselen bir ses. O, bir adam değil, bir fikir. Bir düzeni yıkmaya, zihinleri uyandırmaya, unutulmuş hakikati hatırlatmaya gelen bir hakikat askeri. Parlamento Binası’nın havaya uçurulması, sadece bir yapıyı yok etmek değil, insanların zihinlerindeki zincirleri kırmaya yönelik bir eylem. Hz. İbrahim’in putları yıkması gibi, V de dayatılan korkuyu, sahteliği, manipülasyonu, köleliği ve yalanları baltasıyla yerle bir ediyor. Onun mücadelesi, sadece fiziksel bir savaş değil, idraki özgürleştirme savaşı. Zihinler prangalarından kurtulduğu an, gerçek hürriyet başlayacaktır filmde."Bu maskenin altında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var, Bay Creedy, ve fikirlere kurşun işlemez." Bu sözler, yalnızca bir meydan okuma değil, aynı zamanda bir manifesto. Baskının karanlığında unutulmuş bir hakikati hatırlatan bir manifesto. Maske sadece bir yüzü gizlemek için değil, bir düşüncenin sembolü olarak var. Bir örtü değil, bir başkaldırının nişanesi.
Evey’nin V ile karşılaşması, modern zamanların ironisiyle yazılmış bir tiyatro sahnesi gibi. Maskeli baloda kaybolmuş suretlerin dansı gibi görünse de, aslında bir ruhsal uyanışın yeniden doğuşun başlangıcıdır. V’nin ona okuduğu şiirler, yasaklanmış kitaplar, tablolar ve hatta Kur’an-ı Kerim.. Bu, sıradan bir eğitim süreci değil, bir nefsin terbiye edilmesi, içsel bir arınmadır. V Evey’i korku ve acı yoluyla eğitirken, aslında kadim bir metodu kullanmıştır Kendini tanı, nefsini tanı ve ona hükmet. Zira her insanın nefsini aşarak ruhsal bir arınmaya ulaşması, kadim öğretilerinin özüdür. Evey, işkence ve baskı ile karşılaşırken bu acıdan sadece bedeni değil, ruhu da etkilenir. Bir nevi "yeni bir doğum" yaşar. Artık eskisi gibi değil, daha bilge, daha özgür bir insan olur. Hastaya hastalığını kabul ettirmek zordur fakat ondan daha zor olan, köleye köleliğini kabul ettirmektir. Evey, özgürlüğü sadece fiziksel bir serbestlik olarak değil, nefsinden ve bağlılıklarından arınarak hakikatte bulur. Gerçek özgürlük korkunun ve bağlılıkların yok olduğu yerde filizlenir. Evey, kendi nefsini aşarak, hakikatin özüne, özgürlüğe doğru bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk onun yeniden doğuşunun tam anlamıyla bir yansımasıdır. V’nin mücadelesi, halkı pasiflikten çıkarıp aktif bir direnişe yönlendiren bir çağrıdır. Aynı Evey’de olduğu gibi. Her eylemi, bir halkın bilinçlenmesine, hürriyet adına sesini duyurmasına yönelik bir felsefi duruştur. Evey’nin V ile olan ilişkisi, bu dönüşümün en somut örneğidir. Başta bir terörist olarak gördüğü V’nin zamanla onun ideallerini anlamaya başlar. Evey’nin içsel yolculuğu, bir bireyin hürriyetine nasıl ulaşabileceğini simgeler.
V for Vendetta, yalnızca bir isyanın hikâyesi değil, aynı zamanda bir vicdan muhasebesidir. Şiddet yalnızca kan ve barut kokan bir yıkım mıdır, yoksa mukadder bir doğum sancısı mı? V bir fikir, bir simge, bir kıvılcımdır. Karanlığı yırtmak için ateşi tutuşturur, esaretin uykusuna dalmış bir milleti sarsarak uyandırmak ister. Lakin ateş, yalnızca ışık getirmez. Bazen küllerin arasından yükselen, eskiyi aratan bir karanlığı da doğurur. O hâlde soralım: Özgürlüğün yolu, gerçekten de yıkımdan mı geçer? Tarih, bir ibret kitabıdır. Sayfaları, kanla yazılmış satırlardan müteşekkil… Kaos, kaç kere kurtuluş diye sunuldu, kaç kere bir devrim, yeni bir zulmün eşiği oldu? Nice devrimler özgürlük nidalarıyla başlamış ama giyotinin gölgesinde son bulmamış mıydı? Halkı kurtardığını iddia eden nice isyan, yeni efendiler doğurmamış mıydı? Yıkım, yıkımdan başka ne doğurmuştur?

Fakat insanlık tarihini yalnızca kılıçların ve savaş naralarının yazdığını sananlar yanılır. Sessiz ve derin akan nehirler de vardır. Peygamberler, vahyin rüzgârlarıyla geldiler. Kalpleri fethettiler. Zorbalıkla değil, kelamla. Ne kan döktüler ne de korku saldılar. Onların devrimi, çağları aşan bir diriliş oldu. İşte asıl inkılâp, asıl devrim bu değil mi?. Şiddet, karanlığı delmeye muktedir olabilir, lakin kalpleri aydınlatan yalnızca hakikattir. Şimdi V’nin ardında bıraktığı soruyla baş başayız. O, hakikatin habercisi midir, yoksa yalnızca yeni bir kaosun perdesini mi aralamaktadır? Film, bu sorunun cevabını bize bırakır. Lakin tarih, acımasız bir öğretmendir ve her defasında aynı dersi tekrar eder. Yıkım, hangi adla anılırsa anılsın, ardında ne bıraktığıyla hükmolunur.
Teknoloji, medya, devlet… Hepsi birer maskedir, biz ise bu modern zamanın maskeli balosunda kaybolan suretleriz. İçimize sızan bu güçler, medeniyetimizi, kültürümüzü, değerlerimizi, en nihayetinde benliğimizi çalarken, kimliğimizi bir serap misali uzaklara savururlar. Kapitalizmin loş caddelerinde adım adım zombiye dönerken kimliğimizin kaybolduğu görünür görünmez zincirlerle bağlandığımız bu çağdaş dünya, bir distopya değil mi? "V for Vendetta"nın maskesi, bu karanlık çağda bir umut ışığı gibi belirir. Modernitenin dayattığı kimliklerden sıyrılmak özü aramak ,kendi isyanımızı kendimize başlatmak…Bu isyan yalnızca dış dünyaya değil, ruhumuzun derinliklerine de olmalıdır. Maskelerin ardında, kimliğini arayan bir toplumun çığlığı yankı bulur. Ve işte, bu yolculukta insan, kendini ararken, sonsuzluğu keşfeder. İçindeki zincirleri kıran her adım, ona hürriyetin yalnızca bedensel değil, ruhi bir özgürlük olduğunu da hatırlatır. Maskeler düşer, duvarlar yıkılır ve geriye yalnızca bir ses kalır. İlahi bir ses. o da insanın özüne, hakikate ve nihayetinde man aleminde kendini bulma hikayesidir.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
V for vandetta Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz V for vandetta yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
V for Vandetta yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL