3
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
335
Okunma
Son yıllarda eğitim dünyasında sıkça duyduğumuz kavram var; akran zorbalığı. Basitçe ifade etmek gerekirse akran zorbalığı; çocukların veya gençlerin birbirilerine karşı fiziksel, sözel ya da duygusal baskı kurması, alay etmesi, dışlaması veya zarar verici davranışlarda bulunmasıdır. Masum bir şaka gibi başlayan sözler, zamanla bir gencin özgüvenini sarsan, ruhsal dünyasında derin yaralar açan bir travmaya dönüşebilir.
Peki, bu durumun nedenleri nelerdir? Elbette sadece okuldaki ilişkilerle açıklanamaz. Çocuklar ve gençler, gördüklerini taklit ederek öğrenirler. Televizyonlarda her akşam yayınlanan “reyting uğruna” şiddeti normalleştiren diziler, gençlerin dünyasında birer rol model haline geliyor. Bir karakterin sorunlarını yumruk atarak, silah çekerek ya da hakaret ederek çözmesi, izleyici genç için sıradanlaşabiliyor. Bu da okulda veya sosyal çevrede aynı yöntemlerin denenmesine kapı aralıyor.
Akran zorbalığının sadece mağduru değil, faili de büyük zarara uğrar. Zorbalığı uygulayan çocuk ya da genç, empati yeteneğini kaybederek, ileriki yaşamında sağlıklı sosyal ilişkiler kurmakta zorlanır. Zorbalığa maruz kalan ise özgüvenini yitirir, okul başarısı düşer, içine kapanır ve çoğu zaman derin psikolojik sorunlarla sorunlarla boğuşur.
Burada ailelere, öğretmenlere ve medyaya büyük görevler düşüyor. Aileler çocukların izlediği programları kontrol etmeli, şiddeti meşru gösteren yapımlara karşı daha bilinçli olmalıdır. Okullarda ise rehberlik çalışmalarıyla gençler arasında empati ve hoşgörü kültürü yaygınlaştırılmalıdır. Medya kuruluşları da toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ederek şiddeti yüceltmek yerine, sorunların barışçıl yöntemlerle çözüldüğü yapımlara yer vermelidir.
Unutmayalım ki akran zorbalığı sadece bir çocukluk sorunu değil, geleceğin toplumsal huzurunu tehdit eden ciddi bir problemdir. Şiddeti ekranlarda alkışlamayı bırakıp, barış ve anlayışı örnek gösterdiğimiz gün; gençlerimiz de birbirine daha saygılı, daha merhametli olacaktır.
Fevzi GÜLTUNA
5.0
100% (2)