11
Yorum
27
Beğeni
5,0
Puan
510
Okunma


Evde bir ekmek bitti mi, sanki Mars’a füze fırlatacağız! Ekmek almak, evde memleket meselesi oluyor.Vallahi doğru söze ne denir?
Sadece benim değil, bu memlekette çoluk çocuğa bir hayat kurmaya çalışan, ağzıyla kuş tutan her ananın, her babanın ortak çilesini anlatıyorum.Mevzu sadece bir ekmek almak ya da basit bir işi halletmek değil.Mevzu, kazanç ve zahmet kavramlarının yeni nesil zihninde nasıl bir karşılık bulduğu.
O üç adımlık mesafe neden Everest’e dönüşüyor?
Şimdi oturup düşünüyorum. O bakkal kapısı, kapıdan üç adım ötede. Ne var o mesafede? Ne o kadar yoruyor bu çocukları?Elinde telefon, gözü ekranında. O anlık rahatlık, o sanal dünya o kadar tatlı geliyor ki, bir hırkayı alıp dışarı çıkmak, onun için fiziksel bir eylem değil, bir kopuş anlamına geliyor. Düşman askeri gibi görüyor bakkal yolunu!Anne babanın o parayı kazanmak için kaç saat çalıştığını, ne dertler çektiğini görmüyor ki! Onun gözünde o para, cüzdandan çıkan renksiz bir kağıt parçası. O ekmeği alıp eve getirmek, o emeği taçlandırmak demek aslında. Ebeveyn yerine o son adımı atmak demek. Ama o, "zaten para var, ekmek de var, ben neden kalkayım?" kafasında. İşte asıl felaket bu.Emekle, zahmetle tanışmıyor.Emeğin değeri sıfır, eee tabii ekmeğin de..Az sonra alırım, sen git, diyor. Ama o "az sonra" hiç gelmiyor! O tembellik öyle bir yapışıyor ki yakasına, basit bir işi halletmek bile dağ gibi görünüyor gözüne. Oysa hayat neyi ertelemeye gelir? Hiçbir şeyi! Bugün ekmeği erteleyen, yarın hayatının önemli işlerini erteler.Bu zorlu mesafe, sadece bakkal kapısına kadar uzanmıyor; geleceğin kapısına kadar uzanıyor.
"Ulan biz size ‘git kar kış demeden çalışın, ekmeğinizi taştan çıkarın’ demiyoruz. Biz size, anne babanızın o taşlardan çıkardığı,kazandığı, hazır parayla git bakkaldan bir ekmek al diyoruz. O da zor geliyor!"
Gelenekten, zorluktan, kavgadan gelmiş bizim neslimiz. Biz o parayı kazanana kadar ne çileler çektik, ne kapılar eskittik. Bizim aklımızda tek şey vardı.Çocuklarımız bizim çektiğimizi çekmesin. Onlara bir konfor, bir rahatlık sunalım. Ekmek parası dertleri olmasın.
Ama görüyoruz ki, biz onların hayatını kolaylaştırdıkça, onlar kendi karakterlerini zorlaştırmışlar. Hazır parayla ekmek alma zahmetine bile katlanamamak ne demek ya?Tembellik insanı önce küçük işlerde yakalar. Bakkala gitmeye üşenir, tabağını kaldırmaya erinir, bir işi yarım bırakır. Sonra büyür, hayata da aynı gözle bakar. İş bulmaya üşenir, alın terinden kaçar, kolay olanın peşine düşer. Ve unutulur en basit gerçek. Ekmek alın teriyle güzelleşir, çalışarak bereketlenir.
Bakın mesele sadece ekmek değil. Mesele, çocuğun hayatın temel döngüsüne katılmaktan imtina etmesi.Anne babanın onlara sunduğu hazır düzenin içinde, en ufak bir sorumluluğu yüklenmemesi.
Bana kalırsa, bu durum, bizim onlara sunduğumuz aşırı rahatlığın bedeli. Biz onlara hayatı fazla kolay sunduk. Zorluğun, zahmetin, kendi kendine yetebilmenin tadını almadılar.Biz onlara ekmek kazandırmak zorunda değiliz belki, ama kendilerine yetebilen bir karakter kazandırmak zorundayız. O bakkal yoluna gitmek, sadece bir ekmek almak değil,hayata karşı ilk sorumluluğu almaktır. Eğer bu bile zor geliyorsa, o zaman ilerideki hayat kavgası onları duman eder, benden söylemesi.
Biz, "ekmek kavgası"denen o ağır yükü omuzlarımızdan alıp, onların önüne zahmetsiz bir görev olarak koyuyoruz.
O yüzden sitemim, öfkem yerli yerinde. Benim derdim, benim evladımın eli ekmek tutsun da, haysiyetli bir birey olarak dimdik dursun. İşte o yüzden o ekmek meselesi, benim için hala bir "memleket meselesi" olmaya devam edecek!
Ve unutmayalım ki, asıl yoksulluk, sofraların ekmeksiz kalması değil,hazıra alışmış, emeksiz bireylerin yetişmesidir.
Ne kadar uzun yazmışım, içimde ne varsa döktüm işte.
Neyse bu sabah ekmek almaya ben gittim de... :)
5.0
100% (8)