0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
331
Okunma

Bazen gökyüzü karanlık olur.
Bulutlar üst üste yığılır, göğsünüze çöken bir ağırlık gibi.
Rüzgâr bile sessizleşir.
O anlarda insanın içi de bulutlanır; ne bir ışık görünür, ne de bir umut kıpırtısı.
Sanki her şey biter gibi olur.
Oysa hiçbir şey bitmez — sadece görünmez olur.
Çünkü hayatın en derin mucizesi, tam da o görünmeyen anlarda büyür.
Yağmur başladığında herkes kaçar.
Kimi şemsiyesine sarılır, kimi bir saçak altına.
Ama kimse düşünmez:
“Belki bu yağmur beni temizlemeye gelmiştir.”
Oysa bazen yağmurun amacı ıslatmak değil,
birikirken kirlenmiş duygularımızı yıkamaktır.
Toprağın kokusunu o yüzden severiz.
Çünkü toprak, her yağmurdan sonra yeniden doğar.
Ve biz de her yağmurdan sonra biraz daha saflaşırız — fark etmeden.
Yağmurun ardından gökkuşağı çıkar.
Ama gökkuşağı, hiçbir zaman yağmur dinmeden doğmaz.
Bu evrenin sessiz bir yasası gibidir:
Her güzelliğin öncesinde bir sabır,
her ışığın öncesinde bir karanlık vardır.
İnsan da böyledir.
Yıkılmadan olgunlaşmaz, ağlamadan arınmaz,
kırılmadan büyümez.
Bu yüzden “yağmurun ardından gökkuşağı vardır” sözü
sadece doğanın değil, ruhun da sırrıdır.
Bazen hayat seni sınar.
Bir dostunu kaybedersin, hayalin yıkılır,
kalbin kırılır, gücün tükenir.
İşte o an, içindeki yağmur başlar.
Ne kadar gizlemeye çalışsan da damlalar akar içinden.
Ama bil ki bu, ruhunun yıkandığı andır.
Ve gökkuşağı daima yıkanmış bir kalpte doğar.
Kimi insanlar yağmurdan kaçar,
kimi yağmurun altında yürür.
Ama az insan, o yağmurun anlamını hisseder.
O anlamı hisseden kişi,
artık ne fırtınadan korkar,
ne de karanlıktan.
Çünkü bilir:
Her şeyin ardında bir hikmet vardır.
Ve hiçbir acı, boşuna yaşanmaz.
Bir gün, kalbinde biriken bulutlar
yağmur olup döküldüğünde sakın korkma.
Belki de uzun zamandır susturduğun duygular
artık kendini anlatmak istiyordur.
İzin ver.
Ağla, sessizce.
Çünkü gözyaşları, ruhun yağmurudur.
Ve her gözyaşı, yeni bir gökkuşağının habercisidir.
Hatırlıyor musun, çocukken gökkuşağını görünce nasıl sevinirdin?
Renkleri nasıl büyülü gelirdi?
O renkler sadece gökyüzünde değil, kalbimizin içinde de vardır aslında.
Kırmızı cesareti, turuncu sıcaklığı,
sarı umudu, yeşil huzuru,
mavi sadakati, mor ise bilgeliği anlatır.
Her insanın içinde bir gökkuşağı gizlidir.
Ama o renkler, ancak fırtınadan sonra görünür.
Bu yüzden üzülme;
yağmur yağıyorsa, hayat seni boyamaya başlamıştır.
Sadece biraz sabretmen gerekir.
Çünkü sabır, karanlıktan ışığa açılan kapıdır.
Ve kim sabrederse,
onun göğünde mutlaka bir gökkuşağı doğar.
Zamanla anlarsın ki,
hiçbir acı sonsuz değildir.
Hiçbir keder seni tamamen tüketmez.
Hayat, daima denge kurar.
Bir yandan alır, diğer yandan verir.
Bir yandan yakar, diğer yandan yeşertir.
Tıpkı toprak gibi:
Yanan yerden bir gün yeşil filizler çıkar.
Sen de toprağın çocuğusun.
İçinde yeniden filizlenecek güç var.
Kırıldığını sandığın yerde,
aslında köklerin daha derine iner.
Her yara, seni biraz daha bilgeleştirir.
Ve bilgelik, acının içinden doğar.
Bu yüzden,
yağmurun altında yürümekten korkma.
Bırak ıslatsın seni,
bırak geçmişini yıkasın.
Her damla, senden eski bir yükü alıp götürür.
Ve sen hafifledikçe,
gökyüzüyle aynı frekansta titreşmeye başlarsın.
O zaman görürsün ki,
gökkuşağı yalnız gökyüzünde değil,
senin kalbinde de açılmış.
Bir gün dönüp baktığında,
“iyi ki yağmur yağmış” diyeceksin.
Çünkü o yağmur olmasaydı,
içindeki gökkuşağını hiç fark etmeyecektin.
Erol Kekeç/05.10.2025/Sancaktepe/İST