Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
MuratKEREMk
MuratKEREMk

Kur’ân’ın Hizmetkârı: Abdullah b.Mes’ûd(r.a)

Yorum

Kur’ân’ın Hizmetkârı: Abdullah b.Mes’ûd(r.a)

0

Yorum

3

Beğeni

0,0

Puan

120

Okunma

Kur’ân’ın Hizmetkârı: Abdullah b.Mes’ûd(r.a)

Kur’ân’ın Hizmetkârı: Abdullah b. Mes‘ûd (r.a.)

Yazar: Murat Kerem



Küçük Bir Çobanın Büyük Yolculuğu

Mekke’nin kumlarında koyun otlatan genç bir çoban… Kimin aklına gelirdi ki, o zayıf vücutlu, ince bacaklı delikanlı; bir gün Resûlullah’ın en yakınında bulunacak, Kur’ân’ın en büyük taşıyıcılarından biri olacak?

Abdullah b. Mes‘ûd (r.a.), İslâm’ın ilk yıllarında imana gelen sahabilerdendir. Cahiliye devrinde Mekke’nin büyükleri tarafından hor görülen, fakir bir aileye mensup olan bu genç, aslında Allah katında seçilmiş bir kuldu. Onun gönlü, sahralarda koyun güderken bile hakikati arıyordu [1]. Bu safiyet, kalbin Allah kelâmına açık olmasının işaretiydi. Çünkü Kur’ân, tertemiz sinelere iner [2].



İlk Karşılaşma: Kur’ân’ın İlk Nefesi

Bir gün koyunlarını güderken Resûlullah (s.a.s.) ile Hz. Ebû Bekir (r.a.) yanına uğradı. Peygamber Efendimiz ondan süt istedi. Abdullah, “Ben emanetçiyim, sahibinden izinsiz veremem” dedi. Bu cevabı, onun emanete sadakatini gösteriyordu [3]. Ardından Resûlullah, kurumuş bir koyunun memesine mübarek elini sürdü ve süt fışkırdı.

İşte o an, Abdullah’ın kalbine iman kıvılcımı düştü. Daha sonra o, Resûlullah’ın yanına girdi ve Kur’ân’ın ilk talebelerinden biri oldu. Kendi ifadesiyle:

“Ben Kur’ân’ı doğrudan Resûlullah’ın ağzından yetmişten fazla sûre dinledim.” [4]

Bu, Kur’ân hizmetinin ilk halkalarından biridir. Bütün çağlarda tekrar eden bir hakikat: Emanete sadakat, imanın kapısını açar [5].



Kur’ân’ın Tercümanı

Resûlullah (s.a.s.) onun kıraatini övmüş ve şöyle buyurmuştu:

“Kur’ân’ı dört kişiden öğreniniz: Abdullah b. Mes‘ûd, Sâlim, Muâz b. Cebel ve Übey b. Ka‘b’dan.” (Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 8) [6]

O, Kur’ân’ın yaşayan bir lügatı gibiydi. Tilaveti gönülleri titretiyor, manaya nüfuzu kalpleri aydınlatıyordu. Resûlullah, ondan Kur’ân okumasını istediğinde Abdullah (r.a.) okudukça gözlerinden yaşlar süzülmüştü [7].

Risale-i Nur’da ifade edildiği gibi:

“Kur’ân, bütün insanları manen terbiye eden ilâhî bir kelâmdır.” [8]

İşte Abdullah b. Mes‘ûd, bu terbiye edici nefesi Resûlullah’tan doğrudan alan bir talebeydi.



Cesaretin Sembolü

Mekke’nin en zor günlerinde Abdullah b. Mes‘ûd, Kâbe’nin yanında yüksek sesle Kur’ân okuyan ilk sahabidir. Müşrikler etrafına üşüşüp ona saldırdılar, yüzünü kan içinde bıraktılar. Sahabiler:
“Niçin böyle yaptın, bile bile gitmez miydin?” dediklerinde:

“Vallahi, Allah’ın kelâmını orada duyurmak istedim. Yarın yine okurum.” [9]

Bu cevap, iman hizmetinde göze alınan fedakârlığın bir sembolüdür. Risale-i Nur’un bir yerinde ifade edildiği gibi:

“Hakikat yolunda en büyük kuvvet, ihlastır; ihlâsı taşıyan zayıf bir insan, dağları yerinden oynatır.” [10]



Kûfe’de İlmin Yükselişi

Hz. Ömer (r.a.), Abdullah b. Mes‘ûd’u Kûfe’ye kadı ve muallim olarak tayin etti [11]. O küçük şehir, kısa sürede İslâm dünyasının en önemli ilim merkezlerinden biri hâline geldi. Abdullah’ın ders halkaları, Kur’ân, hadis, fıkıh ve kıraat alanında bir ilim devrimi başlattı.

Talebeleri arasında Alkame b. Kays, Mesrûk b. Ecda‘, Esved en-Nehâî gibi büyük isimler vardı. Bu silsile daha sonra İmam Ebû Hanîfe’ye ulaştı ve Hanefî fıkhının temelini oluşturdu [12].
• Tefsir: Ayetleri nüzûl ortamıyla ve hikmetiyle açıklamak.
• Hadis: Resûlullah’ın sesini sahih rivayetlerle diri tutmak.
• Kıraat: Kur’ân’ı kalp ve sesle birlikte okumak.
• Fıkıh: Akıl ve nakli birleştirerek yeni meselelere çözüm bulmak.

Kûfe’de yakılan bu ilim kandili, asırlar boyunca ümmete ışık oldu.



Takvâ ve Zühd Hayatı

Dünyaya değer vermeyen Abdullah b. Mes‘ûd, sade bir hayat yaşadı. Halife Hz. Osman (r.a.) ona maaş bağlamak istediğinde kabul etmedi:

“Ben dünyalık bir şey istemem. Bana yeten, Allah’ın kelâmıdır.” [13]

Bu tavır, Risale-i Nur’da sıkça vurgulanan “ihlas ve kanaat” hakikatini hatırlatır:

“İhlâs ve kanaat, bir mü’mini bütün dünyadan daha zengin yapar.” [14]



Bugüne Bıraktığı Miras

Abdullah b. Mes‘ûd’un hayatı bize şunu öğretir:
• Asıl değer, kalpteki iman ve dildeki Kur’ân’dır. [15]
• Cesaret, hakikat için bedel ödemeyi göze almaktır. [16]
• İlmin bereketi, takvâ ile birleştiğinde nesilleri aydınlatır. [17]

Onun mirası, “Kur’ân hizmetkârlığı”dır. Bu hizmet, zamanlar üstü bir bayraktır; kimi sahralarda bir çoban, kimi zindanlarda bir mü’min, kimi ders halkalarında bir talebe tarafından taşınır.



Bir Mumdan Bin Kandil

Abdullah b. Mes‘ûd’un (r.a.) halkasında yanan bir mum, milyonlarca kandili tutuşturdu. Onun ilmi, Ebû Hanîfe’nin fıkhında, kıraat imamlarının okuyuşunda, müfessirlerin kaleminde, muhaddislerin rivayetlerinde yankılandı.

Bu hakikati Mevlânâ, Mesnevî’de şöyle dile getirir:

“Bir mumdan binlerce mum yansa da, o mumun ışığından hiçbir şey eksilmez.”

Bediüzzaman Said Nursî de Risale-i Nur’da aynı hakikati şöyle ifade eder:

“Bir şem’a, başkasını tutuşturmakla nurundan hiçbir şey kaybetmediği gibi; belki ışığı ziyadeleşir. İhlâs ile hareket eden, hem kendi kazanır, hem kardeşinin kazanmasına yardım eder.”
(Mektubat, Yirminci Mektup – İhlâs Risalesi)

İşte Abdullah b. Mes‘ûd’un Kûfe’de yaktığı ilim kandili de böyleydi: Bir mumdan bin kandil yandı, ışık azalmadı; aksine çoğaldı. Ve o nur, hâlâ yanmaya devam ediyor…



Kaynakça

[1] İbn Sa’d, Tabakât, III, 145.
[2] Nursî, Said. Sözler, Yirmi Beşinci Söz.
[3] İbn Hacer, el-İsâbe, II, 368.
[4] Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 389.
[5] Nursî, Said. Lem’alar, Yirmi Birinci Lem’a.
[6] Buhârî, Fezâilü’l-Kur’ân, 8.
[7] Müslim, Salâtü’l-Müsafirin, 247.
[8] Nursî, Said. Sözler, On Dokuzuncu Söz.
[9] İbn Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, III, 38.
[10] Nursî, Said. Lem’alar, Yirmi Birinci Lem’a.
[11] Taberî, Tarih, IV, 174.
[12] Zehebî, Siyeru A‘lâmi’n-Nübelâ, VI, 390.
[13] İbn Hacer, el-İsâbe, II, 369.
[14] Nursî, Said. Şualar, Dördüncü Şua.
[15] Nursî, Said. Lem’alar, On Dokuzuncu Lem’a.
[16] Buhârî, Cihâd, 25.
[17] Nursî, Said. Mektubat, Yirminci Mektup.

Paylaş:
3 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Kur’ân’ın hizmetkârı: abdullah b.mes’ûd(r.a) Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Kur’ân’ın hizmetkârı: abdullah b.mes’ûd(r.a) yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Kur’ân’ın Hizmetkârı: Abdullah b.Mes’ûd(r.a) yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL