Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
çiftçi
çiftçi

ŞİİR VE DİL HAKKINDA

Yorum

ŞİİR VE DİL HAKKINDA

( 6 kişi )

4

Yorum

10

Beğeni

5,0

Puan

494

Okunma

ŞİİR VE DİL HAKKINDA

ŞİİR VE DİL HAKKINDA

ŞİİR ve DİL HAKKINDA

Güzellik arayan önce dış görünüşe bakar.
Sonra ruhunu ve gönlünü öğrenmeye, okumaya çalışır.
Biz de şiire önce dışından bakalım.
.
ŞİİRDE ŞEKİL
Üçlük, dörtlük beşlik…
Beyit, kıt’a, bent, bölüm. . .
Koşma; sagu – ağıt, güzelleme, koçaklama, mani, ninni, türkü, taşlama, yergi . . .
Rübai, gazel, kaside, terkib-i bent, terci-i bent, müstezat, mersiye, mesnevi, naat, münacaat . . .
ve diğerleri
Aruz ölçüsü…
Hece ölçüsü…
Serbest ölçü. . .

Serbest ölçülü şiirlere söylenecek fazla sözümüz olmayacak. Zira artık “yapay zekâ” kaynaklı şiirler serbest şiirin kaynağı hatta bizzat kendisi oldu.
Orhan Veli’nin gerçek serbest şiirlerini arar olduk.

ÖLÇÜ TAM OLMALI:
Aruz kalıplarını yazmayacağım.
Merakı olan aruz ölçüsüyle de şiirler yazabilir elbette.
O da bizim kültürümüzün bir parçasıdır ve başımızın tacıdır.
.
Halk edebiyatımızda en çok kullanılan ölçüler ve genel olarak kullanılan durakları:
4 + 3 = 7’li hece ölçüsü
4 + 4 = 8’li hece ölçüsü
6 + 5 =11’li hece ölçüsü
7 + 7 = 14’lü hece ölçüsü
Ölçü ve duraklar değişiklik gösterebilir.
Tercih edilenleri ve en çok kullanılanları genellikle böyledir.
(Hece şiirinde heceler veya sesli harfler sayılır.)
.
Hece şiirinde uyaklar, redifler yerli yerinde ve doğru kullanılmalı.
Ayak veya uyaklar anlamca dörtlüğü desteklemeli.
Dörtlükteki duygu veya düşünce ile bağlantılı olmalı.
Duraklar da şiirin akıcılığını, ahengini belirleyen özelliklerden dikkat edilmeli.
Aksi takdirde en ufak hata göze çarpar, okunurken hata kendini gösterir.
Misal: 4+4+3 = 11’li veya 6+5 =11’li duraklı ve hece ölçülü ise “durak uyuşmazlığı” okurken hemen belli olur. Akıcılıkta aksama olur.
Kısaca 4+4+3 duraklı ise dörtlüklerde mümkün olduğunca aynı olmalı. Araya 6+5 durak girmemeli. Veya tersi de olabilir. Çünkü akış, akıcılık bozulur.
Bazı arkadaşlar 6 + 5 olsun diye çok yanlış yere “ , ” virgül koyuyorlar. Bu sefer de anlam kayması oluyor.
.
UYAKLAR (KAFİYE) ve REDİF:
Kelime, kelime kök veya gövdesindeki ses benzerlikleri uyakları oluşturur.
Yarım kafiye: Tek ses benzerliği.
Tam kafiye: İki ses benzerliği.
Zengin kafiye: ikiden fazla ses benzerliği.
Tunç kafiye: Dize sonlarındaki kafiyeli kelimelerden birinin, kafiyeli diğer kelimenin içinde geçmesi.
Cinas (cinaslı kafiye): Yazılışları aynı, anlamları farklı kelimelerin oluşturduğu kafiye.
.
Uyaklar da dizilişlerine göre isimlendirilirler.
Genel olarak uyak düzeni aşağıdaki gibidir. Farklı kullanımlar da vardır.
Düz uyak (aaba – cccb…)
Çapraz uyak (abab – cdcd…)
Sarmal uyak. (abba – cddc…)
.
REDİF: Dize sonlarındaki kelimelerin uyaklarından sonra gelen ek benzerlikleridir.
Gerek redifler ve gerekse uyaklar belirlenirken en son sesten sırayla başa doğru benzer seslere bakılır. Mümkün oldukça sesler atlanmadan aynı seslere dikkat edilir.
Ancak a-e, ı-i, o-ö - u-ü seslileri yakın ses olarak kabul görür ve uyaktan sayılması kusur sayılmayabilir.
Sessiz harflerden bazıları da uyakmış gibi değerlendirilebilir.
Bunlar ç-ş, z-s, m-n gibi söylenişte birbirine yakın seslerdir.
Şifahi şiir söyleyen halk ozanlarımızın nezdinde uyaklı sayılabilir.
Edebiyatımızda “göz kafiyesi”, “kulak kafiyesi” tartışması bile yapılmıştır.
Esas olan benzer seslerin oluşturduğu uyaklardır.

ÜSLUP (ANLATIM):
Şiirde üslup elbette çok önemli.
Akıcı olmalı.
Sıcak olmalı.
Anlam bütünlüğü olmalı.
Okuyanın dikkatini çekmeli.
Sarıp sarmalamalı ve kendini okutmalı.
Anlaşılır ve etkili olmalı.
Kendimize ait olmalı.
.
Tasvirlerde, tahlillerde, imgelerde, soyutla somutu anlatmada, somuttan soyuta geçişlerde aşırıya kaçılmamalı.
Okuyan kişi, “Ne demek istiyor yani, ne anlatılıyor bu dizede?” diye düşünmeye ve bulmaca çözer gibi anlamaya çalışırsa şiir akıcılıktan çıkar. İnsanı yorar. Okumaya değer bulunmaz.
Bir de bazı şiirlerde, bilerek veya bilmeyerek, Arapça ve Farsça tamlamalara yer vermeyi, kimileri meziyet, marifet veya farklılık, biraz daha amiyane tabirle “kültür” yansıması yahut havası sayıyorlar. Bilmediğimiz şeyleri neden kullanalım ki?
Bir misal vereyim.
“Kim Milyoner Olmak İster” programında “zülf-i siyah” tamlamasının anlamı soruldu.
Şarkılarda, türkülerde geçen bir tamlama olmasına rağmen genç sayılacak bir yarışmacı “gönlü kara” gibi bir cevap verdi.
Günümüzün gençliği zaten dünden, kültürden kopmuş.
Okuma özürlü, slogan ve kısa video kültürlü nesil olmuşken nereden bilecek ‘zülüf’ kelimesinin anlamını.
Bırakın ‘zülüf’ demeyi, ‘lüle’ veya ‘perçem’ yahut ‘kâkül’ desen onu bile çoğu bilmez.
Hemen hemen bunların hepsi alından sarkan saç anlamında kullanılır.
Herkes her kelimeyi veya her tamlamayı bilmek zorunda mı?
Özellikle kitap okumayı sevmeyen bir toplum olarak...
Kendi adıma ben, şiirde mümkün oldukça Türkçe kelimeleri tercih ediyorum.
Dizelerde, anlamı karartmak, puslandırmak, anlaşılır olmaktan çıkartmak ne marifet sayılır, ne de meziyet.
.
Yunus Emre, yüz yıllar öncesinden günümüze kadar gelen bir halk (tasavvuf) şairimiz, ozanımız olmasına rağmen, niçin hâlâ seviliyor, okunuyor, kabul görüyor?
Kaldı ki, şiirlerinin çoğunda –eski kelimelerin bir kısmı günümüz Türkçesine aktarılmış olabileceğinden kaynaklı da olabilir- uyaklarda sıkıntı vardır. Bazı şiirlerinde redifler, uyakmış gibi kullanılmıştır. Buna rağmen takdire şayan diyoruz.
Şimdi bizler, aradan yüz yıllar geçmişken daha sağlam, daha mükemmel şiirlerle edebiyatımızı, şiir dünyamızı günümüz Türkçesiyle neden güzelleştirmeyelim, zenginleştirmeyelim?
İlla kullanılacaksa tamlamaların ve kelimelerin doğru yazılması ve kullanılması gerekir.
Bazen öyle oluyor ki, bir kelimeyi yanlış yazmamak için sözlüğe bakma ihtiyacı duyuyorum.
Şimdi zaten "yapay zekâ" çok büyük oranda ve anında doğruyu veriyor.
Sormak lazım.
Doğru kullanmak lâzım.
.
Misal: ’fesih’ ile ’fasih’ aynı anlamda değil.
fesih: Fesh etmek, ortadan kaldırmak, yok saymak...
fasih: Güzel söz söyleme, etkili konuşma.
.
Baliğ, beliğ, belagat kelimeleri de buna güzel örnek olur.
Baliğ(g): Olgunluk, büluğa ermiş demek.
Beliğ(g): Güzel söz söyleme, belagat sanatı da diyebiliriz.
.
Hep verdiğimiz örneklerden biri de “inkılap” kelimesidir. Eğer bu şekilde yazar ve “k” sesini “k(a)” olarak okursak “değişim, devrim” anlamında kullanmış oluruz.
Eğer “inkilap” şeklinde yazar ve “k(e)” şeklinde okursak “köpekleşme” anlamına gelir.
Kar ve kâr gibi. Kâğıt - kağıt gibi..
.
Yani bir kelimenin yazılışı bile anlamı çok değiştiriyor.
Hülasa, şiir dikkat işi.
Kelimelerin seçilmesi ve kullanılması da daha çok özen gösterme işi.
Bir diğer husus da Arapça, Farsça kelimeleri kullanmak istemeyenlerin Fransızca, İngilizce, Latince kelimeleri kullanıyor olmaları.
.
Birkaç örnek verelim:
Fransızca; romantik, estetik, lirik, dramatik, sendrom yetmiyormuş gibi “İRONİ, METAFOR, MELANKOLİ, LANSMAN” benzeri kelimelere meylediyoruz.
İngilizce; “ TREND, COOL, MELANKOLİ, FULTAYM, PARTTAYM, ONLAYN, OFLAYIN, STORİ, LAYK, ŞER, KOMENT” gibi kelimeleri sıkça kullanmak dilimize zenginlik mi katıyor? Yoksa kültürümüzü doğrudan zedeliyor, eziyor, bozuyor mu?
Yunanca; “KAOS, RETORİK, PARADOKS, METAMORFOZ” deyince mi zenginleşmiş oluyor dilimiz?
Edebiyatımızda bu kelimeleri karşılayan Türkçe, Arapça ve Farsça kelimeleri atıp Fransızcasını veya Yunancasını, İngilizcesini alınca dilimiz zengin, biz kültürlü veya Avrupai mi oluyoruz?
.
BİR DE NOT DÜŞELİM:
. Gereksiz yerlerde noktalama işaretleri kullanılmamalı.
. Özellikle “!” ve “?” işaretlerini dize içinde kullanmak çok doğru olmaz. Vurgulamak isteniyorsa ya çift tırnak veya tek tırnak içinde kullanmak isabetli olur. Tırnak içinde kullanılmaz ise sonrasında büyük harfle başlayan kelime gelir.
. Dize başlarında ve özel isimler haricinde dize içinde büyük harf kullanmak gerekmez.
. Dizelerin ilk kelimelerinin büyük harfle başlaması şart değildir.
. Şiirin tamamı küçük harflerle de yazılabilir.
. Anlamca birbirini tamamlayan dizelerde ilki büyük harfle, ikinci dizesi küçük harfle yazılmasa da doğru olur.
. Şiirin sonunda bence şairin adı yazılmalı. En azından okuyan şüpheye düşmeden şairini bilir.
. Hece şiirinde son dörtlükte “mahlas” kullanmak gelenektendir.
. Halk şiirinin temel nazım türü “KOŞUK / KOŞMA”dır. Konularına ve bestelerine göre isimlendirilirler.
*
Sonuç olarak, niçin yazdığımız ve nasıl yazdığımızı şuurlu bir bilgi, kültür ve anlayışla yazmak hepimizin üzerine düşen en önemli görevlerimizden biri olmalı.
Kültürümüze, dilimize, şiirimize ancak böyle sahip çıkmış ve geliştirme fırsatı yakalamış oluruz.
Zihniniz açık, ilhamınız tam, hayalleriniz geniş, duygularınız gerçek, Türkçe ve şiir sevdanız eksiksiz olsun.

