Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
Çağdaş Durmaz
Çağdaş Durmaz

Tuzak / Kaçış isimli hikayenin devamı

Yorum

Tuzak / Kaçış isimli hikayenin devamı

( 2 kişi )

1

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

180

Okunma

Tuzak  /  Kaçış isimli hikayenin devamı

Tuzak / Kaçış isimli hikayenin devamı



Doktor adamın sorduğu soruyu naifçe ’’ Evet sen benim hastamsın ’’ diye cevapladı. Adam ’’Peki bu an gerçek mi ? ’’ diye ikinci bir soru sorduğunda doktor : ’’Gerçek olan ile olmayanın tek ayracı acıdır ’’ dedi.

Doktorun kliniği, şehrin göbeğindeydi. Kat kat yükselen binanın on ikinci katında, steril beyaz duvarların ardında, insan ruhunun çatlaklarını tamir ediyordu. Artık sadece “Adam” diye anılmayı hak eden o yıkık insan asansörde sıkışmış gibiydi. Metal duvarlara yansıyan silueti, solgun ve titrekti. Kaburgalarının ardındaki o karanlık boşluk, sabahın ışığına rağmen genişliyordu. İçindeki gece, dışarı sızmaya hazırdı.

Adam’ın gözleri, odanın köşesindeki büyük boy aynaya kaydı. Orada, kendi solgun, çökmüş halini görüyordu. Ama bir an… bir saniyeliğine… Gözlerinin içinde, kendi bakışından daha derin, daha keskin, daha karanlık bir ışık parladı. Sandalyesinde gerildi. “Konuşuyor,” dedi Adam, kendinden bile emin olmayan bir sesle. “Ama sesi… benim içimden geliyor. Benimmiş gibi. Ama ben değilim.” O ‘şey’ ben değilim, diye düşündü ama içi burkuldu. Belki de ta içindeki özüydü bu.

Doktor, gözlüklerini çıkarıp temizledi. Camlara üfleyip bezle sildiği an, Adam’ın gözüne bir zayıflık ışığı gibi çarptı. Bu kusursuz insan da kirleniyordu işte. “Bu yansıma… ona bir isim verdiniz mi? Onunla konuşmayı denedin mi?”
Adam başını salladı. “İstemiyorum. Korkuyorum.” Aslında bir parçası, o karanlıkla birleşmek için yanıp tutuşuyordu. O boşluğu doldurmanın tek yolunun bu olduğunu biliyordu.

Seans, kum saatinin kumlarının tekrar tekrar akışıyla sürdü. Doktor sorular soruyor, Adam kelimeleri kırık dökük dışarı atıyordu. Her cevap, içindeki karanlık varlığın biraz daha netleşmesine yol açıyordu. Sanki doktor, bilmeden bir canavarı besliyordu. Odaya çöken akşam gölgeleri, aynadaki yansımayı daha belirgin hale getirdi. Adam artık net görüyordu: Kendisinin ama daha güçlü, daha karanlık, daha acımasız bir versiyonu. Dudaklarını kıpırdatıyordu. Sessiz bir emir veriyordu.

Seans bittiğinde Adam ayağa kalktı. Bacakları pamuk gibiydi. Doktor da kalkmış, pencereden dışarı bakıyordu. Şehrin ışıkları, gözlük camlarına yansıyor, iki küçük ateş topu gibi parlıyordu. “Gelecek hafta aynı gün,” dedi mekanik bir tonla, hâlâ dışarı bakarken.

Adam kapıya yöneldi. Eli tokmağa uzanırken, aynadaki yansıma aniden hareket etti. Hızla, bir yılan savuruşuyla, doktorun arkasına doğru işaret etti. Adam’ın kalbi göğsüne vurmaya başladı. İçindeki uğultu, kulaklarını sağır eden bir çığlığa dönüştü. “ŞİMDİ!” diyen bir çığlık attı karanlık varlık aynada.

Dönüşü bir rüzgar gibiydi. Doktor, arkasındaki hareketi hissetmiş, şaşkınlıkla dönmeye başlamıştı. Adam’ın eli, masanın üzerindeki keskin kenarlı, metal kum saatini kavradı. Soğuk metal, tenine yapıştı. İçindeki karanlık, kolu yönlendirdi. Bir hamlede, kum saati, doktorun şakağına saplandı! Tok bir ses geldi, kum saati kırıldı, incecik kum taneleri ve cam kırıkları, doktorun saçlarına, omzuna yağdı.

Doktor, gözleri faltaşı gibi açık, sendeledi. Şaşkınlık ve inançsızlık, profesyonel maskeyi paramparça etmişti. Elini şakağına götürdü. Parmakları, sızan kırmızı sıvıyı hissetti. “Tanrım…” diye boğuk bir ses çıkardı.“ Hala…” diye hırıldadı doktor, nefes almakta güçlük çekerek, “halüsinasyon gördüğünü mü sanıyorsun? Bu an gerçek !” Ölümün eşiğinde bile tanı koyma telaşıyla.

Adam – ya da içindeki o karanlık varlık – dudaklarında buz gibi bir gülümsemeyle yaklaştı. Kanlı cam parçasını, doktorun önünde, masanın üzerine bıraktı. Metal masaya değen camın sesi, odadaki ölüm sessizliğini boğdu.

“Acı,” dedi Adam’ın sesi, ama tonu tamamen değişmiş, alçak, vızıltılı ve zalimceydi. Aynadaki varlığın sesiydi bu. “Acı hissediyorsan… gerçektir. Bunu sen öğretmedin mi bana, Doktor?”

Doktorun gözleri, masadaki kanlı cam parçasına kaydı. Sonra Adam’a baktı. Gözlüklerinin arkasındaki bakışta korku vardı.
Adam (ya da içindeki karanlık varlık), cam parçasını alıp doktorun titreyen eline zorla sıkıştırdı. Parmaklarını, doktorun parmaklarının üzerine kapatarak. Doktorun kendi eli, kendi ölüm aletini tutuyordu şimdi. “İşte,” dedi karanlık ses. “Dene. Acı gerçek mi? Yoksa halüsinasyon mu?”

Doktorun nefesi hırıltılı çıkıyordu. Cam parçası, kendi kanıyla kaygandı. Adam (ya da içindeki varlık), doktorun elini sıkıca kavradı. Bir kuklacı, kuklasını yönlendirir gibi. Cam parçasını, doktorun kendi gırtlağına doğru yavaşça, acımasızca yaklaştırdı. Doktor direniyordu, kasları çelik gibi gergindi, ama Adam’ın (ya da o şeyin) gücü inanılmazdı. İçindeki karanlık, fiziksel sınırları bile zorluyordu.

“Hayır… Lütfen…” diye inledi doktor, son bir umutla.

Camın keskin ucu, doktorun gırtlak derisine değdi. Bir damla kan, daha sızıp aktı. Adam’ın içindeki varlık, doktorun elini sertçe ittirdi! Çıt! Keskin cam, gırtlağın yumuşak dokusuna saplandı, derinlemesine girdi! Doktorun gözleri anında fırladı. Ağzı korkunç bir ‘O’ şeklinde açıldı ama ses çıkmadı. Sadece boğuk, baloncuklu bir hırıltı. Kan, fışkırarak cam parçasının etrafından, adamın eline, koluna, doktorun göğsüne aktı, sıcaktı...

Adam (ya da içindeki varlık), doktorun kulağına eğildi. Doktorun gözleri, artık görüşünü kaybetmeye başlamışken, ona baktı. Adam’ın sesi ürkütücüydü: “Acı duyuyor musun, Doktor?”

Doktor, başı düşmeden önce, bir baş hareketi, onaylarcasına bir seğirme yaptı. Evet...

Adam’ın dudaklarındaki buz gibi gülümseme genişledi. Doktorun elini, gırtlağına saplı cam parçasından zorla çekti. Cam, doktorun bedeninde kaldı. Doktor, kanlar içinde, adamın ayaklarının dibine yığıldı.

Adam, üzerine sıçrayan kanı görmezden gelerek, doktorun masasına yöneldi. Aynaya baktı. Orada, kendisini görüyordu. Solgun, yorgun, gözlerinin altı mor, ama… gözlerinde o karanlık, zafer dolu parıltı vardı. Aynadaki yansıma artık sadece kendisiydi. İçindeki karanlık varlık dışarı çıkmış, eyleme dönüşmüş ve şimdi ona tamamen hükmediyordu. Yansıma, dudaklarını oynattı. Adam’ın kendi sesi, ama yine o zalim tonla odada yankılandı:

“Gördün mü, Doktor? Bunu sen istedin.”

Adam, aynadaki yansımasına bakarak, dudaklarını aynı şekilde oynattı. Artık ikilik yoktu. Sadece o ve içindeki mutlak karanlık vardı. Odadan çıkarken, kapının yanındaki duvarda asılı, doktorun diplomalarına baktı. Parlak camlar, şimdi sadece kanlı bir cinayetin sessiz tanıklarıydı. Koridorda, temiz, klinik hava ciğerlerine doldu. Kan ve ölüm kokusu, onun için artık özgürlüğün nefesi gibiydi. Asansöre binerken, cam duvarlardan aşağıya, şehrin ışıklarına baktı. Hepsi çok küçüktü. Hepsi çok uzaktı. Hepsi onun oyun alanıydı.

Derin bir nefes aldı. Ciğerlerine, buz gibi bir sükunet doldu. Kulaklarındaki uğultu kesildi. Yüreğindeki o korkunç yırtığın kenarları birden yumuşadı. Sanki karanlık, sonunda taşma noktasına ulaşmış, kaburgalarının sınırlarını eritmiş, bedeninin kabuğundan taşarak dünyanın dört bir yanına yayılıyordu. Bu bir çöküş değildi. Bir teslimiyetti. Gece, nihayet galip gelmişti. İçindeki sabah umudu, son kıvılcımını da kaybetmiş, sönmüştü.

Artık adam kim olduğunu ve nerde nasıl uyanacağını bilmiyordu.
Gerçek ile halüsinasyon dünyası arasında kendini tamamen kaybetmişti. Aynadan çıkan karanlık varlık aslında kendi içinde büyüttüğü en büyük korkusu ve düşmanıydı. Eve gitti tüm aynaları kırdı. Eline bir ayna parçasını alıp ters çevirdi. Sırlı olan yüzünün keskin yanını bileğine götürüp derin bir kesik attı. Sonra elindeki ayna parçasını ters çevirip yüzüne baktı.

’’ Acıyor değil mi? ’’

’’Acının gerçeği ile tanışma vaktin geldi , kendimi öldürmezsem sende ölmeyeceksin anladım.’’

Ve ben acı ile acılarıma son veriyorum diyerek kendi kan gölünde karanlık tarafını boğdu...


Çağdaş DURMAZ

Bu hikayeyi okuyanların ilk önce ’’ KAÇIŞ ’’ isimli hikayemi okumalarını öneriyorum çünkü bu hikaye devam niteliğindedir.




Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Tuzak / kaçış isimli hikayenin devamı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Tuzak / kaçış isimli hikayenin devamı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Tuzak / Kaçış isimli hikayenin devamı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Deniz🌿
Deniz🌿, @deniz-127807
2.10.2025 17:34:53
’Gerçek olan ile olmayanın tek ayracı acıdır ’’ dedi."Çok iyiydi.Tebrik ederim
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL