1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
168
Okunma
Aldous Huxley – Cesur Yeni Dünya -Byung Chul Han İlişkisi
Roman, totaliter ama düzenli bir dünya devletinde geçer. Birey özgürlüğünün yok sayıldığı, insanların genetik olarak sınıflara ayrıldığı, uyuşturucuyla (soma) mutlu tutulduğu bir gelecek ütopyası (!) anlatılır. Ama bu ütopya aslında bir distopyadır.
Toplumun mutsuz olmaması için duygular bastırılır, sanat ve din ortadan kaldırılmıştır. "Soma" adlı uyuşturucu,insanlara gerçeklerden kaçma ve yapay mutluluk sağlar.
Şimdi düşünür,Byung Chul Han’ nın görüşlerine bakalım.Palyatif toplum kitabından yola çıkalım.
Byung-Chul Han, modern toplumun "acıdan kaçma" eğilimini eleştirir. İnsanlar artık acıya tahammül edememekte, hemen rahatlama, anlık haz ve sürekli iyilik hâli istemektedir. Bu durum toplumu "palyatif" (sadece semptomları bastıran, yüzeysel rahatlık sağlayan) hâle getirmiştir.Sürekli pozif olma dayatısı var .
George Orwell – 1984 -Michel Foucault ilişkisine bakalım.
1984, totaliter bir rejimin birey üzerindeki baskısını ve özgürlüklerin yok edildiği bir distopyayı anlatır. Ana karakter Winston Smith, Büyük Birader’in yönettiği Okyanusyaadlı hayali devlette yaşar. Parti, her bireyin düşüncesini, duygusunu ve davranışını kontrol eder. Winston sonunda Büyük Birader’i sever. Kendi benliği ve özgürlüğü tamamen yok edilir. Orwell, bireyin devlet karşısında nasıl ezildiğini, dilin, bilginin ve gerçekliğin nasıl manipüle edildiğini çarpıcı bir şekilde anlatır.
Şimdi 1984 ve Foucault ilişkisine bakalım:
Foucault, Hapishanenin Doğuşu adlı eserinde cezalandırma biçimlerinin tarihsel dönüşümünü ve modern toplumda disiplin mekanizmalarının nasıl kurulduğunu analiz eder. Kitap, cezalandırmanın beden üzerinde kamusal şiddetten, ruhu hedef alan denetim ve gözetim biçimlerine nasıl evrildiğini gösterir.Foucault’ya göre modern toplum, bireyleri “özgür” bırakırken aslında onları daha etkili şekilde denetler. Hapishane sadece bir kurum değil; disiplinin topluma yayılmasının merkezi örneğidir.
5.0
100% (1)