NOT:
YAZDIĞIM BİLGİLER GENELDİR.
VAR İSE EKSİĞİMİ TAMAMLAR, YANLIŞIMI DÜZELTİRİM.

.
Hikmet Çiftçi
23.09 2025

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (6)

5.0

100% (6)

Şiir ve dil hakkında Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Şiir ve dil hakkında yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
ŞİİR VE DİL HAKKINDA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
ŞÜKRÜ ATAY
ŞÜKRÜ ATAY, @sukruatay
27.9.2025 13:24:16
5 puan verdi
Saygıdeğer üstadım,
Gerçek anlamda şairlik için gerekenleri ayrıntılı olarak anlatan ve herkesin okumasında kaynak olarak faydalı olacak paylaşımınız için gönülden kutluyorum, sağolun varolun.
Ne güzel söylemiş Hz. Ali efendimiz “Bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum” diye. Biz de şiir adına katkıda bulunan size ne kadar teşekkür etsek azdır.
Sonsuz selam, sevgi ve saygılarımla.
Gönül Pınarı
Gönül Pınarı, @gonul-pinari
23.9.2025 23:42:33
Tek kelimeyle harika, yıllar önce tadı tuzu yerinde ve de sade saf Türkçeyle şiirlerini kaleme almış Karacaoğlan şiirleri nasıl insana haz ve lezzet sunuyorsa sizin de o şekilde şiirleri öğütlemeniz ayrı bir güzel olmuş her zaman baş vurulacak kaynak gibiydi. Tekrar tebrik ediyor esenlikler diliyorum.
saygılar selamlar sunuyorum.
ali görgan
ali görgan, @aligorgan
23.9.2025 18:59:14
5 puan verdi
Kıymetli Hikmet hocam!
Çok çok önemli bilgiler verdiniz..
Ayrıca çok yerde bulamayacağımız .şiir hakkında ince detaylar ile dopdolu bir makale..
Biz şiir severler için sayfanız adeta bir hazine bu anlamda.
Hem doyurucu hem de çok net temel hece şiiri ,teknik ve dil bilgileri.
Hocam sık sık uğrayıp faydalanabileceğimiz bir yazı.
Teknik yorum yapamıyorum, Zira ar ederim.
Kıymetli hemşehrim
Allah razı olsun
Yolumuza ışık tuttunuz..
Saygım selam ve dua ile.
andelip
andelip, @andelip
23.9.2025 18:45:43
Hikmet hocam çok teşekkür ediyorum şiir adına çok detaylı teferruatlı doyurucu bir bilgi olmuş elinize sağlık..
Ancak, bir şfade kullandınız, Arapça Farsça kelimeleri kullanma hususunda sanki biraz tereddütünüz var gibi geldi bana...
zira şu andaki saf Türkçe dediğimiz dilimiz çok hafif yeni nesil zaten bu tür kelimeleri bilmiyor, bahsettiğiniz gibi...
zaten o kelimeleri kullanmadığımız için şu anda unutulmaya yüz tutmuş durunda...
daha da kullanmazsak iyice unutulacak ve sadece elimizde günlük hayatta kullandığımız basit kelimeleri kalacak...

mesela, hem Arapça Farsça kökenli kelimelerin olduğu bir mısra ile
saf Türkçe olan bir mısrayı karşılaştıralım;

“Gönül safasını gördüm derd-i aşk ile meşgul”
“safa”, “derd-i aşk” Farsça kökenlidir.

Saf Türkçe:
“Yüreğimin neşesini gördüm aşkın derdiyle dolu”

“Her dem derbâr-ı aşkda olsam feyz ile dolarım”

“derbâr”, “feyz” Farsçadır.

Saf Türkçe:
“Her zaman aşkın yanında olsam mutlulukla dolarım”

Hüsn-ü dil, naz-ı yâr ile can bulur her dem”

“hüsn-ü dil”, “naz” Farsçadır.

Saf Türkçe:

“Kalbin güzelliği, sevgilinin cilvesiyle her an can bulur”

ifadelerin mana ve muhteviyatı bir de ritmi ve ahengi nasıl farkediyor..

şiirsel ifadelerde ne kadar çok zengin dil olursa o kadar etkili oluyor hikmet hocam..
saf Türkçe kullanmak tamam belki günümüzdeki gençlerin anlaması babından çok güzel olabilir.
Fakat siz kullanmazsanız ben kullanmazsam şair ve yazar arkadaşlar kullanmazsa bu kelimeleri nasıl öğrenecek bu gençler..
O nedenle bence ne kadar farklı kelime olursa o kadar zengin olur dil..
tebrik ediyorum böyle bir konuya temas ettiğiniz için
saygılar sunuyorum
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL