0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
155
Okunma
Ruhumun iki kafalı olduğunu çocukluğumdan beri biliyordum. İnkar edilemeyecek kadar bariz bir gerçeğimdi. İki yöne bakan ayakları olduğunu ise şu zamanlarda anladım. Tam da kendime çizdiğim yeni yolda yürümek için bir çift yeni pabuç almışken. Dibe batmanın getirdiği o neşe üzerime sinmişken, şimdi bir ayağım ileri diğeri geri gidiyor. Ortadan ayrılmamak için durdum. Bir göğe bakıyorum, bir de turuncu çizginin mavi ile buluştuğu yere.
Keşke benim adım mavi olsaydı. Kök salmamak nedir? Kendini koruyan nedir? Nasıl isimler böyle? Bir isim nasıl bir ruha böylesine işler, nasıl yol olur, nasıl kendi ölümüm olur? En tuhafı da şu an bu farkındalığımdan müthiş keyif alıyor oluşum. Ruhumun çekildiği her şeyi anlıyorum artık. Ama bunlarla tamamlanmak istemiyorum. Küçükken beni çemberine alan olayların etrafında gezinmek istemiyorum artık. Güzel ve sınırsız sevgileri hak ettiğimi biliyorum.
Kaç imge yığdım, kaç kinaye sıkıştırdım şiirlerime, acımı görsünler diye. Yıllardır sırtımda taşıdım. Hem de küçük sırtımda. Belki o yüzden omuzlarım bazen dik değil. Her şeye rağmen gülüşümü yitirmediğime çok mutluyum. Karşıma çıkan her insan benden bir parça koparıp götürdüyse de otuz iki dişimi sakladım. Bunu yazarken bile gülümsedim.
Hayal kırıklıklarımı anlatırken artık pek üzmüyor. Beni üzen tek şey aldanmak. Bilip göz göre göre aldanmak. Ahmaklık. Ve ben aslında ahmak değilim. Sadece kocaman sevilmemiş bir yüreğim var. Bazen bunu birinin ellerine bırakasım geliyor. Ama sonra birden akıllanıyorum. Taşıyamıyorsam dururum ben de. Durdum. Durdum ve gökyüzüne baktım. Bir de turuncu çizginin mavi ile buluştuğu yere.
24.09.2025 / 00:00
T.B.B.
5.0
100% (1)