Sevmek birbirine değil, birlikte aynı noktaya bakmaktır. exupery
mesut.çiftci
mesut.çiftci

Baba Ocağı

Yorum

Baba Ocağı

( 8 kişi )

5

Yorum

15

Beğeni

5,0

Puan

349

Okunma

Okuduğunuz yazı 23.9.2025 tarihinde günün yazısı olarak seçilmiştir.
Baba Ocağı

Baba Ocağı


“Bana mesken oldu gurbet elleri” diyor türküde işte aynen öyle. Gerçi bir yerden sonra gurbet neresi, sıla neresi hepsi birbirine karışıyor ve tüm dünya başlı başına gurbete dönüşüyor. Bu durumu bizzat yaşan birisi olarak açık yüreklilikle yazabiliyorum. Sıla insanın doğduğu, çocukluğunu geçirdiği, büyüdüğü, ilkleri yaşadığı yer midir yoksa bizzat ailesi, ailesinin olduğu yer midir? Belki de bunların her ikisidir. Ben zaman içinde ikisi de kaybettim. Bu ıssız dünyada bir başıma kaldım. O yüzden dünyanın ve hatta evrenin ıssızlığını iliklerime kadar hissediyorum. Ancak şöyle bir teselli kapısı açık ki elbette bu açık kapıyı inkâr edebilmem mümkün değil. Şöyle ki ben her ne kadar kimsesizliği, çaresizliği ve ıssızlığı iliklerime kadar hissediyor olsam da ben de artık birilerinin sılası oldum; kendi çocuklarımın. İşte bu sebepten kendi yaşadığım bu acı verici durumu çocuklarımın yaşamaması için elimden geleni yapıyorum. Benim için bir ana kucağı, bir baba ocağı yoktu, hiçbir zaman da olmadı. Bunun eksikliğini her zaman hissettim. Ama bu eksikliği çocuklarımın hissetmesini istemiyorum. Çocuklarımın dönüp gelebilecekleri bir baba ocakları olsun istiyorum. Manevi olarak böyle bir ocak oluşturdum ama maddi olarak maalesef böyle bir ocak oluşturabilmiş değilim. Ben kendimi bildim bileli kiracıyım. Bir konut sahibi olsaydım, olabilseydim elbet fiziksel olarak da bir baba ocağı oluşturabilmiş olurdum. Ama olmadı, olamadı, bu imkanlar dahilinde de pek olacak gibi görünmüyor.

Biz insanlar hem soyut hem de somut varlıklarız. Bir yanımız manevi, bir yanımız maddi. Ne maddi yanımızdan vazgeçebiliriz ne de maddi yanımızdan vazgeçebiliriz. Maddeden müteşekkil bir evrende maddeden var olmuş bedenlerimizin içerisinde yaşıyoruz. Ama zihnimiz, düşüncelerimiz, sözlerimiz, düşlerimiz, hayallerimiz ve ruhumuz maddi bir nitelik taşımıyor. Tüm bu saydıklarım maddenin dışında, yani soyut. O yüzden insan manevi ve maddi kısımlardan oluşan bir bütün. Bu bütünü parçalamak kuşkusuz bütün varlığına son verir. O yüzden insan her iki kısma da gereken önemi vermelidir. Benim yukarıda bahsettiğim baba ocağı tanımı da manevi ve maddi olmak üzere iki kısımdan oluşur. Bir ev düşünelim; dört duvar, bir çatı ve hatta bir bahçe. Evde salon, oturma odası, yatak odası, mutfak, banyo yani bir evde olması gereken bütün kısımlar mevcut olsun. Bu eve baba ocağı diyebilir miyiz? Eğer baba şefkati, merhameti, koruyuculuğu, esirgeyiciliği yoksa elbette böyle bir şey diyemeyiz. Aynı şekilde şefkatli, merhametli, koruyucu, esirgeyici bir baba var ama imkanları yok, yoksul. Kendisi istese de elinden hiçbir şey gelmiyor. Bu durumda bir baba ocağı oluşabilir mi? Elbette bu da mümkün değil. Yani soyut ve somut arasında, maneviyat ve maddiyat arasında bir denge kurulması gerekiyor. Esasında bu denge insan yaşamı için vazgeçilmez değil midir ya da insanın kurmak istediği oluşumlar için? İşte bu yüzdendir ki benim de tahayyülümdeki baba ocağını kurabilmem için maddiyata ihtiyacım var, hiçbir zaman sahip olamadığım maddiyata.

Dengeli bir yaşam sürmek için ne yalnızca materyalizm yeterli oluyor ne de yalnızca spiritüalizm ya da idealizm yeterli oluyor. Bu kapsamda düalizm yani madde ve ruhu iyi ayrı varlık olarak kabul eden ve bu iki ayrı varlığın birbiri olmadan faydasızlaşacağını savunan bir düşünce ile olaya bakmak daha sağlıklı olur diye düşünüyorum. Esasında dost meclislerinde sık sık gündeme gelen; “para tek başına insana yeter mi yetmez mi?” sorusunun cevabı da burada gizli sanırım. Bir noktadan sonra insan şunu fark ediyor: Maddiyatı küçümsemek ne kadar yanlışsa maneviyatı yok saymak da o kadar yanlış. Çünkü hayatın gerçekleri, her iki tarafı da insanın karşısına çıkarıyor. Karnı aç bir insana “sabret, ruhunu doyur” demek nasıl anlamsızsa, gönlü kırık birine de “al işte para, mutlu ol” demek o kadar boş. Bu sebeple denge dediğimiz şey, yalnızca teorik bir kavram değil, bizzat hayatın akışı içinde sınanan, yaşanarak öğrenilen bir gerçekliktir.

Ben kendi hayatımda bu dengeyi kurmakta zorlandım. Belki de bunun sebebi doğduğum andan itibaren elimde olmayan eksikliklerdi. Eksikliklerle büyüyen bir çocuk, eksikliklerin farkına varmakta çok erken olgunlaşıyor. Çocuklukta duyulan hasret, yokluk, yalnızlık insanın ruhuna öyle derin izler bırakıyor ki, ilerleyen yaşlarda bile tüm çabalarına rağmen o izleri silemiyor. İnsan bir noktada kabulleniyor: “Evet, ben bu yarayla yaşayacağım.” Ama kabullenmek, mücadeleyi bırakmak değil. Benim mücadelem de işte burada başlıyor. Her ne kadar elimde olmayan şeylerin gölgesinde yaşamış olsam da, çocuklarıma o gölgenin karanlığını hissettirmemek için uğraşıyorum. Onlara bırakabileceğim en değerli miras belki de işte bu çabadır. Çünkü miras dediğimiz şey, sadece maddiyatla ölçülmez. Bir ev, bir araba, bir arsa elbette önemli ama çocukların yüreğine bıraktığın güven, merhamet, sevgi, şefkat her şeyden daha kıymetlidir. Yine de içimde bir ukde var: Onlara sadece manevi değil, aynı zamanda somut bir baba ocağı bırakabilmek. Belki bu dünyada tam anlamıyla kuramadım, belki imkânlar el vermedi ama hayalini kurduğum o ev, zihnimde tüm ayrıntılarıyla varlığını sürdürüyor. Çocuklarımın kapısını çaldığında huzur bulacağı, bir sandalyesine oturduğunda içini ısıtan, duvarlarında yalnızca tuğla değil anılar barındıran bir ev. Yani hem maddenin hem mananın buluştuğu gerçek bir ocak. Belki ben göremeyeceğim, belki onlar kuracak; ama inanıyorum ki bir gün bu hayal gerçeğe dönüşecek. Çünkü insanı ayakta tutan şey, sahip oldukları değil, umut ettikleridir.

İşte tam da bu noktada dönüp yine başa geliyoruz: Gurbet ile sıla, madde ile mana, varlık ile yokluk; hepsi birbirine karışıyor ama insanın içindeki o öz, o denge arayışı hiç bitmiyor. İnsanın en büyük sınavı da belki bu: Her şartta, her eksiklikte, her yalnızlıkta hem ruhunu hem bedenini ayakta tutabilmek, hem maddiyatın hem maneviyatın hakkını verebilmek.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (8)

5.0

100% (8)

Baba ocağı Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Baba ocağı yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Baba Ocağı yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Sabitlendi Etkili Yorum
ayşe1
ayşe1, @ayse1
24.9.2025 17:34:48
5 puan verdi
Yazınızın manevi boyutu çok derin. Sevgi, ilgi, şefkat, huzur ve güven bir evladın huzuru, dengesi ve başarısı için ruhunun gıdaları.
Para pul bence çok sonra gelir. İlle de kendi sahip olduğunuz bir eve baba ocağı tanımlaması yapmazdım ben. Evladınıza kirada da her türlü gerekleri, yüce değerlerle kararak taşıyabilrsiniz ki bunu başaran nadir babalardan olmalısınız.
Siz mükemmel bir babasınız.
Kutlarım.
Saygılarımla.
Etkili Yorum
Güneşin Kızı Zehra
Güneşin Kızı Zehra, @gunesinkizi1
24.9.2025 22:13:16
5 puan verdi
Yazınız, eksiklikler ve yalnızlık içinde bile, hem manevi hem maddi dengeyi kurma çabasını ve çocuklara sevgi dolu bir miras bırakma arzusunu içten bir şekilde yansıtıyor. Gurbet ve sıla, madde ve mana arasındaki arayış evrensel bir insan deneyimi olarak dokunaklı biçimde anlatılmış.
Tebrikler.
Kaleminize ve yüreğinize sağlık.
Saygılarımla esenlik dilerim
neneh.
neneh., @neneh-
24.9.2025 22:04:20
5 puan verdi
Fikir yerli yerinde.Anlam yerli yerinde.Yazı yerli yerinde.Yerinde olmayan tek yöneticiler.Firarda deseniz değil.Ama zararda oldukları kesin.Hem onlar zararda hem millet olarak biz.Daha ne kadar kalbur da su taşıyacaklar merak konusu.Kurluyorum.Üstad'a saygıyla.
İbrahim Kurt
İbrahim Kurt, @ibrahimkurt
24.9.2025 17:23:31
5 puan verdi
ömrü gurbet elde geçmişin baba ocağı hiç aklından çıkmaz kutluyorum
Etkili Yorum
Ebuzer Ozkan
Ebuzer Ozkan, @ebuzerozkan
23.9.2025 11:23:59
5 puan verdi
Çok derin ve yürekten bir yazı olmuş. 👏 Hem gurbetin yalnızlığını hem de “baba ocağı”nın manevi ve maddi boyutlarını çok güzel işlemişsiniz. Özellikle çocuklarınıza bırakmak istediğiniz hem sevgi hem de güven dolu miras, yazınıza çok anlam katmış. Umudu diri tutan, içten ve etkileyici bir anlatım. Saygılar, selamlar.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL