1
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
166
Okunma

İlhamın ilk fısıltısı, soğuk kış günlerinde bile güneşi kucaklayan o ahşap pencere pervazında saklıydı. Yedi yaşındaydım, elimdeki kurşun kalem ise dünya ile kurduğum ilk gizli iletişim aracımdı. Kimsenin okumayacağı küçük notlar, bazen sadece adımın harfleri... O pervaz, benim sahne perdemdi, kimsenin bilmediği gizli günlüğüm.
Büyüleyici bir meraka sahiptim. Her şey bir keşif alanıydı: Yerdeki karıncanın zorlu yolculuğu, kitapların sayfaları, annemin gözlerindeki sessiz hikâyeler... Ama zihnimdeki en büyük keşif, her zaman gelecekti.
Hayaller kurardım. Bütün hayallerimde, ışıklar üzerimdeydi. Okumuş, saygıdeğer bir kadın olmuştum. Sözlerim dinleniyor, anlattıklarım büyük bir sessizlikle karşılanıyordu. Sonra o an gelirdi: Kürsüden inerken salonun uğultusu dinmez, alkışlar kulaklarımda yankılanırdı. Bu, şöhretin değil, içimdeki o küçük notların nihayet büyük bir sese dönüştüğünün teyidiydi.
Kalem Yorulur, Ses Kısılır
Ama hayat, pencere pervazı kadar sade değildi. Büyüdükçe, o masum per vazın üzerini sorumlulukların tozu kapladı. Faturalar, yetiştirilmesi gereken işler, herkesin benden beklediği "mükemmel" roller...
Rutin, zihnimin en büyük düşmanıydı. Her gün aynı yoldan, aynı düşüncelerle geçmek, beynimdeki keşif lambasını yavaşça söndürdü. Artık bir şey yazmaya kalktığımda, o yedi yaşındaki çocuk gitmiş, yerine sert bir eleştirmen oturmuştu. Her satır, alkışlanacak bir başyapıt olmalıydı.
Kalemim yorulmuştu. Aslında yorulan o değildi; yorgun olan, kusursuzluk beklentisinin ağır yüküydü. O içimdeki ilham fısıltısı, hayatın gürültüsü içinde duyulmaz olmuştu. Yazmak yerine, erteliyordum. Oysa biliyordum: İlham, gökten inen bir lütuf değildi; o, ben çalışırken beni bulan bir arkadaştı.
Geri Dönüş: Kusurlu Başlangıçlar
Bir gün, o çocukluk merakına geri dönmeye karar verdim. Eğer ilham, o kusursuz olmayan ilk nottaysa, onu kusurlu başlangıçlarla geri çağıracaktım.
Masanın başına oturdum, o büyük hayali unuttum. Yargılamadan, sadece dökülen ne varsa yazdım. Bazen anlamsız kelimeler, bazen sadece o gün yaşadığım kırgınlık üzerine içimi boşaltmak, rahatlamak için... Tıpkı eskiden pencere pervazına yazdığım gibi... Sonuç değil, eylem önemliydi.
Yazdıkça fark ettim: O azim, o ruh, hiç kaybolmamıştı. Sadece üzerindeki o yorgunluk ve mükemmeliyetçilik katmanının kaldırılması gerekiyordu. O alkışlanan sahneye giden yolun, küçük, dağınık ve azimli adımlarla döşendiğini anladım. İlham bir kıvılcımdır; ancak o kıvılcımı harlayan, rüzgâra rağmen yanmasını sağlayan azim dolu nefestir.
Şimdi, kalemim hâlâ yoruluyor olabilir ama artık onu susturmuyorum. Aksine, yorgunluğun altındaki o küçük, meraklı sesi dinliyorum. Çünkü biliyorum ki, o alkışlar sadece yazmaya devam edenlere gelir.
5.0
100% (2)