0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
143
Okunma
Bugün kafamda iki kelime döndü: sevmemek ve boyun. Hiçbir yere gitmeyin, biraz zihnimi boşaltmalıyım.
Sevmemek
Ben yeni bir insan ile tanıştığımda, o kişiyi sevip sevmeyeceğime anında karar verirdim. Bu bir kuralım değildi ama düşünceler ve analizler kafamda şimşek gibi çakarken gerçekleşen bir sonuçtu. Sevmediğimde tam sevmezdim, sevdiğimde ise fazla severdim. Ortam yoktu. Her şeyde olduğu gibi aslında.
Fikirlerde aşırılığı sevmediğim kadar, duygularda uçlarda yaşamaya bayılıyorum.
Son zamanlarda yaşadığım olaylar, “sevmemek nedir?” diye sordurttu. Sevmemek öyle damdan düşer gibi olur muydu? Bir yemek gibi pişmeli miydi?
Bir insanda sevecek de sevmeyecek de çok şey bulabileceğimizi yeni öğrendim. “Sevmiyorum” dediğim iş arkadaşımın bazı davranışlarını yakaladığımda, mesela kalbi benimkinden daha temiz gelmişti. Özünde iyiydi çünkü. Sadece gölge taraflarıydı beni rahatsız eden. Ama dikkatlice bakınca o davranışların benimle ilgisi yoktu. Ve sevmediğim davranışların etkisinden kendimi koruyabilirdim.
Aslında kişiyi değil davranışı sevmiyordum. Kişiden gelen yeni bir bilgiyi, neşeli hallerini, ilginç bir anısını veyahut yemek tarifini seviyordum mesela. Kibirli bakışlarını, onay bekleyen hallerini, sözlerindeki elinde olmadan sarf ettiği emir kiplerini ve sürekli kendini övüşünü sevmiyordum mesela. Ama aynı kişinin ikram ettiği çay gayet lezizdi.
Artık bu yüzden birini sevmeyeceksem, bu ancak şahsıma, insanlığa, doğaya, güzel şeylere yapılan büyük bir saygısızlığa şahit olmamla gerçekleşmeli. Eğer sevimsiz davranışları fazlaysa, sevmeme hakkı yine bende saklı tabii :) Ama bu olayın sağa mı yoksa sola mı sapacağımızla hiçbir ilgisi yokmuş. Görülecek her şey o düz yoldaymış.
Boyun
Şu satırları okuduğunda en son ne zaman bir canlının boynunu öptüğünü düşün önce. Düşündün mü? Mesela en masumundan bir bebeğin… Aman Allah’ım, oraya gömülmek istersin. Ya da bir kediyi sırtüstü dizlerine yatırdığında, tüylerle kaplı boynunu öperken pamuk şekeri yiyorsun sanki.
Ve en güzelinden, bir insanın boynunu öperken düşün kendini. Neler hissediyorsun? Yanmış bir parmağı soğuk suya tutmak gibi. Bedeninde kaşınan bir noktaya birden ulaşmak gibi. Saçlarının rüzgârda savrulması gibi. Taze çekilmiş kahvenin piştikten sonraki kokusu gibi. Üşüyen ellerin ısınması, karamelize soğanın ağızda bıraktığı tat gibi. Ve tüm bunların akan bir ırmakta buluşması gibi. Karmakarışık duygular, duyguseli…
Ama neden boyun? Orası sanki insan bedeninin kapısı gibi. İlk oradan içeri giriyorsun. Çünkü boynunu açtığında en zararsız ve savunmasız hâlindesin. Bir kurbanlık koyun gibi. Sana boynunu açan aslında teslim oluyor demektir. Şah damarından daha kıymetli ne sunabilirdi? Öyle bir şey işte bu boyun. Kafayı yersin.
T.B.B.
02.10.2025 23:00
5.0
100% (1)