Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
Tigem0663
Tigem0663
VİP ÜYE

Anadoludan ağıtlar

Yorum

Anadoludan ağıtlar

( 2 kişi )

0

Yorum

4

Beğeni

5,0

Puan

105

Okunma

Anadoludan ağıtlar


Dede İbrahimin duası

Çocuksuzluk her çağda her toplumda önemli bir yaraydı Dede Korkuttan bu yana evlatsızlık öykülere masallara konu olmuştur Sarızlı Mehmet Mortaş satlıcan hastalığından ölünce hiç bir evlâdı yoktu

Ahmet Özdemir

O gün Ankaraya gün vurmuştu tüp bebek merkezinde güzel bir gülümseme vardı doktor Aykan Bey Murat Beye müjde veriyordu Murat Bey ile Behiye hanım daha önce toprağa verdiği çocuklarının ismini Muhammed koymuşlar fakat bir türlü nasip olmamıştı Dede İbrahim usta
her sabah Kur’ân-ı Kerîm’ okur Hz İbrahimin duası ile Ey Rabbim! Bana salihlerden olacak bir çocuk bağışla. diyip
güzel bir torun dilerdi Tüp bebek bir çok bebeksiz anneyi çocuk neneyi torun sahibi yapsada binlerce hasta vardı müjdeye kavuşamayan en büyük çare Allahın vermediğinide nimet bilip şükretmektir diyen Murat Bey oğlunu eline aldı ismini Kerim koydu cömert şerefli ismine lâyık olsun dedi ve köydeki babası Mehmet Efeyi düşündü 1970 li yıllarda tüp bebek tedavisi henüz gelişmemişti köy insanı çocuksuzluk derdine derman olsun diye 8 kadınla birden evlenirdi Efendi babasıda nice köylere sahip olsada altına siyah potinler çekmiş olsada ölümcel zatüre hastalığına yakalandığında baş ucunda hiç bir çocuğu yoktu Murat Bey İbrahim usta tarafında büyütüldü yetiştirildi bugün dede olmak ibrahim ustanın hakkıydı torununun başını öperek şu duayı okudu ’Rabbim! Beni de neslimden gelenleri de namazı devamlı kılanlardan eyle. Bu duamı da kabul eyle Rabbimiz!" (İbrahim, 40)


Dönüşümüz Allahadır

Düşman olanlar gelmesin
Kapıya kilit vurmasın
Ağlama anam Ağlama
Yiğit olanlar ölmesin

Sarız Kayserinin eski ilçelerindendir bölge el sanatlarından kilimcilik ile ünlüdür ilçede yaşayan Döne Kadın vede Efendi Mortaş gayet varlıklı ve zengin olsalarda en büyük dertleri çocuksuzluktur onların ağıtları türkülere masallara konu olmuştur erkek çocuk evin direği kız çocuk ise anaların gözbebeğidir iki büyük nimettir erkek ve kız çocuk ancak tarihimizde erkek çocuk her zaman kız çocuktan üstün tutulmuştur Dede Korkut bile çocuğu olmayanlar için türküler söylemiş şiirler destanlar yazmıştır Mehmet Mortaş ta ilk çocuğunu anne karnında kaybeder nasip olmaz kızına sarılıp öpüp koklamak insanlar onlara hoş geldin demek yerine taziyesine gelirler acılı baba kendi eliyle kızını verir toprağa aradan yıllar geçsede tekrar bir evlat hem de bu kez erkek çocuk nasip eder Allah onlara acılı babanın yüzü tam güldü derken erkek çocukları beş yaşında zatüreye yakalandı kurtuluş nasip olmadı köy yerinde acılı anne ve baba iki mezar kazdı birisinde kızları diğerinde ise oğulları yatmaktadır Allah Rahmet etsin
Resûlullah’ın (sas) kızı Ümmü Gülsüm kabre konduğunda şu âyeti okumuştu: “Sizi topraktan) yarattık; yine sizi oraya döndüreceğiz"dönüşümüz Yüce Allahadır

Eski Anadolu adetleri

Avşar sarız köyünden 1880 li yıllarda evleniyor hiç çocuğu olmuyor hastalanınca tüm köy çare arıyor eski Türkmen geleneğiyle onu koyun derisinin içine sokuyorlar ve Avşar bayılıp ölüyor

Ahmet Özdemir

Yaşadığımız yer Kayseri Sarız Yaşadığımız yıl ise 1880 li yıllardır Avşar adlı yiğit Türkmen boyundan ve çimeli aşiretinden bıyıkları yeni yeni terleyen bir gençtir karşı köyün kızına gönül verir türkü yakar iki gönül bir olunca toy kurulur halaylar çekilir fakat iki gönül başlık parası nedeni ile birleşemez Avşarın böyük şehre gidip ekmek kazanması gerekir Bakara Suresi "İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. " buyurur fakat biz insanlar iki gönül bir olsada illede iş güç başlık diye tutturuz buda nice ayrılıklara sebep olur Avşar başlık parasını toplayıp köyde 3 gün 3 gece düğün yaptırır pilavlar ayranlar dağıtılır mutlu evlilikten 10 yıl geçer fakat karı ile koca bu sefer çocuk derdine tutulur doktor doktor gezselerde Allah çare vermemiş ise doktor reçete yazamaz Koca Türkmen obası bu şükür gereken derde en son çare olarak şunu düşünür bu Moğollardan Anadolu halkına geçen eski bir tedavi ve koruyucu Hekimliktir deriye çekme derler adına yeni bir hayvan derisi ile hasta sarılır yada hayvanın midesi boşaltılarak hasta içine konur Avşar adlı gençte derdine çare bulmak için girdiği hayvanın midesinde can vermiştir deriye çekme adeti XIII. yüzyılda Moğollara dayanır


Tek derdimiz çocuk olsun

Pınarbaşı karamanlı köyünden Hallaoğlu Topuz çok varlıklı çevrede sayılan bir kişiliktir bunca varlığa karşılık dünyada soyunu sürdürecek tek çocuğu olmamıştı osmanlı döneminde 20.yy dan önce ölür

Ahmet Özdemir

Kayseri Pınarbaşı köyünde o gün varlıklı ağalardan Hallaoğlu Topuz adlı gencin düğünü vardı varlıklı olunca köy yerinde kaç gün kaç gece kimsenin bilmediği düğünler şenlikler yapılır hele bir de evlenen maraba değil soylu ağa takımı olursa şenlikler düzenlenirdi köy yerinde gelin evden ayrıldığı gün çeyizi bir atın sırtına yüklenir ana zılgıt çalar ağıt yakar baba gözyaşı dökerdi erkekler kimseye göstermeselerde hep içlerine dökerler gözyaşını Allah döktürmesin gözyaşını denilerek Topuzun damat ayakkabılarının gerdekten önce yenilecek şeftalilerin yüklü olduğu gelin göçü geliyordu işte karşı köylere komşu obalara haber salındı bir gün değil her gün mutlu olsunlar deniler efeler çıktı meydana horonlar dengbejler söylendi ve karı ile koca mübarek olsun denilerek gerdek odasında Cenabı Hakka havale edildi aradan 7-8 yıl geçti dert girmeyen eve çocuksuzluk derdi girdi tek derdimiz bu olsun neşemiz çok olsun diyen bu Anadolu genci geride hiç bir evlat bırakamadan vefat iki bacısı gardaşlarına şu ağıdı bıraktılar "Kurban olduğum boyuna Kıyma kadir Mevlam kıyma Topuzun göçü geliyor Topuz kondu yurt eyledi Kuraan okuyor fakılar"


Allah dilediğine çocuk verir

Her toplumda her yörede belli ekonomik gücü olan ve belli ağırlığı olan insanlar vardır Sarız köyünden topal Mehmet ağa bu insanlardandır 6 kızı olan ağanın ocağını tüttürecek bir erkek evlâdı yoktur

Ahmet Özdemir

Topal Mehmet ağa Selamın Aleyküm diyerek köy kahvesinden girdiğinde buyur ağa diyerek herkes saygısından ona yer gösterir sofrasına buyur ederdi Ağada mert adamdı hani Allah etmesin doğumu bayram ölümü yas matem her ölüye bir göz yaşı döker kurtulanlara inşAllah kurtulamayanlara ise yazık etti diyerek önce bir kaç damla yaş dökülürdü gözlerinden Ağanın altı kızı olsada ağadan töre erkek çocuk ister büyük başın büyük sorunu büyük telaşı olur Hanım ağa Elif Hatunda ille de erkek torun isterim diye tutturdu Köy imamı Koca Hafız ona peygamberimizin hadisini hatırlattı "Muhammed SAV buyurduki Erkek çocuk nimet, kız çocuk ise hasenedir; yüce Allah nimetin hesabını sorar, haseneye mükâfat verir.” Elif Ninenin illede erkek torun isteği üzerine Ağa baş eğdi 2-3 kuma getirsede köy yerine erkek evlat nasip olmadı ağa vefat edince tek bir erkek çocuğu yoktu Elif Hatuna şöyle dediler eee büyüklerin bir bildiği vardır boşa nefes tüketmezler
Kız, çocuğu olunca üzülmek, hele hele anneyi suçlamak çok yanlıştır.Peygamber efendimiz, (Kız çocuklarını hor görmeyin) buyurdu. Allah dilediğine kız, dilediğine erkek çocuk bahşeder. Kimine hem erkek, hem kız çocuğu verir, dilediğini de kısır bırakır. Her şeyi hakkı ile bilen ve her şeye gücü yeten ancak Allah’tır) (Şura 49, 50)


Cep harçlığı

Kayseri pınarbaşı köyünden Memiş Özbey köyün en varlıklı kişilerinden birincisi erkek çocuğu yoktu kardeş çocuğunu evlat edinmeye çalışmıştı tüccarlık da yapan Memiş bir kış günü ölmüştü 1953

Ahmet Özdemir

Memiş Özbey evlendiği gün varlıklara inat tüm köyün karşı obaların tüm yoksul insanlarını yemeğe çağırıp davet etmişti kurulan sofra için Kayserinin en güzel sofrası deniliyor sanki o sofra gökten inmiş en lezzetli nimetlerle donatılmıştı Anadolunun en lezzetli sofra malzemeleri Doğunun en kıymetli sebzeleri bu sofradaydı çiriş yemeği yağlama lokum gibi etler misafirleri doyurdu afiyet olsun
Ağa yemek duasını etti "İstiyoruz ki bu sofradan yiyelim kalplerimiz mutmain olsun, Allahım! Ey Rabbimiz! Bize gökten öyle bir sofra indir ki  bir bayram olsun. sen rızık verenlerin en hayırlısısın!”ancak mutluluk isterki insanlar bir ömür sürsün yuvalar dert ile tasa ile bozulmasın nice yıllar geçti bir erkek önderdir çobandır köy ağası erkek çocuğu olsun ister amaç soyu sürdürmektir Memiş Ağada mecburdur töredir töre illaki erkek çoçuk ister Memiş ağada bir ağıt yakar iki türkü söyler "Aman babamoğlu Aman gayri geleceğim güman kardeşoğlu oğlan olmaz Babamoğlu o da yalan" paranın çare bulamadığı dertler de vardır çocuksuzluk bunlardan biridir Memiş Ağa da tek bir erkek evladı olmadan onun cebine harçlık koyamadan Ahirete göç eder Allah Rahmet etsin


Söz gönül yıkar

Enam Suresi 152. ayette şöyle bir ifade yer alır: “Söz söylediğiniz zaman âdil olunuz.” Şüphesiz sözün adaleti, dengeli oluşudur.

1920 li yıllardır Kozan Adananın eski ilçelerindendir insanlar sinemalarında toplanır Yılmaz Güneyin Türkân Şorayın filmlerini seyreder kahve insanları okey masası kurar kumar oynayanlar yanlarına şeytanı çağırır her tarafındaki limon portakal ağaçları köylünün geçim kapısıdır kirazda rızkını portakal sağlayarak elde eder Kiraz kız derki
O Rabbiniz, sizin için yeryüzünü bir döşek, göğü de bir binâ yaptı. size rızık olarak çeşitli meyveler, ürünler çıkardı.işte Kırazda kendisine rızık olarak verilenleri en doğru yere harcar amellerini arttırırdı çok güzel şiir yazar türkü çığırırdı ne olduysa o türküden şiirden oldu Ağamın gözü büyük al at ile kovar geyik deyince çok sevdiği kocası alındı ne der Gazali
GÜZEL SÖZ SADAKADIR.Dil sonsuz hayra da sonsuz şerre de vesile olabilir.işte bu gözü büyük sözüne alındı Yunus ne der
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Kişi bile söz demini demeye sözün kemini ve bu sözün etkisi ile Hacı Ali karısını boşadı Baba evinden kaçmak isteyen kiraz gelin ise babasını kamalar yüreğini yaralar kan bıçak yarası ile ortaya dökülür jandarmalar ise kiraz gelinin eline bilezik yerine kelepçe takar bacıları taze geline sorar üçümüzdr üç bacıyık üçümüzde bir boyakta kız babayı öldürür mü cenderme gezer ayakta bir söz vezir de rezil de eder


Oğlunun kanlı gömleği

Tecirli Türkmen Aşireti yılanları ile meşhur
Çukurovada yaşarlar oğuzların 24 boyundan biri olan Beydilli boyuna mensupturlar Anadoluya geldikten sonra Urfa Karacadağ bölgesine yerleşmiş çobanlık ve çiftçilik ile uğraşmışlardır işte bu aşirete mensup dul kadının oğlu Mehmette yakışıklılığı cengaverliği tetik çekişi dilden düşmeyen bir gençti Kırata biner keten gömlek giyer bağdan bağa dolandığı zaman genç kızlar sikke kakık örk takılı bende koymadın aklı diyerek arkasından türkü nakaratlardı bir gün yine böyle Ala karlı mor sümbüllü yaylalarda sevdiceğinin peşine düşmüş iken anasının içine doğmuş gibi bir ağıt döküldü dilinden Kırat gitti bende gittim ketenimi bayrak ettim gözü kör olası kırat cığallımı ne ettin Mehmetin sevdiği bir ceylan olmuş Mehmet ise peşinde giderken kızın babası onları birbirinden ayırır ben sevdim eller aldı bana yarası kaldı diyen Mehmet ise zalim abilerin pususuna düşer altı patlar ile bu Anadolu gencine nişan aldıklarında anasına kırat tek başına döner üzerinde kanlı gömlek oğlunun tabutunu omuzlayan yaslı ve matemli koca kadın oğlunun üzerine toprak örterken şu ağıdı söyler Ağzından köpük saçar tez gelsin ergen oğlum el göçmeden anan göçer kıydılar civanıma

Köyün matemi

İşte geldim mezerine
Ağlıyorum üzerine
Emmilerim düğün kurmuş
Adananın pazarına

İnce Hacı Sarızlı bir gençtir 1910 lu yıllarda geçimini sürek alır sürek satarak kazanır yani rızkını büyükbaş hayvan sürüsünden elde eder bir gün Ceyhanda zühre adlı bir kız görür zühre gökte bir yıldız ismidir zühre kızda gönle ateş düşürür yanıyorum yanıyorum gökte bulut dönüyorum diyen ince Hacı dünyalar güzeli Anadolunun bu güzel kızına gönül kaptırır kız genç aşığa şu işliği görüyon mu bedenime dar geliyor benim için ördürdüler diyerek yiğit aşığa ter kokulu gömleğini hediye eder artık ince ağaya sevdiğinin kokusunu koklamadan sabah olmaz ve kızın babasına çoban olur yayla zamanı kıza usulca sokulunca kız ona düşman gelir katar katar gayrı canımdan usandım obalar vuruyor sözü diyerek seviyorsan babamdan iste diyince adam cevap verir ben senin çobanınım diyerek üzerinden çoban elbisesini çıkarır üstünde kızın nakış nakış ördüğü içlik vardır fakat her köy aşığı gibi onlarada kavuşma nasip olmaz birbirlerine kaçarlar fakat kızın babası damadına pusu kurdurur ve geride içli bir ağıt yankılanır Ceyhan ovasında zühre kız sevdiğine şunları söyler işte geldim mezerine Ağlıyorum üzerine emmilerim düğün kurmuş Adananın pazarına ve bir yaz günü kör olası berdel yıkılası töre genç gelini sevdiğinin abisine gelin ederler
Gelin ise canına kıydığında o gelinlik geline kefen düğün ise köye matem olur

Evlât kıyar mı hiç babaya

Biz yeryüzündeki şeyleri kendisine süs olsun diye yarattık ki, insanların hangisinin daha güzel amel edeceğini deneyelim.

Kehf suresi

Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın ismiyle diyip uykusundan uyandı Kul Nefsani eline Kuraanı Kerimi alarak Kehf suresini okumaya başladı Hamd Allah’a mahsustur ki kulu (Muhnüammed’e) kitabı indirdi ve ona hiçbir eğrilik koymadı Ve eline kalemi alarak her türkünün yaşanmış bir hikayesi vardır diyerek gerek Kuraandan kıssalar gerek ise Türkülerden duygulara dökülen kelimelerle insanları gelecek azaba karşı uyardı yararlı işler yapanları ise müjdeleyerek Türkünün ağıdın hikayesini anlatmaya başladı ey erenler alperenler aklı yetenler iyi dinleyin Adana Kozanda Ali Kemal genç bir aşıktır sözü güzel özü güzel kendi güzel Ali ve Muhammed aşığıdır deyişler söyler semah edenlerle birlikte cem eder bir gün eşi ile kavga eder eşi oğlunun Kozandaki evine gider ancak burada eşi çoluğu çocuğu gelini birde dünür hep birlikte yaşı 70 e varan bu adamı dövdükleri zaman Ali Kemali dişi yerinden sökülür yüzünde yetiştirip büyüttüğü oğlundan bir tokat izi kalır ve Ali Kemal vasiyet olarak şu türküyü yazar şikayet ettim mevlaya evlat kıyar mı hiç babaya Kehf süresi der ki Şüphesiz biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak yapacağız Onlar orada sürekli kalacaklardır azaba karşı insanları uyar Ali Kemalden geriye kanlı bir gömlek kırık bir diş kalmıştır geride sevenlere hatıra olsun

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Anadoludan ağıtlar Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Anadoludan ağıtlar yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Anadoludan ağıtlar yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL